Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kadın ve namus kelimesi aynı yerde geçerse şaşırmamak gerekir.
“30 ülkeden 200 milyondan fazla kadın -Afrika başta olmak üzere Endonezya ve Ortadoğu ülkeleri- kadın sünneti yaptırmıştır. Hristiyanlık ve İslamdan en az 2,500 yıl öncesine dayanan bir gelenektir. Yalnızca bir dine ya da etnik gruba özgü olmamakla beraber; saflık ve namus, cinsel dürtüleri kontrol altına alma ve kadınların evlenene kadar bekâretlerini ve sadakatlerini garantilemekle ilişkilendirilir. En az 15 ülkede çoğu kız çocuğu daha beş yaşına gelmeden sünnet edilirken bir kısmı ergenlik döneminde işlemden geçer.”
Sayfa 281Kitabı okudu
utanılası insanlık dışı
30 ülkeden 200 milyondan fazla kadın -Afrika başta olmak üzere Endonezya ve Ortadoğu ülkeleri kadın sünneti yaptırmıştır. Hıristiyanlık ve İslamdan en az 2,500 yıl öncesine dayanan bir gelenektir. Yalnızca bir dine ya da etnik gruba özgü olmamakla beraber; saflık ve namus, cinsel dürtüleri kontrol altına alma ve kadınların evlenene kadar bekâretlerini ve sadakatlerini garantilemekle ilişkilendirilir. En az 15 ülkede çoğu kız çocuğu daha beş yaşına gelmeden sünnet edilirken bir kısmı ergenlik döneminde işlemden geçer.
Sayfa 280Kitabı okudu
Reklam
Önemli lütfen okunsun!
§ "Hiçbir erkeğe ait olmayan bir kadının tecavüz etmek ise kesinlikle suç olarak görülmüyordu, tıpkı kalabalık bir sokakta yarışan parayı almanın hırsızlık olarak görülmediği gibi. Eğer bir adam kendi karısını tecavüz ederse, bu zaten suç değildi. Hatta bir kocanın karısına tecavüz edilmesi fikri bir oksimorondu, çünkü koca olmak kadının cinselliği uzerinde tamamen kontrol sahibi olmak anlamına geliyordu. Bir kocanın karısına 'tecavüz ettiğini' söylemek, adeta birinin kendi cüzdanını çağırıldığını söylemek kadar mantıksızdı. Bu yaklaşım antik Ortadoğu ile sınırlı değildir; 2006 itibariyle dünyada hala 53 ülkede kocalar karılarına tecavüz etmekle suçlanamıyordu. Almanya'da tecavüz yasaları henüz 1997'de yeniden düzenlenerek evlilik içi tecavüz için yasal bir kategori oluşturuldu." § Kadın neden öyle, neden böyle? Ya kadın kadın olamamış ki! Birçok erkek adına utanıyorum, erkeklerin yaptıklarından utanıyorum.
Sayfa 153 - Kolektif KitapKitabı okudu
Ortadoğu'dan Güneydoğu Asya'ya, Kafkaslar'dan Güney Afrika'ya kadar geniş bir coğrafyaya dağılmış Müslüman toplumlar, idarî ve siyasî yapıları ve ekonomik gelişmişlik dereceleri açısından büyük farklılıklar gösterseler de, çoğunda kadın bedeni ve cinselliği konusunda ortak bir eğilim söz konusu. Türkiye de dahil olmak üzere, Müslüman toplumların büyük bir çoğunluğunda, kadınların bedenlerini ve cinselliklerini, kadınların kendilerine değil, aileye, aşirete ya da topluma ait gören erkek egemen bir anlayış ve tutum hâkim.
Tarihte Adalet Yoktur
Çoğu toplumda kadınlar erkeğin malıydı, genellikle de babalarının, kocalarının ve erkek kardeşlerinin. Çoğu yasal sistemde, tecavüz mülkiyet hakkının ihlali olarak değerlendirilirdi. Başka bir deyişle kurban tecavüze uğrayan kadın değil, ona sahip olan erkekti. Durum bu olunca yasal çözüm de mülkiyetin el değiştirmesi oluyordu. Tecavüzcü kadının babasına veya erkek kardeşine parasını ödeyerek kadının mülkiyetini kendi üzerine alıyordu. Eski Ahit şöyle buyurur: "Bir adam nişanlı olmayan bir bakireyle karşılaşır, onu ele geçirip onunla yatarsa ve bu kişiler bulunursa, kadınla yatan adam kadının babasına 50 şekel değerinde gümüş vermelidir, böylelikle kadın onun karısı olur." (Deuteronomu, 22:28-29). Eski ibraniler bunu mantıklı bir düzenleme olarak görüyordu. Hiçbir erkeğe ait olmayan bir kadına tecavüz etmekse kesinlikle suç olarak görülmüyordu, tıpkı kalabalık bir sokakta yere düşen parayı almanın hırsızlık olarak görülmediği gibi. Eğer bir adam kendi karısına tecavüz ederse, bu zaten suç değildi. Hatta bir kocanın karısına tecavüz edebilmesi fikri bir oksimorondu, çünkü koca olmak kadının cinselliği üzerinde tamamen kontrol sahibi olmak anlamına geliyordu. Bir kocanın karısına "tecavüz ettiğini" söylemek, adeta birinin kendi cüzdanını çaldığını söylemesi kadar mantıksızdı. Bu yaklaşım Antik Ortadoğu ile sınırlı değildir; 2006 yılı itibariyle dünyada hâlâ 53 ülkede kocalar karılarına tecavüz etmekle suçlanamıyordu. Almanya'da tecavüz yasaları henüz 1997'de yeniden düzenlenerek evlilik içi tecavüz için yasal bir kategori oluşturuldu.
Sayfa 151Kitabı okudu
1960'larda kadınlar kendilerine saçlarıyla peçe örttüler. Yüzlerini peçelemenin bir yolu olarak, sanki dünya çok fazla yarılıp açılmış, çok fazla çıplakmış gibi, sanki saçları nazik benliklerini ayrı tutup koruyabilirmiş gibi, saçlarını uzatıp ütülediler ve onu bir perde gibi taşıdılar. Peçelerle yapılan bir Ortadoğu dansı vardır ve elbette modern Müslüman kadınlar da peçe takarlar. Doğu Avrupa'daki babuşka (başörtüsü) ile Orta ve Güney Amerika'da kadınların başlarına taktıkları trajes de peçenin yadigarlarıdır. Doğu Hindistan'daki kadınlar peçeyi doğal bir parçalarıymış gibi giyerler, Afrikalı kadınlar da öyle. Dünyayı gözümün önüne getirdiğimde, giyecek peçeleri olmayan modern kadınlar için bir parça içim burkuldu. Çünkü özgür bir kadın olmak ve peçeyi kendi isteğiyle kullanmak Gizemli Kadının gücünü elde tutmaktır. Bu şekilde peçelerle örtülü bir kadını seyretmek güçlü bir deneyimdir.
Sayfa 480Kitabı okudu
Reklam
Ortadoğu da kız/kadın olmak
Erkekler arasında büyüdüm ben. Bu sebepten kadın olmadan önce kadın olmamayı öğrendim . Kız olduğum belli olmasın diye çullara sarardı babam beni.
Sayfa 244
insanlık dışı!
❞30 ülkeden 200 milyondan fazla kadın -Afrika başta olmak üzere Endonezya ve Ortadoğu ülkeleri- kadın sünneti yaptırmıştır. Hıristiyanlık ve İslamdan en az 2,500 yıl öncesine dayanan bir gelenektir. Yalnızca bir dine ya da etnik gruba özgü olmamakla beraber; saflık ve namus, cinsel dürtüleri kontrol altına alma ve kadınların evlenene kadar bekâretlerini ve sadakatlerini garantilemekle ilişkilendirilir. En az 15 ülkede çoğu kız çocuğu daha beş yaşına gelmeden sünnet edilirken bir kısmı ergenlik döneminde işlemden geçer.❞
Sayfa 280 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
İnsanların eşitliği ilkesindeki görüşleri ortak olsa da, tarihsel süreçte üçü de bu eşitliği dindar, özgür, yetişkin ve erkek olmak gibi gerekli özellikleri taşıyanlarla sınırlamışlardır. Başka bir deyişle, her üçü de pek çok önemli açıdan köleyi, çocuğu, kadını ve inanmayanı aşağı görmüştür. Üçünün de bu aşağı durumun ortaya çıkması ve sonlandırılması ile ilgili kuralları vardır. Köleyi efendisi azat edebilir; inanmayan gerçek dini kabuk edip inançsızlığından kurtulabilir; çocuk nasılsa zamanı geldiğinde yetişkin olacaktır. Geleneksel din dünyasında bir tek kadın aşağı durumundan kurtulamaz.
üçü dediği üç semavi dinKitabı okudu
Reklam
Orta Doğu'nun Gelişmeme Sebebi : Ataerkil İnanış
Üç din de bireyin değeri, özerkliği ve her ruhun Allah için önemi konularında ısrar eder. Üçüne göre de dindarlık ve hayır işleri servet, rütbe ve soylu doğumdan daha üstündür. İnsanların eşitliği ilkesindeki görüşleri ortak olsa da, tarihsel süreçte üçü de bu eşitliği dindar, özgür, yetişkin ve erkek olmak gibi gerekli özellikleri taşıyanlarla sınırlamışlardır. Başka bir deyişle, her üçü de pek çok önemli açıdan köleyi, çocuğu, kadını ve inanmayanı aşağı görmüştür. Üçünün de bu aşağı durumun ortaya çıkması ve sonlandırılması ile ilgili kuralları vardır. Köleyi efendisi azat edebilir; inanmayan gerçek dini kabul edip inançsızlığından kurtulabilir; çocuk nasılsa zamanı geldiğinde yetişkin olacaktır. Geleneksel din dünyasında bir tek kadın aşağı durumundan kurtulamaz...
Ortadoğu'da kadın olmak tahrik edici bir çelişkiydi. Batıdaki kadından daha az özgürdü ama çok daha fazla kıymet görüyordu buradaki kadınlar. İnsanlar Arap kadınlarının niye kültürlerini koruduğunu merak ederken kurallara uymayan kadınların cezalandırılmasına odaklanır ve kurallara uyan kadınların ödüllendirildiğini göz önünde bulundurmazlar.
Sayfa 224 - Derin KitapKitabı okudu
"Yönetim belli ellere geçti. Kadınlar çalışma hayatından geri çekildi. Önce kadınlar değiştirildi. Kadın kanunen de ikinci sınıf hale getirildi. Bırakın çalışma hayatını, evden çıkarken bile kocasından izin alması zorunluluğu konuldu. Değişik bir tarz örtünme getirildi. Ev kadını olmak teşvik edildi. Eskiden bizim geleneğimizde bunlar yoktu! Bu adetler Ortadoğu'dan getirildi. Suudilerden geldi. Sorun da bu işte... "
Sayfa 274Kitabı okudu
Çiçek aşısı.
1717 yılında Lady Wortley Montagu, Edirneli Türkler tarafından uygulanan çiçek aşısı yöntemini şöyle anlatmıştır: “Kesinlikle bilmek isteyeceğin bir şeyi anlatacağım. Bizde de sık rastlanılan ölümcül çiçek hastalığı burada da aşının bulunmasıyla tamamen zararsız duruma getirilmiştir. Bu uygulama bazı yaşlı kadınlar tarafından yapılıyor. Her yıl sıcaklar sona erdiğinde, eylül ayında, aşı olmak isteyenler haber veriyorlar. On on beş kişi toplanınca, elinde içi en iyi çiçek hastalığı maddesi dolu bir ceviz kabuğu olan bir yaşlı kadın aşı olacak kişiye hangi damarının açılmasını istediğini sorup iğneyle daman deliyor İnsanın canım pek yakmayan bu işlemden sonra iğnenin ucuyla damara zehiri koyup içi boş bir kabukla kapatıyor. Bu şekilde dört beş damar açıldıktan sonra kişinin ateşi çıkıyor ve iki üç gün yatakta yatıyor. Hastalananlar sekiz günde günde eski sağlıklarına kavuşuyorlar. Bu ameliyat her yıl binlerce kişiye yapılıyor. Fransız elçisi, başka yerlerde içmelere giden insanlar gibi buradakilerin de çiçek aşısı olmaya gittiklerini söylüyor." Bu durumdan çok etkilenen Lady Mary, sonraki yıl küçük oğlunu aşılatmıştır. Bu aşı yöntemi daha sonra İngiltere’ye ve oradan da Batı’ya yayılmıştır.
Ne çok ortak noktası vardı Ortadoğu'da kadınların ;dinlere farklı etnik kökenlere farklı dünya görüşüne sahip olsalar da kadın olmak onları birleştiriyordu belki de .
Sayfa 109 - Gülnar YayınlarıKitabı okudu
46 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.