Dün gece, canlı yayında rakam olarak anladığımız, lâkin birçoğumuzun ederini bir türlü algılayamadığı onca para, aslında ülkenin acı gerçeğini; kişiler, kurumlarla gözler önüne serdi.
Bu süreçte Haluk Levent ve ekibi Ahbap 'a, Oğuzhan Uğur'a yapılan karalama kampanyası da kayıtlara geçti. "Devletimle beraber çalışıyorum, her kuruşa denetim yaptırıyorum, izinsiz hiç bir şey yapmıyorum" demesine rağmen, bunca yok'luğun (bir depremzedeye ne lazımsa...) / yoksunluğun içinde ( bir siyasîde ne yoksa - dürüstlük- ahlâk-haysiyet- erdem-) gerçekten çalışan, emek veren insanımıza da sıçradılar.
Yalandan birlik beraberlik mesajları verip, açıkça algı operasyonu başlattılar.
Tayyip, çıkıp "kader" dedi... Tayyip, çıkıp "yarın daha rahat olacağız" dedi... Tayyip, zımnî tehditler savurdu... Her zamanki gibi yetersiz, kültürsüz, sevgisiz tavırlarıyla, bütün cahilliğiyle ekranlarda (hepsinde) konuştu durdu. Neden hala o koltuktasınız, hiç mi yüzünüz kızarmadı ey partililer.
İnsanlarımız öldü... Tırlarla kefenler gönderdik... Hem yetişkinler hem bebekler için kefenler... Mezarlara numara verildi... Yabancı kurtarma ekipleri "iş makinelerini sahaya saldılar, biz bunun içinde olmak istemiyoruz" diye çekip gittiler. İnsana kıymet olmadığını anladılar.
Bunun adı siyaset değil bunu okuyan arkadaşım... Üzgünüm.
O kadar üzgünüm ki... Ülkem için, insanım için o kadar çok gözyaşım var ki... İçim paramparça... "Paramparçayız " ve bu kelimenin anlamı , durumumuz için yeterli değil. Hiç değil...