Bir de kimi zaman, kalın tenli kelimelerden oluşmuş kırık dökük cümleler. Tıpkı, hem hayatın derinliklerine inip onu zapt etmeye, hem de ondan olabildiğince uzaklaşmaya çalışan bitkin solucanlar gibi yere dökülen, ağız kenarlarında asılı kalan, çene uçlarında ölü ölü sarkan, ya da zar zor kımıldanıp gürültülerin, şarkıların ve bakışların içinde kayboluveren cümleler...
"... Bu ilk kavganın etkisi korkunçtu. Ben kavga diyordum ama bu kavga değil, gerçekte aramızda var olan uçurumu keşfetmemizdi yalnızca. Cinselliğin doyurulmasıyla aşk tükenmişti ve birbirimizin karşısında aslında gerçek duygularımızla, gerçek ilişkimizle kalmıştık, yani biri diğeri vasıtasıyla olabildiğince fazla doyum sağlamak isteyen, birbirine yabancı iki bencildik."
Reklam
"Bir roman yazarının en temel tutkusu, olabildiğince bilinci dışına çıkmaktır."
“Mahkeme belgeleri davalıya da kapalıydı... İşte savunma makamı olaya bu noktada giriyordu. Avukatların sorgulamalarda hazır bulunmalarına genelde izin yoktu, bu nedenle onlar sorgulamaların ardından ve olabildiğince daha sorgu yargıcının kapısının önünde davalılardan sorgulamaya ilişkin bilgi almak, bu saydamlıktan yoksun raporlardan da savunma için işe yarayabilecek bir şeyler çıkarmak zorundaydılar.”
Sayfa 128Kitabı okudu
"Olabildiğince 'biz' olalım istiyorum." dedim. "İki insan arasındaki boşluğun tamamen kapanması mümkün değildir ama bu boşluğu, bu odada olabildiğince küçültmek istiyorum."
"Bazen makyajıma saatler harcadığım oluyordu. Hangi kız bunu yapmazdı ki? Bütün zamanımızı her sabah yanımızda uyanmak isteyecek birini bulmaya çalışarak geçiriyor, sonra da her gece olabildiğince başka birine benzemeye uğraşıyorduk."
Sayfa 184
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.