... ne de olsa, daha derin bir öğrenim alabilecek durumda değildi. Böyle insanlar vardır. Olağanüstü bir yeteneğe sahiptirler, ama onu değerlendirmeye yetecek enerjiden yoksundurlar ve sonunda hep yeteneklerini ziyan ederler. Böylelerini çok görmüşümdür. Başlangıçta, göz kamaştırırlar. İçlerinden sözgelimi, çok zor bir parçayı, notasına bakar bakmaz çalabilecek yetenekte olanlar vardır. Hem de oldukça iyi. İnsan şaşar kalır. Çok çok üstün birinin karşısında olduğunu sanır. Ama hepsi bu kadar. Asla daha ileri gitmezler. Niçin? Çünkü devam edecek yüreklilik yoktur onlarda. Çünkü aslında çalışmaya zorlanmamışlardır. Şımartılmışlardır hep. Yetenek sahibi olmak gibi bir bahtsızlığa uğradıklarından ve daha çok küçüklüklerinden beri, çalışmasalar bile, çok iyi çaldıkları için övgüler alageldiklerinden, çalışmak onlara, ayrıntıymış gibi gelir. Başkalarının üç haftada öğrendikleri bir parçayı onlar bunun yarısı kadar bir zamanda kaparlar, o zaman da öğretmen, başarabileceklerini sanarak bir başka parçaya geçirir onları. Onu da başkalarının öğrendiğinin yarısı kadar bir zamanda bitirirler. Böylece hiçbir zorlukla karşılaşmayınca, insan kişiliğinin biçimlenmesi için kaçınılmaz olan bir öğe onlarda eksik kalır. Çok acı bir durumdur bu, biliyor musunuz?
Anne ve babanın ilgileri ve öğrenim yaşamı için sağlıklı bir model oluşturmaları, çocuğun okul başarısını büyük ölçüde etkiler. Örneğin, anne babanın kitap okuyan kişiler olması, çocukta kitap okuma ilgisini geliştirir. Ders kitabı dışında, öykü, şiir, roman türünde kitap okuma, okul başarısını dolaylı olarak etkileyen önemli bir uğraştır. Ailenin okul başarısındaki bir başka etkisi de, daha bebeklik döneminden başlayarak, çocuğa "kurala uyma" alışkanlığını kazandırmasından gelmektedir.
Sayfa 158
Reklam
Kitaplarda bir efsane dolaşır. İçinde bulunduğumuz binyılın başına her biri kendince damgasını vurmuş üç İranlı arkadaştan söz eder bu efsane: Dünyayı gözlemleyen Ömer Hayyam, o dünyayı yöneten Nizamülmülk ve aynı dünyaya dehşet saçan Hasan Sabbah. Birlikte Nişapur'da öğrenim gördükleri rivayet edilir. Tabii ki bu doğru olamaz, çünkü Ni- zam, Ömer'den 30 yaş daha büyüktür ve Hasan eğitimini Rey'de yapmış, belki doğduğu şehir olan Kum'da da biraz ders almış, ama kesinlikle Nişapur'da mektebe, medreseye gitmemiştir.
Sayfa 85 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Tahsilsiz insan yontulmamış, işlenmemiş bir taşa benzer. Taşlar ise çeşit çeşittir. Çakıl da taştır, pırlanta da! Bir pırlanta taş, kumlar ve adi taşlar arasında bulunduğu halde yine pırlantadır. Ancak onun meydana çıkıp ışık vermesi, baş, göğüs, bilek, parmak gibi yerlerde yer edinmesi o adi taşlardan soyulup düzeltilmesine ve tıraş edilmesine bağlıdır; öğrenim işte o pırlantayı söylediğimiz hale getirmek üzere kullanılan alet edavata benzetilebilir.
armstrong Mustafa Kemal'in okuduğu okulların sırasını karıştırıyor Aynı sayfada yazarın bilgisizliğine bir örnek daha: Gazi'nin, Manastır İdadisi'ni başarıyla bitirdikten sonra İstanbul'da Erkân-ı Harbiye Mektebi (Harbiye) için özellikle seçildiği ve oraya teğmen olarak gönderildiğini yazıyor. Halbuki Gazi, Selanik Rüştiyesi'nden sonra lise öğrenimi için Manastır'a gitmiş, orada üç senelik öğrenimi bitirdikten sonra İstanbul'daki Harbiye Okulu'na geçmiştir. Burada üç sene öğrenimden sonra teğmen olmuştur. Ondan sonra Harp Akademisi'ne (Erkân-ı Harbiye Mektebi) girmiş, orada üç sene öğrenim görmüş, Kurmay Yüzbaşısı olarak çıkmıştır.
Türkiye'ye ihraç edilen laikliği Şerif Mardin'den özetleyecek olursa şudur: "1930'larda Türk milliyetçiliği baştan sona laikti. [...] Lâtin âlfabesinin kabulü, dilin Arapça ve Farsça sözcüklerden arındırılması. Türk kültüründe odağın İslâmiyet'ten uzaklaştırma girişiminin bir diğer yüzüydü. [...] Jön-Türk. ihtilâli, mesleki öğrenim görmüş olan bu entelijansiyanın yeni yönetimini meşrulaştırdı. Laik siyasî görüşe sahip bu yeni elitin üstünlüğü 1950'ye kadar sürdü. [...] Laiklik Türkiye' de dinin resmî bir müessese hâlinden çıkarılmasından öte bir anlam taşıyordu. [...] Türkiye'deki olumsuz laiklik düşkünlüğü, din araştırmalarını önemli ölçüde fakirleştirdi. [...] Cumhuriyetin sembolizmi kök salamayacak kadar yüzeyseldi ve estetik zenginliklerden yoksundu. [...] Laikliğin devam etmesinin sebebini. Kemalist ilkelerden destek alan periyodik askerî müdahalelerde aramamak gerekir. Çok daha önemli olan etken, laik sistemin yarattığı yeni bazı statülerdir. [...] Hâkim, Savcı, avukat. profesör ve yöneticiler. Laik Türk aydınlarını kültürü. Batıdan kaynaklanan yapıtaşlarından oluşmuştur... Bunun en iyi örnekleri de akademik personel, diploma gerektiren meslekler ve bürokrasi içinde bulunur."
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.