Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Fâtih, Sultanu'l-Berreyn ve Hakanu'l-Bahreyn (İki karanın ve iki denizin hükümdarı, yani Rumeli-Anadolu'nun ve Akdeniz-Karadeniz'in hükümdarı) lakabını kullanıyordu. Dünya hakimiyeti için savaşan, ama aynı zamanda bir hoşgörü ve kültür adamı da olan bir savaşçıydı.
Bi rêzdarî û qedirbilindî bi bîr tinim
Bedîrxan Celadet Alî (1893-1951) Dilbilimci,şair,siyasetçi. Bugün Türkiye Kürtleri tarafından kullanılan Latin harfleri temelli Kürt alfabesinin hazırlayıcısı. Celadet Ali Bedîrxan, Emîn alî Bedîrxan'in ikinci büyük oğlu olarak İstanbul'da doğdu. İstanbul üniversitesi'nde hukuk öğrenimi gören Celadet Alî, eğitimini Almanya da tamamladı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı ordusu saflarında Kafkasya Cephesi'nde Ruslara karşı savaştı. Osmanlı imparatorluğu'nun dağılmasndan sonra Kürtlerin bağımsızlığı için çalıştı. Kemalist kadroya karşı olan ve mahkum edilen Celadet Alî 1922 veya 1923 yılı başlarında ailesi ile birlikte Mısır'a gitti. Mısır'a göçünce Celadet ve kardeşi Kamuran eğitimlerini tamamlamak için Almayaya gittiler. 5 Eylül 1927 Beyrut' ta çoğu Türkiye'den sürgün edilmiş, ayrılmak zorunda kalmış, Kürt aydınları ile birlikte "Xoybûn" Cemiyeti' ni kurdu ve ilk başkanı seçildi. Bundan sonra kendisini Kürt dili ve kültürü ile ilgili çalışmalarına veren Celadet Bedîrxan, Lâtin alfabesini Kürtçeye uyarladı. Yayınları ile Kürt dili ve edebiyatına yaptığı katkılar yakın dönem Kürt kültürel uyanışında öncü rol oynadı. Celadet Alî Bedîrxan 1951 yılında Şam da hayatını kaybetti. Ölümünden sonra eşi Ruşen hanım milliyetçi faaliyetlerine devam etti.
Reklam
Evet Alicim, iki kapıdan geçtik. Bu üçüncüsü... İlki 'Bab-ı Hümayun'du. Sur-u Sultani'nin üzerindeki kapı. O kapı Acem usulüne göre yapılmış, yani İran tarzı, ikincisi az önce geçtiğimiz 'Bab-üs Selam', o da Frenk usulüne göre yapılmış. yani Avrupa tarzı. Önümüzdeki ise 'Bab-üs Saade. Bu kapı da Türk tarzına göre yapılmış. Yani bu üç kapı bize, sarayın, dönemin belli başlı üç uygarlığının, Acem, Avrupa ve Türk mimari kültürünün birleşmesinden oluştuğunu söylüyor. Ama aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nun, bünyesinde bütün kültürleri kapsayan büyük bir dünya devleti olduğunu da anlatıyor. Gördüğün her oda, her salon, her bahçe, her ağaç, her çeşme bir anlam taşır. Dini anlamlar, politik anlamlar, sosyal anlamlar. Bu binaların her köşesi çoğu acılarla dolu yüzlerce anıyı saklar, korkunç olaylardan oluşan yüzlerce hikâye anlatır."
Sayfa 380
kronoloji/insanlık tarihindeki bazı önemli olaylar
MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı. MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı. MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
Sayfa 179 - selKitabı okuyor
Heybeliada Ruhban Okulu
Ortodoks dünyasının en stratejik kurumu Heybeliada Ruhban Okuludur. Dünya Ortodokslarının dini ve siyasi açıdan kontrol edilip yönlendirilmesi, bu okuldan Patrikhane ideolojisine bağlı din adamlarının yetiştirilmesine bağlıdır. Ruhban Okulu 1844 yılında Osmanlı İmparatorluğu çatısı altında 13 milyon 730 bin Ortodoks yaşarken kurulmuş, Ortodoks dünyasında da "elit okul" olarak nitelendirilmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra tahtını kaybeden diğer hükümdar ailelerine bakarak onların bu devleti ve yurdu sever tutumlarını takdir etmeliyiz.
Reklam
Çaldıran Meydan Muharebesi
Yol boyunca devamlı surette geriye çekilen Şah İsmail ve Padişah arasında birbirlerini tahrik ve tahkir eden mektuplar gidip geldi. Yavuz, Şah İsmail'e korkup kaçmaması için 40.000 askerini Kayseri civarında bıraktığını, kadınlar gibi kaçmak ve gizlenmekle saltanat davasında bulunulamayacağını, bunların hükümdarlara yakışmayacağını bildirmiş ve alay ve hakaret olsun diye bir de kadın elbisesi göndermişti. İki kudretli ordu Çaldıran'a bu şekilde gelmişlerdi ve artık dünya tarihinin en büyük savaşlarından biri başlamak üzereydi.
Vefatının Ardından Türk Basınında Papa Eftim
Papa Eftim'in vefatı Türk basınında geniş çapta yer bulur. 19 Mart 1968 tarihli Milliyet gazetesi Papa Eftim'in ölümü ile ilgili bir yazısında bu büyük dava adamından şöyle bahseder: "Yanık yüzlü, temiz yürekli, kadife bakışlı bu Orta Anadolu çocuğu Ortodoks olarak doğmuştu. Büyük din cereyanlarının çatıştığı Küçük Asya'da
1. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti'nin topraklarının üçte birine yakını tahrip olmuş ve Anadolu'da ve Trakya'da yaşayan yaklaşık on iki milyonluk nüfusunun önemli bir bölümünü kadın, çocuk, yaşlı ve savaş malulleri oluşuyordu. Kişi başına düşen milli gelir 108 Türk lirası idi. Gayri safi milli hasılanın, %67'sini tarımsal gelirler, %23'ünü hizmet sektörü gelirleri ve %10'unu ise sanayi sektörü gelirleri oluşturuyordu. Toplam nüfusun %82'si köylerde yaşıyor, halkın %90'ı okuma-yazma bilmiyor ve %80'ninden fazlası geçimini tarıma dayalı faaliyetler ile sürdürüyordu. Ülkede, sermaye birikimi, altyapı, yetişmiş işgücü elemanı ve iş deneyimine sahip olan girişimci bir kesim bulunmadığı gibi; yol ve yön gösterecek, düzenli çalışan bir bürokrasi sistemi de mevcut değildi
Sayfa 19 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okudu
İster meşru ister gayri-meşru bir çocuk telakki ediniz; Şeyh Said Efendi merhumla İsmet Paşa’nın birleşmesinden hâsıl olan bu Kürt milliyetçiliği adlı çocuk, bugün en az kırk yaşında bir babayiğittir ve her bakımdan kuvvetli ve sıhhatli bir şahsiyet olarak dünya milletleri arasında yaşamak hakkını haizdir ve azimdedir. "Bu hakikati görmemek veya görmezden gelmek, sadece kendilerinden başkalarına yaşamak hakkı tanımayan hodkâmların sonunda duçar oldukları akıbete uğramak olur ki, bu hususta hele Osmanlı tarihi, pek çok misallerle doludur." "Kırk yaşındaki bu babayiğit de öğrenmiş, bilhassa kafasına vurula vurula kendisine öğretilmiştir ki, Kürtlük ve Kürtçülük dahi, en az Türklük ve Türkçülük kadar azizdir, lezizdir, hörmete ve yaşamağa layıktır ve o hakka da sahiptir."
Sayfa 99
Reklam
Birinci Dünya Harbinde Osmanlı Devleti yenilgiyi kabul edip de, harp boyunca Harbiye Nazırı ve Genelkurmay Baş­kanı olan Enver Paşa, 8.10.1918 tarihi ile ordulara ve bu arada bizim Kafkas cephemize de, «bayraklarımızı sarmak ve kılıç­larımızı kınına koymak» tebliğini gönderip veda ettiği zaman, ilk akla gelen hareket, bulunduğumuz topraklarda istiklâle ulaşmak ve yeni devletler kurmak olmuştur. Hatta, bugünkü Iğdır bölgesiyle karşısındaki bir kısım Ermenistan toprakları­nı içine alan bir Aras devletinin ilk teşebbüslerini hatırlarım .
Sayfa 167
Dönemin İngiliz diplomatları , bilim insanları ve gazetecileri gibi Fitzmaurice de Sultan II. Abdülhamid'i tahttan indirip imparatorluğun yönetimini üstlenen İttihatçıların, Yahudilerin ve dönmelerin ya da kripto Yahudilerin kuklaları olduğu şeklindeki kavram yanılgısının etkisinden kurtulamaz. Dünya görüşüne göre bu kuklacılar , Filistin'i dünya siyonist hareketine kazandırmak amacıyla Osmanlı İmparatorluğu'nun denetimini ele geçirmeye çalışan daha yaygın bir komplonun parçasıdır.
Çok kuvvetli bir dış rekabet karşısında, az çok karmaşık bilgi ve teknoloji gerektiren bir sanayi kolunda yeni kurulan bir manifaktürün yaşayabilmesi için kuvvetli bir himayenin şart olduğu açıktır. Ancak çağdaşı Avrupa ülkelerinde müşahade ettiğimiz bu tip merkantilist himaye politikasına ait unsurlara Osmanlı İktisadi Dünya Görüşü'nde rastlamadığımız gibi, toplum yapısında da bu dünya görüşünü o istikamette zorlamaya, hatta etkilemeye namzet merkantil bir menfaat zümresi, Osmanlı sisteminin bir gereği olarak vücut bulamamıştı.
Sayfa 257Kitabı okudu
Osmanlı'nın 1.Dünya Savaşına Girmesi Ve Cihat İlan Etmesi Hakkkında
Kutsal savaş bazen, zaten güçlü olan tarafı daha da büyük mücadelelere yöneltir; stratejik ya da siyasi gerçekliklere aykırı olduğundaysa başarısızlığa mahkum eder. Ve çağın itici gücü de küresel cihat değil, ulusal kimlik ve ulusal çıkarlardı.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.