Ben yine yalnızım, her zaman olduğumdan çok daha fazla yalnızım, hiçbir şeyim yok, senden hiçbir şeyim yok-artık ne çocuk, ne bir sözcük, ne bir hatırlayış ve biri senin yanında adımı söylese, bir yabancı gibi umursamaz gidersin. O zaman, sana göre ölü olduğuma göre neden ölmekten hoşlanmayayım, sen benden gitmiş olduğuna göre, neden ben de artık yoluma gitmeyeyim? Hayır sevgilim , sana karşı suçlamada bulunmuyorum, senin o neşeli evine acılarımı yollamak istemem. Seni rahatsız etmeyi sürdüreceğimden sakın korkma- bağışla beni , sadece çocuğumuz biraz ötede ölü ve terk edilmiş olarak yatarken, ruhumun çığlıklarını dillendirmek zorundaydım.
demişti tanınmış roman yazarı R.’ye ölmeden önce yazdığı mektubunda. “Onu hep delice sevmiş bir kadın..”
Mektubunun en başında da şöyle hitap etmişti ona:
“Sana, beni asla tanımamış olan sana…”
Ve giderken bunu çok güzel bir şekilde haykırmıştı; ama sessizce..
“İçim rahat ölüyorum, çünkü sen ölümü uzaktan hissedemezsin. Ölmem sana acı verecek olsaydı eğer, o zaman ölemezdim.”
Yine Stefan Zweig, yine müthiş bir eser daha