Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Osmanlı Devleti'nin kan kaybettiği süreçte, Batı Trakya, 1. Balkan savaşı sonunda önce Bulgaristan ve arkasından da 1. Dünya Savaşı sonunda Yunanistan tarafından işgal ve ilhak edilmiştir....
. Hapishanelere doldurulan sosyalist, komünist, demokratlara Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Cumhuriyet gibi gazetelerin bile verilmediği, tutukluların bu nedenle açlık grevlerine, ölüm oruçlarına başladığı günlerde, solcu tutuklulara yalnızca Aytunç Altındal'ın yönettiği ve makaleler yazdığı bu "komünist"(!) derginin satılıyor olması, yaşadığımız ve üzerinde düşündüğümüz bir durumdu. Aytunç Altındal, dergisinde, gerçekte "Ulus Devletlere Karşı", "Tek Dünya Devleti"ni savunan, "Küresel Faşizm'in Dinsel Kalesi" ve "Dinler Arası Diyalogçuluk"un önde gidenlerinden "Bahailik"i "İslam Sufiliği, Yahudilik, Zerdüşt inancı, Doğu Kilisesi, Doğu Okültizmi ve Hurufiliğin herbirinin etkisi altında, herbirinden unsurları bünyesinde sentezleştiren bir inanış" diye överek, kadın önderlerinden 'Kurretül Ayn' ı devrimci kadınlara örnek gösteren yazılara da yer veriyordu. .
Sayfa 450Kitabı okudu
Reklam
Sarayın direnişi azaldıkça kapitalizm, taarruzunu yoğunlaştırır: keşişler, mektepler, mürebbiyeler, mason locaları ... Osmanlı Bankası, nişanlar, sefaret baloları ve Beyoğlu'nu zevk panayırına çeviren şuh aktrisler. Aydın, batan bir gemidedir. Ufukta rüyaların en muhteşemi: Avrupa. Servetin, şöhretin, şehvetin daveti. Azgın iştihaları vardı intelijansiyanın ve bu masal hazineleri kendisini bekliyordu. Avrupalı dostları lütufkârdılar. Karşılık olarak biraz "ihanet" istiyorlardı sadece. Halk oynanan oyunu seziyordu, insiyaklarıyla. Ve maziye sığınıyordu; maziye, yani hatıralarına, mukaddeslerine. Tek ümidi kalmıştı: saray. Ve saray çatırdıyordu. Aydın için padişah, kendisini dünya zevklerinden ayıran bir hail idi. Padişah olmasa, Avrupa'nın emrinde ve Avrupa'nın inayetiyle kendisi yönetecekti devleti. Hürriyetçiydi, terakkiciydi, medeniyetçiydi. Halkı savaşa hazırlamak mı? Hangi halkı? Ne savaşı? Kime karşı savaş?
Sayfa 138
Bin senedir Batı, Haçlı seferleriyle Türkün işini bitirmeye uğraşıyor ve Haçlı kafası hiç değişmemiştir. Aynen daha beter olarak Rusya’sından ABD’sine kadar bütün Batı dünyasının temelinde bu yatar; son yıllarda iyice artmıştır da. Batı inanılmaz derece de bağnazdır. İnsan hakları edebiyatı yaptıklarına bakmayın. Batı milletleri birbirlerine karşı bile acımasızdır. Hepsinin gözünü doymak bilmez bir maddiyat hırsı bürümüştür. İnsanın hele hele Asya, Afrika halklarının onların gözünde köle olarak kullanılmaktan öte bir değeri yoktur. Dünya tarihinde gerçek insanlık anlayışı ancak ve ancak binlerce yıldır birbirini takip etmiş Türk devletlerinde olagelmiştir. En son, bunun en bariz örnekleri Osmanlı Türk devleti zamanında görülmüştür. İşte bakın şimdi, Osmanlı Türkünün çekildiği her coğrafyada Batı marifetiyle kan gövdeyi götürüyor. Bunu inkar etmek için akıl, bilgi, mantık ve ciğer (“gönül”ün amiyanesi) noksanı olması gerek. Batı dört beş yüzyıl öncesine kadar bilimleri de, tıbbı da ve insanlık anlayışının ne olduğunu Türkler’den öğrendi. (Sonuncusunu tam öğrenir gibiyken, tekrar unutuverdiler). İşte bu Batı, Türkiye’yi, Türk dünyasını karşısında bir daha büyük güç olarak görmek istemiyor. Dolayısıyla en yoğun yıkıcı etkinlikleri burada. Türkün köküne, kültürüne, diline, geçmişine makas atılıyor. Oktay Sinanoğlu
Sayfa 387Kitabı okudu
Ulu Hakan Abdülhamid Han (Sevgi ve Minnetle)
Kızıl sultan demişlerdi ona. Kendi açılarından haklıydılar. Çünkü Osmanlı’nın paylaşımını pahalıya getirmişti Avrupa’ya. Kansız olacağını sandıkları Osmanlı gövdesindeki ameliyat, 30 yıllık gecikme sayesinde Avrupa’nın kanlı bir iç savaşına dönüşmüş ve bir dünya meselesi haline gelmişti. °Sen bir anne gibi tuttun ufukları... ~ Sezai Karakoç
184 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
21 günde okudu
Amin Maalouf'un kalemini severim. Özellikle Semerkand'ı ve Doğudan Uzakta'yı severek okumuştum. Bu kitabını diğerleri kadar severek okumadım. Özellikle ilk yarısında yer yer kurgunun akmadığı zamanlar oldu. Kitabın ikinci yarısını ise boğazımda kocaman bir düğümle okudum. Kitap hikayesi daha doğmadan önce yazılmaya başlamış olan, soyu Osmanlı'ya
Doğu'nun Limanları
Doğu'nun LimanlarıAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202132,6bin okunma
Reklam
Cumhuriyet döneminde, 3 Mart 1924 günü yasalaşan Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası), Osmanlı döneminde üç tür eğitimin yol açtığı, birbirine yabancılaşmış üç tür insan yerine; hepsi aynı akılcı-bilimsel-öğretimle donanmış yurttaşlardan oluşan bir ulus oluşturmayı amaçlıyordu. 1945'e dek uygulanan Öğretim Birliği, 2.Dünya Savaşı sonrası, Soğuk Savaş yıllarında, ABD öncülüğünde "Dinsiz Sovyet Rusya 'ya karşı Dindar Blok" oluşturma siyaseti nedeniyle örselenecek ; ve Ziya Gökalp' in, Osmanlı'nın son dönemi için tanımladığı üç tür eğitime geri dönüş başlayacaktı. Öğretim Birliği' nden geri dönüş sürecinde gelinen nokta ;Osmanlı 'daki " Sibyan Mektepleri" nin yeniden kurulmasıdır. Öğretim Birliği' nin parçalanması demek ;yurttaşların, birbirlerine kültürel olarak yabancı öbeklere ayrılması ;ve farklı eğitimler yoluyla yabancılaştırılan toplumsal öbeklerin birbirleriyle sürtüşmesi, çatışması demektir. Bir ülke için bundan daha acı bir son olabilir mi?...
Tuzlu Kahve
"Sevgili Refikam Semahat Hanım; Sizinle ilk tanışmamız, hayli ibretli olmuştu. Komşularımızın tavsiyesi ile size talip olduk ve rahmetli validem ile beraber, evinize, sizi istemeye gelmiştik. Adet üzere, kahve ikram etmeniz icap ediyordu. Biraz sonra kahvelerimizi getirdiniz. Valideminki sade idi, fakat ben bir yudum alınca neye uğradığımı anlayamadım. Çünkü kahveye şeker yerine bol miktarda tuz koymuştunuz. Size bunu hissettirmemeye çalıştım, fakat hemen farkettiniz ve bir çığlık attınız. Ben ise, sizi mahcup etmemek için; 'Aman efendim, ne hoş bir tesadüf,bendeniz, asker tabiatlı olduğumdan herhalde kahveyi tuzlu içerim. İnşallah mes'ud bir yuva kurarız ve siz bana her gün tuzlu kahve yaparsınız'. Demiştim. İşte sevgili Semahatçığım, sizinle tam 50 sene devam eden bu mes'ud izdivacımız, tuzlu kahve ile başladı. Aslında hayatımda o ana kadar hiç tuzlu kahve içmemiştim. Zaten içilecek gibi de değildi. Siz 50 sene boyunca her gün bana, hoşuma gittiğini zannederek tuzlu kahve yaptınız. Bu kahvenin her yudumu zehir gibi acıydı. Fakat bu azabı size hiç hissettirmedim. Zira karşımda mahcup bir hale düşmeniz, kalbinizin kırılması bana, tuzlu kahveden daha acı gelecekti. Bu yüzden size hiçbir şey hissettiremedim. Artık ahiret yolculuğu başlıyor. İnşallah dünya hayatındaki beraberliğimiz cennette de devam eder. Çünkü, 'Dünyada kimi seviyorsanız, ahirette de beraber olursunuz' sözü hadis-i şeriftir. Sizleri Allahu Teala'ya emanet ediyorum".
Sayfa 382Kitabı okudu
Deniz Gezmiş
Türkiye'nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim. Bundan dolayı da ölümden korkmuyoruz. Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye'nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum. Bizlerin tek özlemi tahsil sırasında bulunmamıza rağmen Türkiye'nin bağımsızlığıdır. Biz hiçbir zaman bütün çabamıza rağmen Türkiye'nin bağımsızlığını temin
Sayfa 262 - 68’liler Yayınları, Mayıs 2008
Enver Paşa, Osmanlı ordusundaki ve jandarma birliklerindeki Ermeni askerlerin hassas mevki ve görevlerde, ordu karargahlarında ve savaşan birliklerde kullanılmaması, onun yerine, artçı birliklerde veya İşçi Taburlarında, askerlik için uygun bulunmayan bazı Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerle birlikte, kullanılmaları emrini verdi.”
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.