Tanrım, sen ki gökyüzü ve yeryüzüsün, yaşam ve ölümsün! Güneş sensin, ay sensin, rüzgâr da sensin!
Bedenlerimiz ve ruhlarımız sensin, sen bizim aşkımızsın. Hiçbir şeyin olmadığı yerde sen varsın; her şeyin var olduğu yerde senin mabedin vardır. Sana hizmet etmem için yaşam ver bana, seni sevmem için bir ruh.
Seni gökyüzünde ve yeryüzünde hep görebilmem için gözler; denizde ve rüzgârda seni işitebilmem için kulaklar, senin adına çalışabilmem için eller var bana.
Su gibi saf kil beni; gökyüzü kadar yüksek. Düşüncemin yolları çamursuz olsun; ne de kuru yapraklar olsun projelerimin göllerinde.
Başkalarını kardeşim gibi sevmeyi bileyim, babam gibi hizmet edebileyim sana. İçimdeki sana layık olayım.
Senin adın olan Gökyüzüne ve Yeryüzüne, Bedene ve Ruha,
Yaşama ve Ölüme hamdolsun! Ağzım sana şükretsin, ellerim de sana şükretsin!
Yaşamım senin varlığına layık olsun. Bedenim senin tenin olan Yeryüzüne layık olsun. Ruhum evine geri dönen bir oğul gibi çıkabilsin senin huzuruna.
Beni güneş kadar büyük kıl ki içimdeki sana tapabileyim; beni ay kadar saf kıl ki içimdeki sana yakarabileyim; ve beni gün kadar aydınlık kıl ki seni daima kendi içimde görebileyim, sana yakarıp sana tapabileyim.
.
Evin evim, yüreğin yüreğim,
bedenim bedenin, senin şu cismim.
Ruhum ve bedenim alabildiğin kadar senin, alamadığın hiç kimsenin, yani benim.
Ben bana yeterim senin yetmediğin yerde,
onarırım kendi ellerimle kalbimi, kendi ellerimle severim kendi yüreğimi.
Kendime sultan kendime tebaa olurum, sen efendim olmazsan kendime köle olurum.
Kölelik yoksa defterinde kendime efendi, yine ben olurum.
Kime ne zararım var, hem âşıkım hem maşukum yine ben’im. Dişisi de erkeği de aynı çanakta yaprak veren çiçeğim.