Gazi önce İzmit'e uğradı. Orada, İstanbul'dan gelen bir gazeteciler grubu, eski İttihat ve Terakki fırkasının bazı ileri gelenleri, zaferden sonra İstanbul'da kurulan Müdafaai Hukuk¹ temsilcileri ve mücadele sırasında gizli çalışan M.M. teşekkülü mümessilleriyle görüştü. Daha ilk temaslarda açığa çıktı ki, gelenlerin de en önemli gördükleri dava din, hilâfet gibi meselelerdir! Gazi'ye soruyorlardı:
"- Yeni hükümetin dini olacak mu?"
"- Vardır efendim, İslâm dinidir. İslâm dini fikir hürriyetine mani değildir…"
"- Yani hükümet bir din ile tedeyyün edecek mi?"
Fakat her sabrın bir sınırı vardır:
"- Edecek mi, etmeyecek mi bilmem!…"
Memleket gezisine, ne şartlar altında olursa olsun milleti uyarmak, aydınlatmak için çıkmıştı. Bu vazifesini yılmadan yapmalıydı:
"- Her faydalı ve yeni şeye karşı mutlaka bir kuvvet çıkar. Buna bizim dilimizde irtica derler. Bütün millet emin ve müsterih olsun ki, inkilâbı yapanlar, bu gibi menfi kuvvetleri, çıktıkları noktada imha edecek kudret, kabiliyet ve tedbire maliktirler. Tekrar ve katiyetle tekrar ederim ki, milletin hakimiyeti ebedidir… Dinen, hadiseten, ilmen, fennen, kanunen ebedi bulunan bu hâkimiyeti ihlâl ve izrar edecek (bozacak, ona zarar verecek) bir kuvvet, ne bu memleketin içinde, ne de dışında yoktur."
Aynı demecinde, Ankara'daki hilafetçilere de cevap olan şu kesin beyanları da önemlidir:
"- Türkiye Büyük Millet Meclisi Halifenin değildir ve olamaz. Türkiye Büyük Millet Meclisi, yalnız ve yalnız milletindir."