Samatya denince aklıma, çatıları güneş, pencereleri deniz kokan kagir evler gelir; eski kiliseler, camiler, dar sokaklar gelir, dar sokaklardaki küçük meyhaneler gelir; binlerce yıllık surların arasından her gün binlerce istanbullu yu taşıyan, bıkkınlık nedir bilmeyen banliyö trenleri gelir. Ama Samatya da Balat kadar yorgundur, yaşlıdır, yıpranmıştır..