Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Senin hayatını seviyorum, senin özgürlüğünü seviyorum, senin işini seviyorum. Ama bugün bana dersen, ben diğer tarafa gitmeliyim, elimde silahla hak konuşmalıyım ve ben biliyorsam ki sen mecbursun, o zaman derdim: <Git!> Ama sen bir yalan uğruna, kendin bile inanmadığın, sadece zayıflığından ve korkundan dolayı, gidersen ve arada sıyrılmayı dilersen, o zaman sana acırım, evet, sana acıyorum! İnsanlık namına bir insan olmak için, inandığın bir şey için gitmek mi istiyorsun? O zaman seni engellemem. Ama canavarlar arasında bir canavar, köleler arasında bir köle olmak içinse karşı çıkarım. Kendi fikri için insan fedakârlık yapar, ama başkalarının çılgınlığı için değil. Buna inanlar vatanları için ölsünler..."
Gidiyorlarsa gitsinler, Ölüyorlarsa Ölsünler...
Türkiye'deki yaşamın getirdiği sıkıntıları geride bırakmışlar. "Şu duvardaki sıva çatlağı mı yoksa kolon çatlağı mı?", "Acaba oturduğumuz bina, çocuğun okulu, işyeri depreme dayanıklı mı?", " Binalar tamam da zemin sağlam mı?" şeklindeki sorulardan ve "Ya durduk yere bina çökerse" endişesinden çok uzaktalar şimdi. Trafik ve otopark stresinden de...
Sayfa 95 - Mundi KitapKitabı okudu
Reklam
Gençlik ve olgunluk çağlarında yaşamlarını palavra üzerine kuran bu insanlar şimdi yaşlılıklarında kendi başlarının çaresine baksın, diledikleri köşelerinde kendi başlarına ölsünler. Çocukluğumuz üzerine kâbus gibi çöreklenenler, bilinçli yıllarımızı elimizden alamayacaklar, kendi çaresizlikleri sıkıntıları -bize kendi mutluluklarımızı çok görerek- tepemize atamayacaklar. Ben kimseye acımıyorum.
İnsan bir amaç uğruna kendinden vazgeçebilir, fakat başkalarının çılgınca fikirleri uğruna değil. Bırak vatan için ona inananlar ölsünler...
selim, bütün bu eşyanın yanmasına kim bilir nasıl sevinirdi. bir gün öfkelenmişti birden: hepsini yakmalı, bütün evrakı, kayıtları, belgeleri. insanlık bunlarla ayakta duruyorsa şaşırıp kalsın herkes: şaşırıp kalsınlar da şaşkınlıktan, ne yapacaklarını bilememekten ölsünler.
Sayfa 296Kitabı okudu
Allah'a (c.c) dua ediyorum: "Allah'ım bu çocuklar müslüman olsun­lar, müslüman kalsınlar, müslüman ölsünler." diyo­rum. Âmin.
Sayfa 426Kitabı okudu
Reklam
Benim düşüncemi sorarsanız, Avustralya devleri on binlerce yıllık Avustralya tarihi boyunca sayısız kuraklığa dayanmışken, neden tam da insanlar buraya geldiği zaman, onların gelişiyle (hiç değilse milyonlarca yıllık bir zaman ölçeğinde) eş zamanlı olarak, bir rastlantı sonucu ölsünler, hiç anlayamıyorum. Dev ler yalnızca kurak Orta Avustralya bölgesinde değil, Yeni Gi ne'nin ve Güneydoğu Avustralya'nın yağışlı bölgelerinde de yok oldular. Çöllerden tutun da soğuk yağmurlu ormanlara, tropik yağmur ormanlarına kadar her yerde, her türlü çevre ko şulunda dünyadan silindiler. Bu yüzden de bana öyle geliyor ki devleri insanlar yok etti, hem doğrudan (yemek için öldürerek) hem de (yangınlara, çevre koşullarında değişikliklere yol aça rak) dolaylı şekilde. İster büyük kırım varsayımı doğru olsun is ler iklim değişikliği varsayımı, gerçek şu ki Avustralya/Yeni Gi ne'deki büyük boy hayvanların hepsinin ortadan kalkmasının, ileride göreceğimiz gibi, daha sonraki insanlık tarihinde görülen sonuçları ağır olmuştur. Bu büyük kırımla birlikte evcilleştiril meye aday büyük boy yaban hayvanlardan hiçbiri kalmamıştır, bunun sonucunda da Avustralya ve Yeni Gine’de yerli tek bir evcil hayvan yoktur.
Yolun büyüğü, küçüğü yoktur. Bizim yürüyüşümüz ve adımlarımız vardır. Fatih, 21 yaşında İstanbul'u fethetmiş. Dekart da 24 yaşında felsefesini yapar. İstanbul bir kere fethedilir. Usul üzerine konuşma da bir kere yazılır. Fakat dünyada milyonlarca 21, 24 yaşında insan vardır. Fatih veya Dekart değillerdir diye ölsünler mi? Kesif yaşasınlar yeter. Yani büyük yollar dediğiniz şeyin büyüklüğü bizim içimizdedir.
“Gençlik ve olgunluk çağlarında yaşamlarını palavra üzerine kuran bu insanlar şimdi yaşlılıklarında kendi başlarının çaresine baksın, diledikleri köşelerinde kendi başlarına ölsünler. Çocukluğumuz üzerine kâbus gibi çöreklenenler, bilinçli yıllarımızı elimizden alamayacaklar... Ben kimseye acımıyorum.”
"Hicret ateşten bir gömlektir. Hepimiz az çok gördük, başımızdan geçti. Fakat bizler, biryerlere başımızı soktuk. Osmanlı ecdadımızdan kalan yerlerde kaldık, vakıflardan maaşlar aldık, alıyorsunuz. Fakat Osmanlının asıl torunları ortada kaldılar. Gelirleri yok... Bu kanayan bir yaradır. "Osmanoğullarının böyle yurt dışına sürülüp perişan edilmesi de şeytanî bir planla yapılmıştır. Sefalet içinde yaşasınlar, süflî işlerde çalışıp, şereflerini kaybetsinler, öyle ölsünler de milletin gözünden düşsünler... Artık içlerinden bir lider, bir rehber çıkamasın, padişahlık yapabilecek kimse kalmasın..."
Sayfa 368Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.