Ruslarla Karlofça senesinde başlayan müzakereler 18. Asrın ilk 8. ayına kadar sürdü. (3 Temmuz 1700)....Karlofça'da açılan Türkiye hesabına felâket ve hacalet zemininden kuvvet alıcı Ruslar bu zeminin açılmasında herhangi bir rolleri olmadığı halde, artık tepelerindeki Türk yumruğunu burkup Türk'ün suratına çarpmak ister gibi şartlar öne
Akşamları bütün ordu ve askeri mektepler üç defa "Padişahım çok yaşa" diye haykıracak, eğer can ve gönülden bağırmıyor diye jurnal edilirseniz başınıza bir bela gelir
Reklam
Sultan'ın locasının salonunda İngiliz sefirinin hanımı Lady Bulwer otururken sağında ise İsveç büyükelçisinin hanımı Mme. Sibern yerlerini almıştır; Padişahın kendi hanımları ise bir üst katta kafeslerin arkasında bulunmaktadırlar. Haberi duyuran L'Illustration gazetesi bu duruma atıfta bulunmadan geçememiştir: ''Bütün sarayın güzelleri bu temsile katıldılar. Kafeste duran güzel kuşlar gibi doğru olmayan bakışlardan sakınmak için paravanın arkasındaydılar. Ama onlar Il Travatore ve Sevil Berberi'ni gayet iyi bilirler. Ümit ederiz ki o harikulade yüzlerini kapatan hafif peçeleri kısa zamanda localarındaki kafeslerle birlikte kaybolur gider ve kadınların eşit mevcudiyetlerinin böylesine güzel ortamlarda çok önemli olduğunun bilincine varılır.''
Ali Fuat Cebesoy'un dilinden Harbiye yılları
"Günde kaç defa 'Padişahım çok yaşa!' diye bar bar bağırdığımız devrin Padişahı Sultan II. Abdülhamit gözümüzden yavaş yavaş düşüyordu. Tıbbiye'deki genç ve aydın hürriyet taraftarlarının sürgünlere gönderilip ocaklarına incir dikildiğini duydukça adeta feveran (isyan) ediyorduk. Bir gün bizim de başımıza böyle bir şey gelebilirdi. Devlet idaresinin iyi işlemediğini, suiistimallerin alıp yürüdüğünü, memurların ve subayların maaşlarını alamadıklarını, buna mukabil saraya mensup sırmalı hafiyelerle tevabilerine (uydu/uyruklarına) maaşlarından başka keseler dolusu altın verildiğini haber aldıkça, Sultan Hamid'e esasen pek de kuvvetli olmayan güvenimiz büsbütün sarsılıyordu. Ordunun fena eller idaresinde değer ve itibarını kaybettiğini görüyorduk... Fakat kimse ortaya çıkıp: "Nereye gidiyoruz, memleketi nereye götürüyorsunuz?" diye soramıyordu, sormak cesaretini gösteremiyordu. Çünkü padişahtan ve onun hafiyelerinden korkuyorlardı... Memlekette hürriyet yoktu. Biz genç Harbiyeliler, Fransız İhtilali Beyannamesi'nde insan hak ve hürriyetlerine verilen önemi gizli de olsa okumuş, öğrenmiştik."
Sayfa 70 - Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk, 32-3Kitabı okudu
"Ömrümüz padişahım çok yaşa diye bağırmakla geçti. Hocalarımız kim çok bağırırsa ona verirlerdi numarayı. Bu yüzden biz el öpmeye, etek öpmeye alıştık. Fikret, padişaha kafa tutan bir şair. İşte o büyük şair sizlere bırakıyor yarınları."
Sayfa 123Kitabı okudu
Ferman faydalı, nizami kanunların yapılacağını, rüşvetin yasak olacağını, Müslüman ve Müslüman olmayanlara eşit olarak uygulanacağını bildiriyor ve Avrupa devletlerinin bu belgeye tanık olmaları için kendilerine resmen bildirilmesini öngörüyordu. ... Ferman'ın Avrupa devletlerine resmen bildirilmesi Ferman'ın uygulanmasında onların da
Sayfa 30
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.