''Şövalye: ... Kız kardeşim, ben gencim, hovardayım, dinsizim, ruhum tüm sefih yaşantılara muktedir, ama yüreğim bana ait, o saf ve onunla, dostlarım, yaşamın tüm kusurlarından teselli buluyorum. Dolmancé: Evet, Şövalye, siz gençsiniz, ... deneyiminiz eksik; bu deneyim sizi olgunlaştırdığında tekrar görmek isterim sizi; o zaman, dostum, insanlardan bu kadar iyi söz etmezsiniz, çünkü onları tanımış olursunuz. Benim yüreğimi kurutan şey onların nankörlüğü oldu... Ama yürek yanılır, çünkü yürek yanlış hesaplarının ifadesinden başka bir şey asla olmadı; aklı olgunlaştırın, bir süre sonra yürek teslim olacaktır; akıl yürütmek istediğimizde bizi yolumuzdan saptıran, her zaman için yanlış tanımlardır; ben, yürek nedir bilmiyorum; yalnızca aklın zayıflıkları diyorum buna...''
Sayfa 181 - Ayrıntı Yayınları
"Yaşam konusunda bir fikrin vardı; içinde bir inanç, bir beklenti yaşıyordu; eylemlere, acılara ve özverilere hazırdın. Ama yavaş yavaş anladın ki, dünya hiç de senden eylemlerde ve özverilerde bulunmanı istemiyor; yaşam, kahraman rollerine ve benzeri şeylere yer veren bir kahramanlık destanı değil, insanların yiyip içmeler, kahve
Reklam
Notunu yazmayı bitiren kahramanımız, heyecanla ellerini ovuşturdu. Sonra paltosunu omuzlarına attı, şapkasını giydi, yedek anahtarıyla kapıyı açtı ve işyerine doğru yola koyuldu. Daireye kadar geldi, ama içeriye girmeye cesaret edemedi; gerçekten de çok fazla geç kalmıştı; Bay Golyadkin’in saati, iki buçuğu gösteriyordu. Birdenbire son derece
Sayfa 148Kitabı okudu
Zaad yolu üzerinde bir yolcu, civar köylerden birinde yaşayan bir adama rastgeldi, ve yolcu eliyle uçsuz bucak­ sız tarlayı göstererek adama sordu, "Burası Kral Ahlam'ın düşmanlarını yenilgiye uğrattığı savaş alanı değil mi?" Ve adam cevap verdi, "Burası hiç bir zaman bir savaş alanı olmadı. Bir zamanlar bu tarlanın yerinde görkemli Zaad kenti bulunuyordu; ne ki yandı, kül oldu. Ama şimdi güzel bir tarla değil mi?" Ve yolcuyla adam, kendi yollarına devam ettiler. Yarım mil kadar sonra yolcu bir başka adama rastlay­ ıp, tarlayı işaret ederek dedi, "Demek ki görkemli Zaad kenti, önceleri buradaydı." Ve adam dedi, "Burada hiç bir zaman bir kent olmadı. Ama bir zamanlar burada bir manastır vardı ve Güney Ül- kesi'nden gelenler onu yakıp yıktılar." Kısa süre sonra, Zaad yolu üzerinde yolcu üçüncü bir adama rastladı ve bir kez daha tarlayı gösterek dedi, "Bir zamanlar burada büyük bir manastır bulunduğu doğru değil mi?" Ama adam yanıtladı, "Bu civarda hiçbir zaman bir manastır olmadı. Ama babalarımız ve dedelerimiz bizlere buraya bir zamanlar bir göktaşı düştüğünü söylerlerdi." Ve yolcu yoluna devam etti, yüreğine bir merak düş­ müştü. Ve çok yaşlı bir adama rastladı, onu selamlayarak dedi, "efendim, bu yol üzerinde bu civarda yaşayan üç ki­ şiye rastladım ve her birine bu tarlayı sordum; ve her biri diğerlerinin sözünü yalanladı ve her biri bana diğerlerinin söylemediği yeni bir öykü anlattı." O zaman yaşlı adam başını kaldırdı ve yanıtladı, "Dostum, o üç kişiden her biri gerçek olanı söyledi;
MESNEVi'NİN İLK ONSEKİZ BEYTİ
Duy şikayet etmede her an bu ney, Anlatır hep ayrılıklardan bu ney. Der ki, feryadım kamışlıktan gelir; Duysa her kim, gözlerinden kan gelir. Ayrılıktan parçalanmış bir yürek, İsterim ben, derdimi dökmem gerek.
Şiir
Ah Ulan Rıza Neden halâ gelmedi, yoksa  Saati mi şaşırdı bu hıyar?  Gerçi hiç saati olmadı ama  En azından birine sorar.  Cebimde bir lira desen yok, 
Reklam
102 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.