XVII. yüzyılın ilk yarısında, Osmanlı tarihinde yapısal gelişmelere damga vuran büyük değişiklikler meydana çıkmıştır. Bunlardan biri; klasik Osmanlı pâdişahlık otoritesi eski anlamını kaybetmiş, yüksek otorite Harem’in kontrolü altına düşmüştür. Gelişmenin başlıca nedeni, tahta vâris olacak şehzâdelerin haremde tutulmaları, yani kafes yöntemi
Sayfa 3 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 3. Basım (2016)Kitabı okudu
Tutkun mu aradınız? Alın, size bir grup daha! Orkestranın kemancısından, Mâbeyin hafîyelerinden (1), polis komiserlerinden, sokakta baş suyuna pilâv satanlardan, rahmetli Nokta Molla’dan, şalcı İranlı’dan, kumpanya aktörlerinden, mektebli efendilerden, Tophâne lülecilerinden (2), gözü açılmamış mîrâs - yedilerden, haddehâne beylerinden (3),
Sayfa 77 - OYUN, ORTA OYUNU!Kitabı okudu
Reklam
Damat Ferid Paşa ve Paris Barış Konferansı
Paris “Barış Konferansı’nda Türk Delegasyonu (Onlar Konseyi) Henüz bir barış antlaşması taslağı formüle edilmemiş olmasına rağmen, 17 Haziran 1919 tarihinde bir Türk delegasyonunun Onlar Konseyi’ne katılmasına izin verildi. Delegasyonun başında, 4 Mart tarihinde sadrazamlığa getirilen ve padişahın eniştesi olan Damat Ferit Paşa
Osmanlı Beşiktaş Terbiyei Bedeniye Mektebi», «Be­ şiktaş Bereket Jimnastik Kulübü» ve «Beşiktaş Jimnastik Kulübü» adlarını alan, günümüze kadar da bu sonuncu adıyla ulaşan Beşiktaş, örgütlenmenin her türlüsünün yasak olduğu bir dönemde, 1903 yılında, aralarında Hazine-i Hassa Müdürü, Sürre Emini, çokça paşazade, bü­yükelçi ve mebusun bulunduğu kişilerce kuruldu. İlk ça­lışmalarını Medine-i Münevvere Muhafızı Şeyhülharem Osman Paşa'nın konağında sürdüren Beşiktaş’ın, «Yıldız Sarayına jurnal edilmesine rağmen saray mensubu bazı forslu şahsiyetler sâyesinde faaliyetine devam edebilme­si», Seryaver Mehmet Paşa'nın Abdülhamit’e çıkarak «Beşiktaş Terbiye-i Bedeniye Mektebi hakkında bazı önemli açıklamalarda bulunması», bundan sonra da padişahın «özel bir ferman çıkartarak mektebin spor faali­yetlerine- izin vermesi» (Somali, s. 10, 204), yalnız spor değil, siyasal tarihimiz açısından da çok ilginç bir olaydır.
Emirname-i Sâmi Bildiğiniz gibi, çağımız maddi bilgiler yönünden geçen yüzyıllarla oranlanamayacak ölçüde ileridir. Ancak insan toplumunu asıl ayakta tutan toplumsal ahlakın dayanağı gibi bağlar ne yazık ki dikkate alınmamaktadır. Bu ilgisizliğin vahim sonuçları ortada. İşçiler, sermayedarlarla servet ve refahca eşit olmak için mevcut malları
Sayfa 85 - 1986 Kasım
Bunlar bir erkek ve bir kadının mutluluğu için buraya toplanmışlardı. Dışarıdan bakınca öyle görünüyordu. Ama bunun altında çok şey vardı. İnanılmaz bir öfke vardı. Yüz bin yılın başkaldırma duygusu vardı. Şu konuşmayan, kıpırdamayan öfke… bir delikanlıyla bir kızın sevdasını bahane eden öfke… gittikçe zaman bozuluyor ve halk azıtıyor. Bugün benim sarayımın kapısını tutarlar kız bahanesiyle, yarın İstanbul şehrini doldurur padişahın sarayının kapısını tutarlar başka bir bahaneyle. Vakt erişti gibime geliyor. Şu halka bir çare bulamazsak hepimizin kellesi gider. Yarın zulmü bahane ederler, öbürsü gün vergiyi, öbürsü gün sarayımızı, öbürsü gün ekmeği… ve birikirler… yüz bin yolun öfkesi ve de acısıyla… şimdiki gibi sessiz birikirler. Ve bu kalabalığa güç yetmez. Onlarla ordular, bir dünya kadar ordu olsa başa çıkamaz.
Sayfa 106Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 571 ile 580 arasındakiler gösteriliyor.