Şair Haydar Ergülen’in yerinde vurgusuyla, “Türk edebiyatında ‘çocukluk’ denince, akla ilk gelen isimdir Füruzan”. Öykülerinin çoğunda anlatıcılar çocuk kahramanlardır.
Okurların kalbinde sarsılmaz yerleri olan bu kahramanların adlarını saymak, onlar üzerine bir iki söz söylemek bile sayfalar tutar. Elinizdeki seçkide karşılaşacağınız Redife, handa çaycılık yapan Seyyid, parasız yatılı sınavına giren küçük kız, “Yaz Geldi”de acınası bir bayram yerini büyülü bir evren olarak yaşayan, aksi görünüşünün altından yaratıcılığın tohumları fışkıran, ama bunu bilincine varmadan taşıyan öz-
gür ruhlu kız onlardan yalnızca birkaçıdır. Hepsi yoksuldur ve hepsi yoksulluğun acılarıyla birlikte iç dünyalarının şa-
şılası zenginliğini duyumsatırlar bize. Daha doğrusu Füruzan öylesine ustalıkla kurgular ki öykülerini, anlattığı kişiler öylesine sahici, yaşanan durumlar öylesine inandırıcıdır ki,
kendimizi öykü okuyor gibi değil de sanki oradaymışız, yanlarındaymışız gibi hissederiz. Füruzan öykülerinin bu denli
sevilmesinin, kitaplarının yayımlandıkları tarihlerden bugünlere kadar pek çok baskı yapmasının nedenlerinden biri de sahicilik duygusunu çok güçlü bir biçimde yaratabilme başarısıdır. Sinemasal anlatım kullandığı çokça söylenmiştir,
ama burada söz konusu olan, yalnızca onun gibi has edebiyatçıların gerçekleştirebildiği edebiyata özgü görselliktir. Sayısız ayrıntıyla örer öykülerini. Her ayrıntı işlevseldir: Renk-
ler, ışıklar, kokular, sesler, biçimler... Öykü kişilerinden her birinin kendine özgü dili, kullandığı sözcükler, o sözcükleri
kullanış biçimleri, susuşları, duruşları...