Durmadan çalışıyorsun... Âmirlerin bidayette senden hoşnutluk getiriyorlar... Makine gibi mütemadiyen işlemene hayret ediyorlar... Fakat bir zaman sonra alışıyorlar... Bunu tabiî görmeye başlıyorlar... Nasıl ki akşama kadar havyar kesen öteki arkadaşlarına evvelâ bağırıp çağırmışlar, sonra onların tembelliğine, sersemliğine, menderburluğuna alışmışlar, bunda bir fevkalâdelik görmemeye başlamışlardır... Bir gün kazayla sen de onlar gibi daireye geç geldin, işleri aştın mı gözleri faltaşı gibi açılıyor... Onları görmüyorlar, çünkü onların her günkü vaziyetlerindedir... Seni görüyorlar çünkü sen o gün bir gün evveline nispetle daha fena vaziyettesin. Şu beğendiğimiz, akılsızlığa misal olarak zikrettiğimiz eşeklerin içinde ne filozof kafalılar vardır bilir misin evlât?... Yedikleri sopanın miktarı ne olursa olsun yürüyüşlerini değiştiremezler.
Hızlı gitmenin sopadan kurtulmak için çare olmadığını, çünkü sahiplerinin büsbütün hırslarını arttırarak kendilerini atlarla yarıştırmaya sevkedeceğini biliyorlar... Biliyor musun evlât... Âmirlerin senden şikayete başladılar... "Nafile... Günden güne tembelleşiyor" diyorlar... A gafil çocuk ne olur şu işe tersinden başlasaydın, yani evlât bu kadar şevk ile işe sarılmayıp da yavaş yavaş açılsaydın... Âmirlerin de "Mürşit, amma cevherli çocukmuş... Günden güne terakki ediyor!" deseydiler...