Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ergenekon'da geçen kurt, Ebûl Faraç tarihinin ikinci cildinde çok bilimsel olarak saptadığı gibi Kurt değil bir köpektir. Ebûl Faraç Zeydan der ki " Selçuklular diyorlarki biz Orta Asya'dan çıktığımız zaman bize bir kurt yol gösterdi." Amma bizim sözüm ona uygar Türk geçinen dönmeler köpeği hakir gördükleri için köpeği, yabani kurda çevirmişler. Sanki kurt, köpekten daha üstünmüş gibi. Halbuki ortadadır. Köpek sadıktır ve ehlidir. Kurt ise vahşi ve yabanidir. İnsanın aklına şu geliyor; Acaba, Türkler ne diye kendilerine bir kurdu öncü ettiler. Yoksa tabiatlarına uygun diye mi ?
Sayfa 246Kitabı okudu
On birinci yüzyılda uzaklardaki Haçlı diyarından Çin'e kadar herkesin bildiği biri isim varsa, o da Selçuklular'dır. Uzun örgülü saçlı, binlerce göçebe atıyla Orta Asya'dan çıkagelen Selçuklu Türkleri Afganistan'dan Akdeniz'e kadar uzanan tüm bölgeyi birkaç yıl içinde ele geçirirler.
Reklam
Dispensasyonel inançlar, Tanrının muhteşem Ahir Zaman dramasında "Ye'cüc'ün müttefiki olarak, Afrika, Asya ve Orta Doğu'da bulunan çeşitli ve karmaşık toplumların rollerini hiçe saymaktadır... ittifak ettikleri düşünce gayet açıktır: Kehanetteki emirler Arapların yalnız Kudüs'ten değil, Orta Doğu'nun büyük bir kısmından te- mizlenmesini istiyor...Çünkü Araplar Tanrı'nın Yahudilere vaad ettikleri önünde engel olarak duruyorlar."
Sayfa 132 - Serbest KitaplarKitabı okudu
Uygur tarihinin en önemli kağanı: Bayan Çor Kağan
Bunlarda Mo-tu (MÖ 209-174), Gök Türklerde Mukan'ın ( 553-572) devletlerini içeride ve dışarıda temsil ettikleri ve oynadıkları rolü Uygurlarda Bayan Çor Kağan oynamıştır. Orta Asya'da ne kadar boy, grup vs. varsa hepsini kendi birliği içine dahil etmeye çalışmıştır. Bu dönem Uygur Devleti'nin geliştiği, sağlam temellere oturduğu bir dönem olarak adlandırılabilir.(...) Uygu Kağanlığı'nın ilk hükümdarı Kutlug Bilge Kül oldu.(..) Kutluk Bilge Kül 747'de ölünce yerine oğlu Bayan Çor tahta geçti.
Yüzyıllar sonra dahi Orta Asya'dan Avrupa'ya göç eden kavimler İskit adıyla adlandırılmışlardır.
Mukan Kağan
Gök Türklerin en parlak dönemi Mukan Kağan zamanında yaşanıyor. Her şeyden önce Mukan Türk birliğini sağlamayı başarmıştır. Orta Asya'da ve Karadeniz'in kuzeyinde ne kadar Türk kökenli boy varsa hepsini bir bayrak altında toplamayı gerçekleştirmiştir.(...) Töreye sadık kalmış Gök Türk Kağanlığını sağlam temeller üzerine oturtmuştur. Çin kaynakları onun döneminde Gök Türk sınırlarının 15 milyon kilometrekareye ulaştığını bildirir. Cesur kişiliği, askeri işlerde çok yetenekli oluşu, planlamacılığı, yürüttüğü olağanüstü dış siyaset başarısı onu en başarılı kağan konumuna oturtur. Mukan Kağan, amcası İstemi Yabgu ile birlikte Gök Türk Devleti'ni siyasi ve askeri açıdan çok ileri bir düzeye taşımıştır.
Reklam
Asya Uzakdoğu kronolojisi
320-480 Kuzey Hindistan'da Gupta hanedanının hükümdarlığı. 3. yy'dan 9. yy'a Madras merkezli Pallava hanedanının egemenliği. 581-618 Yang Jian'ın Chang'an'da (Xian) yeni bir başkentle birlikte Çin'de birliği tekrar sağlaması. Kanallar ve büyük kent surlarının inşası. 618-907 Tang hanedanı. Merkezi yönetimin
Sayfa 241 - literatür yayıncılık, çev: m. timuçin binder, ıı. basım, ekim 2017, istanbul
Türkleri ilk olarak Türk diye niteleyen yeni bir milliyetçilik kavramı doğmaktaydı. Bu zamana kadar Türk adı, Türkler arasında bile ancak Anadolu köylüsünün en aşağı tabakası için kullanılabilecek küçültücü bir sözdü. Yıllar sonra, Mustafa Kemal'in bir vecize olarak ortaya attığı bir yurtseverlik sözünde bile bilinçli bir kinaye vardı: "Ne mutlu Türk'üm diyene!" Ama artık Türk adı, yeni ve daha soylu bir anlam kazanmaktaydı. Taze kökler arayan Jön Türkler, ırklarının Orta Asya steplerindeki geçmişine uzanmaya başlamışlardı. Burada Türkler, Osmanlı ve Müslüman olmadan önce, yalnızca Türk olarak yaşamışlardı. Yeni bir geleceğin kurulması için gerekli olan ortak sosyal ve kültürel kökler herhalde burada bulunabilirdi.
Kim olduğumuzu hatırlama partisi... Sahi kimdik biz? Orta Asya steplerinden gelip bu toprakların uygarlıklar kurmuş halklarıyla karışarak yeni bir imparatorluk kurmuş bir milletin kendini kaybetmiş çocukları... Kendini kaybetmiş... Şu kaybettiğimiz kendimiz neydi acaba? Irkımız mı? Dinimiz mi? Onurumuz mu? Aklımız mı? Hafızamız mı? Toplumsal psikojenik füg... Bir toplumun geçici hafıza kaybı... Geçici olduğundan pek emin değildim ama bir hafıza kaybımız olduğu muhakkaktı. Çünkü her gelen hükümdar, her gelen iktidar, tarihi kendi çıkarına göre yeniden yazdırıyordu. Çıkarlara göre yazılan tarihin gerçeklerle hiçbir ilgisi yoktu. Aslında gerçeği hatırlamak için toplum olarak, Akınlar'ın düzenlediği böylesi toplantılara ihtiyacımız vardı: “Kim olduğumuzu hatırlama partisi."
Sayfa 202Kitabı okudu
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.