Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bugün başka birini hayatta tutabilmek için saatlerce çabalarken el parmak uçlarım su toplamış. Saatlerce ambu/cpr sonrasında, çatlamış, sonra da su toplamış. Bu hissi ilk kez yaşıyorum ve ne kadar normal dışı bir olay olduğunu idrak etmekte zorlanıyorum. Saatlerce, ölümle burun buruna. Ellerinde ayaklarında belinde can kalmamış vaziyette. Kafanın içi zonk zonk atıyor. Ama bir başkasına nefes vermeye çalışıyorsun, kalbini attırmaya çalışıyorsun. Bakın Allah bizim kalbimizi zorlanmadan yıllarca attırıyor, kendi kendine çalışan bir organizasyon kurmuş ve bu görevi akılsız doku parçalarına yüklemiş. Biz bugün, belki on kişi, bir kalbi attırıp bir çift akciğeri havalandıramadık. Yani denedik, saatlerce denedik, biz bittik ama o kalp atmadı. Durmuş bir kalbe kalp masajı yapmak bir grup insanın pert hale gelmesi demek, tecrübe ettik. Ama Allah bizim haberimiz dahi olmadan her an kalplerimizi attırıyor. Yahu subhanallah, Elhamdülilah, Allahuekber ya.
Reklam
Bir Şizofreni Anlamak
Hayatı boyunca bir çok şizofreni hastası görmüş ve onlarla iletişimde bulunmuş birisi olarak şizofreninin ne olduğu hakkında bildiklerimi size anlatmak istiyorum. Herkesin bildiği gibi şizofreni bir akıl hastalığıdır. Genelde neden olduğu bilinmez. Ancak şizofreniye sebep olan bir takım sebepler mevcuttur. Bunlardan bir tanesi genetik olabiliyor.
Depremin ilk gününden beri Malatya'lı hemşerilerim trenle Sivas'a gelmekte. Sivas'ta inen iniyor yola devam eden ediyor. Bizler de ellerimizden geldiği kadar gerek gıda gerek diğer temel ihtiyaçlar olsun trenlere girip dağıtıyoruz. Ve asla din, siyaset, ırk, mezhep ayrımı yapmadan. Ne dağıtanlar olarak ne de depremzedeler olarak.
Samuel Beckett'i Okumaya Çalışmak
Yazarın okuduğum herhangi bir kitabına inceleme yazabilirdim ama bunu yapmak yerine toplu bir ileti yazmanın çok daha doğru olduğunu düşünüyorum. Son yirmi gündür yazarın üst üste 9 kitabını okudum. Beckett, öyle özel bir yazar ki elinizden düşüremiyorsunuz yazdıklarını. Hele ki biraz kendince bir şeyler yazabilen biriyseniz, bulunmaz nimettir
İnsanlar savaşa gitmeyi reddetmedikçe savaşlar sona ermez. Emirle gelen kahramanlıktan, bilinçli ve bilinçsiz şiddetten, aptalca yurtseverlikten, tüm bunlardan nasıl da nefret ediyorum. Ben savaşı ve o soğuk silahları öylesine tiksindirici ve aşağılayıcı buluyorum ki, böyle iğrenç bir eyleme katılmaktansa kendimi yok ederim daha iyi. Benim anlayışıma göre sıradan bir cinayet, savaşta adam öldürmekten daha kötü değildir. Aptallara göre insanlar; ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil başta olmak üzere sekizden fazla kategoriye ayrılırlar. Halbuki olay bu kadar komplike değildir. İnsanlar sadece ikiye ayrılırlar: İyi insanlar ve kötü insanlar.
Albert Einstein
Albert Einstein
Reklam
Evrim Mekanizmaları
Evrim Mekanizmaları, temel olarak, evrimin gerçekleşmesini tetikleyen ve/veya sağlayan doğal olgular ve süreçler olarak tanımlanabilir. Tıpkı cisimlerin yere doğru hareket etmesi olayını sağlayan/tetikleyen olgunun cisimler arası kütleçekimi (veya daha isabetli tabiriyle, uzay-zamanın bükülmesi) olması gibi, canlı popülasyonlarının nesiller içinde
Ağbi ben cidden almiyim
Evet doğrudur şu sıra James Joyce'in Dublinlilerini okuyorum ama bir daha kolay kolay kimse bana James Joyce okutamaz. Ulysses'i o sıra işlerimin yoğun olmasından ötürü yarım bırakmak durumunda kalmıştım. Ve şimdi Dublinliler... Gerçi Dublinlileri yarım bırakmayacağım, son 20-25 sayfası kaldı, bitireceğim ama oldukça uzun bir süre İrlanda ya da İngiliz edebiyatının yakınından bile geçeceğimi sanmıyorum. James Joyce, çok büyük bir yazar olabilir ve dolayısıyla da rahmetli benim methiyelerime ihtiyaç duymayabilir ama kesinlikle bana göre değil. Sıkıcı, üstelik de çok sıkıcı. En azından bence öyle. James Joyce'i sıkılmadan ve keyifle okudum diyen varsa, ona da elbette saygı duyarım. Hatta bir de acıdan bu düzeyde zevk aldığı için merhametle karışık sevgi duyarım. Kimseyle okurluk üstüne -ilkgençliğimde olsa belki de, hele de şu yaştan sonra- bir yarışa girecek değilim. Benden çok okuyanı, birikimini yaşamına yansıtabiliyorsa hele bir de, fazladan gerçekten severim üstelik. Bir yaz boyunca oturup keyifle Dostoyevski okuduğumu bilirim, ama yok ağbicim yok, James Joyce bana göre değil. Yahu Dublinliler güya öykü kitabı, öykülerde konular o denli dallanıp budaklanıyor ki ve durum öykülerini her ne kadar olay öykülerinden daha çok sevsem de bu öyküler öylesine olaysız ki, kitabı bitirdiğimde neredeyse aklımda somut olarak hiçbir öykü kalmayacak. Daha önce de Jane Austen okurken benzer bir bunaltıyı yaşamıştım. Rabbim İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyan arkadaşlara sabır versin. Son olarak, herkese günaydın. 🙂
Can sıkıntısına yol açan etkenlerden biri, şimdiki durum ile engel olunamaz şekilde hayalinde canlanan, geçmiş hatıralar arasındaki aykırılıktır. Can sıkıntısı başka bir ortamda, insan yeteneklerinin tam olarak kullanılamadığı durumlardır. Can sıkıntısı aslında bir olaylar özlemidir, hem de yalnız hoşa gidecek olaylar değil bunalım kurbanının bir günü öbüründen ayırt etmesine yardım edecek herhangi bir olay özlemidir. Can sıkıntısının aksi ise haz değil heyecandır. Büyük başarılar bu heyecanı sağlar, bu başarılar ise devamlı çalışmalarla elde edilebilir, hem de öylesine meşgul edici bir çalışma ki insanda yorucu eğlencelere dalmak için enerji bırakmaz, böylelikle hoşnut yaşamak mümkün olur.
Ağrıdağı Efsanesi
Ağrıdağı Efsanesi
Öncelikle kitabın dil yapısından bahsetmek istiyorum. Sade, anlaşılır ve süssüz, halk diliyle yazılmış bir aşk destanı, Yaşar Kemal o kadar içtenlikle yazmış ki etkilenmemek elde değil. Okurken kahramanın hissettiği duyguları sizde yaşamış oluyorsunuz mükemmel bir betimlemeye ve mükemmel bir olay
285 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.