İçimdeki bir şeyler bana, korkak­lık yapmadan, köle olmayı kabul etmeden, annemi ve doğrumu yadsımadan bu dönemden kurtulamayacağımı söyleyip, beni ik­na ediyor. Bunu yapamam, ya da Hıristiyan olmaktansa, hem iç­ten hem de görece olan bir bağlılığı kabul edemem.. Hıristiyan olmayı seçmediğime göre, sonuna dek gitmek zorundayım. Ama sonuna dek demek, kesinlikle tarihi seçmek ve eğer tarihe insan kıyımı gerekliyse, tarihle birlikte insan kıyımını seçmek anlamına geliyor. Aksi takdirde, bir tanıktan başka bir şey olamıyorum. İşte soru: Yalnızca bir tanık olabilir miyim? Bir başka deyişle: Yalnızca bir sanatçı olmaya hakkım var mı? Buna hakkım oldu­ğunu sanmıyorum. Seçim, yapmazsam, susmam ve bir köle ol­mayı kabul etmem gerek. Hem Tanrı’ya hem de tarihe karşı çı­kan bir seçim yaparsam, tarihteki yazgısı ölüme mahkum olmak olan saf özgürlüğe tanıklık ederim. Olayların fiili durumu için­ de benim konumum sessizlik ya da ölümdür. Eğer kendi kendi­me ve tarihe inanmayı seçersem, konumum yalan ve kıyım olacak. Bunun dışında kalanlar dine giriyor. İnsanın bu saçmalık­tan ve bu korkunç parçalanmadan (evet, gerçekten de korkunç) kurtulmak için kendini körükörüne dine atmasını anlıyorum. Ama ben bunu yapamam.
Ölüme Karşı Ortaklık
Her ne kadar akıl yaşama iştahını yok saysa da, fiiliyatın sürmesine neden olan hiçlik bütün mutlaklardan üstün bir kuvvettedir; ölümlülerin ölüme karşı sessiz ortaklıklarını izah eder; yalnızca varoluşun simgesi değil, varoluşun ta kendisidir bu hiçlik; her şeydir. Ve bu hiçlik, bu bütün, hayata bir anlam veremez, ama hiç değilse hayatı, olduğu hal içinde sürdürür: Bu intihar etmeme hali.
Reklam
Bir insan hayatının doğumu ile başladığından emin misiniz?.. * Gelecek, geçmişin duvarları içinde değildi… * Gelecek, özlemlerimizden kuruludur, başka neden olacak?.. * Yabancılık, dikkate almam gereken hayatımın bir gerçeği idi… * Çok yüksek sesle konuşanlar, hareket yeteneklerini yitirirler… * Bizim oralarda, insan ancak
ÖLÜME KARŞI ORTAKLIK
Varlıkların zikrettikleri sebepleri benimsemek güç olduğundan, her birinden her ayrılışımızda, akla gelen soru değişmez şekilde aynıdır: Nasıl oluyor da kendini öldürmüyor? Zira ötekilerin intiharını tahayyül etmekten daha tabii bir şey yoktur. İnsanı altüst eden ve kolaylıkla yenilenebilen bir sezgiyle kendi yararsızlığımızın farkına vardıktan sonra, herhangi birinin de böyle yapmamış olması anlaşılmaz gelir. Kendini ortadan kaldırmak öyle açık ve öyle basit bir iş gibi görünür ki! Niçin o kadar nadir bir şeydir bu? Niçin herkes bundan kaçar? Çünkü, her ne kadar akıl yaşama iştahını yok saysa da, fiiliyatın sürmesine neden olan hiçlik bütün mutlaklardan üstün bir kuvvettedir; ölümlülerin ölüme karşı sessiz ortaklıklarını izah eder; yalnızca varoluşun simgesi değil, varoluşun ta kendisidir bu hiçlik; her şeydir. Ve bu hiçlik, bu bütün, hayata bir anlam veremez, ama hiç değilse hayatı, olduğu hal içinde sürdürür: Bir intihar etmeme hali.
Yenilgi ve ölüme hazırlıklıydık ama korkaklık ve onursuzluğa karşı savunmamız yoktu.
Sayfa 449 - RenKitabı okudu
Yahudiler kaybedecekleri bir savaşa girdiklerini ve ken­dilerini ölüme topluca atsalar dahi Peygamber Muhammed'i (s.a) yenemeyeceklerini biliyorlardı. İşte günümüzün Arapları da, eğer bu peygambere ve bu dine yeniden döner ve savaşa gi­rerlerse, yahudilerin özellikleri tekrar ortaya çıkacak, Kureyzâ, Nâdir ve Kaynukâ oğullarında olduğu gibi, korkaklık ve alçaklıkları tüm çıplaklığıyla belirecektir. Dengelemede yeni olan şey etkinlik faktörünün henüz orta­ ya çıkmamış olmasıdır. Yahudiler Araplara karşı savaşmış­tır fakat henüz müslümanlara karşı savaşmamışlardır. Müslümanlara karşı savaştıklarında yahudilerin gerçek yüzle­rinin ortaya çıkacağı kuşkusuzdur.
Reklam
55 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.