Ölüm beni son noktaya, içinde bulunduğum noktaya kadar kovalamıştı. Yaşamın sonu koşup yetişmiş, beni bulmuş ve kendine katmıştı. Bu gerçeği kabul ettim ve ona göre davrandım. Birden mücadele etmeyi, direnmeyi bıraktım.
Zamanın ve görülebilir olanın birlikteliğinde başlar sanatsal diyalog. Varoluş ile yok oluş arasındaki gel-gitlerin kalıcı anlatımlardır sanat, bir hesaplaşmadır kendisiyle ve kendi dışıyla....
Picasso adı, kendi başbakanlarının adını dahi bilmeyen insanlar tarafından bilinir. İngiltere’de Picasso, Raphael’in İtalya’da olduğu kadar ünlüdür.
Ölüm insanlara hatıralarını zamanla unutturmaz. Tam tersine gerçeği zamanla daha iyi kavrar insan. Ve ölümün gerçeği ile yüzleşmek, insanın içindeki özlemi daha çok derinleştirir.
O yüzden ölüm zamanla alışılan değil , zamanla baş etmeyi öğrenilen bir durumdur.
Fatih Sultan Mehmet, 1481 yılında büyük bir orduyla sefere çıktı. Ancak Gebze'de aniden ölüm meleğine teslim oldu. Seferi tamamlamaya ömrü yetmedi. Peki, Fatih, ordusuyla nereye gidiyordu? Bu sefer hazırlığı Roma üzerineydi diye yazan tarihçiler oldu. Ordusuyla bir yere giderken kimseye haber vermezdi. Hayattayken kimseye bir şey söylememişti. Hiç kimse gerçeği bilemedi. Acaba Endülüse mi gidiyordu? Fatih'in doktoru Yakub'u, Padişahı kurtaramadı diye yeniçeriler orada infaz ettiler. Tedavi niyetine verdiği ilaçlarla zehirlediğini bilmiyorlardı. Acaba Endülüs'ü kurtarmak için Fatih Sultan Mehmet, Roma üzerine ve özellikle Vatikan'a mı gidiyordu? Bu sırrı Fatih beraberinde götürdü. Vatikan'ın fethedilmesi ile Haçlı-Hristiyan dünyası büyük bir darbe yerdi. Bitiş noktasına gelirlerdi. Zaten Roma-Vatikan'ı almadan İstanbul'un fethi tam olarak işe yaramazdı. Fatih Sultan Mehmet, Roma-Vatikan'ı da alıp “stratejik fethi” tamamlamak istiyordu. Fakat durdurdular
Ölümün Arefesi- ilk sayfa
Hiçlik ve onca boğunuk ses. Koca kainatın tersine doğru dönüşü... Keşmekeşliğin arasında düzeni var eden tanrı, şeref duyduğumuz ve böbürlendiğimiz işleyişi avucunun içinde un ufak ediyordu. Yıkımın eşiğindeydik. Zemheriden, kor ateşe düşmüştüm.
Tanrı haftanın 8. Gününde beni var etti. Yıl olarak 366. Gün... Bir güneş
Poirot'nun düşünme şeklini kesinlikle tahmin edemezdim! O çok zeki bir dedektif ve 16 yıl önce işlenen bir cinayetin gizemini sadece küçük gri hücreleriyle çözüyor. Agatha Christie - Beş Küçük Domuz kitabı bir polisiye başyapıtıdır ve iyi bir polisiye seven herkese şiddetle tavsiye ederim.
Kitap, ünlü bir ressam olan kocası Amyas'ı