Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ortadoğu'da kadın olmak tahrik edici bir çelişkiydi. Batıdaki kadından daha az özgürdü ama çok daha fazla kıymet görüyordu buradaki kadınlar. İnsanlar Arap kadınlarının niye kültürlerini koruduğunu merak ederken kurallara uymayan kadınların cezalandırılmasına odaklanır ve kurallara uyan kadınların ödüllendirildiğini göz önünde bulundurmazlar.
Sayfa 224 - Derin KitapKitabı okudu
"Yönetim belli ellere geçti. Kadınlar çalışma hayatından geri çekildi. Önce kadınlar değiştirildi. Kadın kanunen de ikinci sınıf hale getirildi. Bırakın çalışma hayatını, evden çıkarken bile kocasından izin alması zorunluluğu konuldu. Değişik bir tarz örtünme getirildi. Ev kadını olmak teşvik edildi. Eskiden bizim geleneğimizde bunlar yoktu! Bu adetler Ortadoğu'dan getirildi. Suudilerden geldi. Sorun da bu işte... "
Sayfa 274Kitabı okudu
Reklam
Çoğu toplumda kadınlar erkeğin malıydı, genellikle de babalarının, kocalarının ve erkek kardeşlerinin. Çoğu yasal sistemde, tecavüz mülkiyet hakkının ihlali olarak değerlendirilirdi. Başka bir deyişle, kurban tecavüze uğrayan kadın değil, ona sahip olan erkekti. Durum bu olunca yasal çözüm de mülkiyetin el değiştirmesi oluyordu. Tecavüzcü, kadının babasına veya erkek kardeşine parasını ödeyerek kadının mülkiyetini kendi üzerine alıyordu. Eski Ahit şöyle buyurur: "Bir adam nişanlı olmayan bir bakireyle karşılaşır, onu ele geçirip onunla yatarsa ve bu kişiler bulunursa, kadınla yatan adam kadının babasına 50 şekel değerinde gümüş vermelidir, böylelikle kadın onun karısı olur." (Deuteronomu, 22:28-29). Eski İbraniler bunu mantıklı bir düzenleme olarak görüyordu. Hiçbir erkeğe ait olmayan bir kadına tecavüz etmekse kesinlikle suç olarak görülmüyordu, tıpkı kalabalık bir sokakta yere düşen parayı almanın hırsızlık olarak görülmediği gibi. Eğer bir adam kendi karısına tecavüz ederse, bu zaten suç değildi. Hatta bir kocanın karısına tecavüz edebilmesi fikri bir oksimorondu, çünkü koca olmak kadının cinselliği üzerinde tamamen kontrol sahihi olmak anlamına geliyordu. Bir kocanın karısına "tecavüz ettiğini" söylemek, adeta birinin kendi cüzdanını çaldığını söylemek kadar mantıksızdı. Bu yaklaşım antik Ortadoğu'yla sınırlı değildir; 2006 itibariyle dünyada hâlâ 53 ülkede kocalar karılarına tecavüz etmekle suçlanamıyordu. Almanya'da tecavüz yasaları henüz 1997'de yeniden düzenlenerek evlilik içi tecavüz için yasal bir kategori oluşturuldu.
Tarihte Adalet Yoktur - Erkek ve Kadın
Hiçbir erkeğe ait olmayan bir kadına tecavüz etmekse kesinlikle suç olarak görülmüyordu, tıpkı kalabalık bir sokakta yere düşen parayı almanın hırsızlık olarak görülmediği gibi. Eğer bir adam kendi karısına tecavüz ederse, bu zaten suç değildi. Hatta bir kocanın karısına tecavüz edebilmesi fikri bir oksimorondu, çünkü koca olmak kadının cinselliği üzerinde tamamen kontrol sahibi olmak anlamına geliyordu. Bir kocanın karısına "tecavüz ettiğini" söylemek, adeta birinin kendi cüzdanını çaldığını söylemek kadar mantıksizdı. Bu yaklaşım antik Ortadoğu'yla sınırlı değildir; 2006 itibariyle dünyada hâlâ 53 ülkede kocalar karılarına tecavüz etmekle suçlanamıyordu. Almanya'da tecavüz yasaları henüz 1997'de yeniden düzenlenerek evlilik içi tecavüz için yasal bir kategori oluşturuldu.
Sayfa 151Kitabı okudu
Ortadoğu'dan Güneydoğu Asya'ya, Kafkaslar'dan Güney Afrika'ya kadar geniş bir coğrafyaya dağılmış Müslüman toplumlar, idarî ve siyasî yapıları ve ekonomik gelişmişlik dereceleri açısından büyük farklılıklar gösterseler de, çoğunda kadın bedeni ve cinselliği konusunda ortak bir eğilim söz konusu. Türkiye de dahil olmak üzere, Müslüman toplumların büyük bir çoğunluğunda, kadınların bedenlerini ve cinselliklerini, kadınların kendilerine değil, aileye, aşirete ya da topluma ait gören erkek egemen bir anlayış ve tutum hâkim.
Sayfa 11
Musa Arketipi
Tanınmış İsviçreli Psikolog Carl Gustav Jung, musa figürünü erkeğin ruhundaki bilinçdışı kadın niteliklerinin bir tezahürü olarak yorumlamış ve buna anima adını vermiştir. Erkeğin ruhundaki kadın eğilimleri, ifadesini ruh hallerinde, belirsiz duygularda, akıldışına açıklıkta, kişisel sevgi yeteneğinde, doğaya yönelik duygularda, sezgilerde ve
Reklam
Ortadoğu'da kadın olmak...
"Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka bir kadını gösterir."
Üç din de bireyin değeri, özerkliği ve her ruhun Tanrı katındaki önemi konuları üzerinde ısrarla durmuştur. Üçüne göre de dindarlık ve hayır işleri; servet ve rütbe ve soyluluktan daha üstündür. İnsanların eşitliği ilkesindeki görüşleri ortak olsa da, tarihsel süreçte üçü de bu eşitliği dindar, özgür, yetişkin ve erkek olmak gibi gerekli özellikleri taşıyanlarla sınırlamışlardır. Başka bir deyişle, her üçü de pek çok önemli açıdan köleyi, çocuğu, kadını ve inanmayanı aşağı görmüştür. Üçünün de bu aşağı durumunun ortaya çıkması ve sonlandırılmasıyla ilgili kuralları vardır. Köleyi efendisi azat edebilir; inanmayan gerçek dini kabul edip inançsızlığından kurtulabilir; çocuk nasılsa zamanı geldiğinde yetişkin olacaktır. Geleneksel dini dünya görüşünde sadece kadın aşağı durumundan kurtulamaz.
Çiçek aşısı.
1717 yılında Lady Wortley Montagu, Edirneli Türkler tarafından uygulanan çiçek aşısı yöntemini şöyle anlatmıştır: “Kesinlikle bilmek isteyeceğin bir şeyi anlatacağım. Bizde de sık rastlanılan ölümcül çiçek hastalığı burada da aşının bulunmasıyla tamamen zararsız duruma getirilmiştir. Bu uygulama bazı yaşlı kadınlar tarafından yapılıyor. Her yıl sıcaklar sona erdiğinde, eylül ayında, aşı olmak isteyenler haber veriyorlar. On on beş kişi toplanınca, elinde içi en iyi çiçek hastalığı maddesi dolu bir ceviz kabuğu olan bir yaşlı kadın aşı olacak kişiye hangi damarının açılmasını istediğini sorup iğneyle daman deliyor İnsanın canım pek yakmayan bu işlemden sonra iğnenin ucuyla damara zehiri koyup içi boş bir kabukla kapatıyor. Bu şekilde dört beş damar açıldıktan sonra kişinin ateşi çıkıyor ve iki üç gün yatakta yatıyor. Hastalananlar sekiz günde günde eski sağlıklarına kavuşuyorlar. Bu ameliyat her yıl binlerce kişiye yapılıyor. Fransız elçisi, başka yerlerde içmelere giden insanlar gibi buradakilerin de çiçek aşısı olmaya gittiklerini söylüyor." Bu durumdan çok etkilenen Lady Mary, sonraki yıl küçük oğlunu aşılatmıştır. Bu aşı yöntemi daha sonra İngiltere’ye ve oradan da Batı’ya yayılmıştır.
İleri Gitmişlik, Geri Kalmışlık
Bu temel ayrım, yani batının bilimsel düşünce biçimine değinilen süreç içinde yönelişi, doğunun da yazgıcı bir anlayışa yuvarlanması, ileri gitmişlik ve geri kalmışlığın baş nedeni oldu. Kuşkusuz, ilerlemek ve geri kalmak, göreceli kavramlardır. Ne paraca zengin olmak ilerlemenin göstergesi olabilir; ne de paraca yoksul olmak, o toplum yapısının
Sayfa 135 - Sentez YayınlarıKitabı okudu
46 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.