Hey!
Size sesleniyorum!
Kendinizden bir şeyler bulacaksınız bu kitapta!
Buldukça duygulanacaksınız ve hayranlığınız artacak!
Hangimiz sevmiyoruz:
Kütüphanemizi düzenlemeyi?
Geçip karşısına seyretmeyi?
Ödünç kitap vermek yerine gidip yenisini alıp vermeyi?
Bir kitap eksilince kitaplıkta onun yerindeki boşluğu hangimiz fark etmiyoruz?
Hangimiz
Ah Osman Ah!
Yürek yakan Osman!
Ofsayt Osman!
Tanımadan düşmanı olduğum, şu satırları okusa ömür boyu gitmezdi dediğim Osman!
Eser "Osman" isminde bir karakterle yaşanan ayrılıktan sonra bir kadının farklı ruh hallerinde ona ithafen yazmış olduğu yazılardan oluşuyor. Bu yazıların birçoğu 2017-2022 yılları arasında Kafa dergisinde
"Eğer bir gün karşıma çıkarsan, beni kendine saklar mısın? Aşk sevgiye dönüşür ve bazen heyecan azalır. Ben seni en heyecansız halinle seviyorum. En sade halinle... Her şeye herkese yabancılaşmışken sadece seni vatan bilip seninle yaşamak istiyorum.
Gelecekteki sevgiliye not: Saçlarınla oynanmasını seviyorsan gel."
...
"...Sustum sonra, anlamasını istedim sevgimi. Uzaklaştım, duymasın istedim bendeki onu. Nerede olduğumu ben bile bilmek istemedim. Nerede olduğumdan haberi olsun istemedim. Görenler yalnızım sanıyor; sensizlik nedir bilen yok.. Ofsayt, senin kalbime düştüğün gündür. Aşk öyle bir şey ki; binlerce ağır cümle ile gidemiyorsun ama bir lafı ile
kapısına koşuyorsun. Ben seni anlayamadım, seni yazacak kadar
şair olmadım, seni yaşayacak kadar sana karışmadım, çağırdığın kadar gelebildim, sevdiğin kadar yaklaşabildim.."
...
"Senden sonra ile başlayan cümleler olmasın hayatımda, senle birlikte kalsın bütün cümleler.. Artık bana dört mevsim kış, yokluğunda ısınamıyorum."
Başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de medyatik futbol söylemi, milli kimliğin yeniden kuruluşunda ihmal edilemez bir paya sahiptir. Oyun hakkında basitçe haber veriyormuş, sadece sahada olan biteni aktarıyormuş gibi yapan medya, aslında bunu, yapılaşmış bir ideolojik-söylemsel kompleksin içine yerleştirerek sunar. Bunun en güzel örneklerinden biri, uluslararası maçların milliyetçi bir bağlamda yeniden kurulmasıdır. Lig maçlarına ilişkin haber, yorum ve yayınlarda, spikerin tarafgirliğini ele vermesi, yorumcunun "takımından" söz etmesi, spor basınında büyük takımlara ayrılan sayfalarda doğrudan ya da örtük bir şekilde o takımların taraftarlarına hitap edilmesi gibi söylemsel öğeler bir yana bırakılırsa, takımlar ilke olarak "nesnel" ve "tarafsız" bir dille ve sadece "adlarıyla" anılır. Oysa aynı takımlar uluslararası maçlarda millet olarak "bizim" temsilcimiz olarak sunulurlar. "Bütün Türkiye'nin gözü" onlardadır, "milletçe" kalbimiz onlarla beraber atar. Yaşadığımız "Wembley faciaları"ndan birini televizyonda naklen anlatan spikerin "nihayet özlediğimiz ofsayt bayrağı kalktı" gibi laflar edebilmesi, milli kimliğimizin kuruluşunda ne tür sancılar çektiğimizi, nasıl çaresizliğe düşebildiğimizi ele verir; " bu millet", bir haklı ofsayt bayrağını bile özlemiştir!