Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
çok severim Goethe'yi, bayılırım. Sonra, bir düşünce geçti kafamdan, içimde aşağı yukarı şöyle bir düşünce ya da duygu uyandı: Kendim gibi sandığım, Goethe'yi benim gibi seveceklerini ve onu benim tasarladığım gibi tasarlayacaklarını düşündüğüm insanların yanında oturuyorum; ama görüyorum ki bu insanlar çarpıtılıp tatlı bir görünümle donatılmış zevksiz bir resmi masanın üzerine koyuyor, ona harikulade bir resim diye bakıyor, resimdeki ruhun Goethe'nin ruhuna taban tabana karşıtlığını hiç farketmiyorlar. Resmi olağanüstü güzel buluyorlar, eh varsın bulsunlar; ama bu insanlara beslediğim güven, onlarla aramdaki tüm dostluk, akrabalık ve birliktelik duygusu içimde ansızın silinip gitmişti. Aramızda zaten büyük bir dostluk da yoktu hani. Diyeceğim birden tepem attı, hüzünlendim ve yapayalnız olduğumu, kimsenin beni anlamadığını gördüm. Anlıyor musunuz demek istediğimi?
Sayfa 87
''Bu dünya geçicidir. Bu dünyada elde etmek ve korumak bir insan için sadece kısa ömrü için gereklidir. Bunu unutmamalı. Mezarlıklar bu nedenle gözümüzün önünde bulunmalı. Evimizin bahçesinde, sokağın köşesinde tek mezarlar yer almalı. Her şey geçicidir. Belgeler gereksidir, unutulacak ayrıntıları yazmak anlamsızdır. Belki de unutmak esastır.
Reklam
Her kişinin kimliği, resmi kayıtlarda görünenlerle kesinlikle sınırlı olmayan bir yığın öğeden oluşur. Elbette insanların büyük çoğunluğu için dinsel bir geleneğe bağlılık söz konusudur; bir ulusa, bazen iki ulusa; etnik ya da dilsel bir gruba; az ya da çok geniş bir aileye; bir mesleğe; bir kuruma; belli bir sosyal çevreye... Ama liste daha da uzundur, neredeyse sınırsızdır: insan bir eyalete, bir köye, bir mahalleye, bir kabileye, bir spor takımına ya da meslek kuruluşuna, bir arkadaş grubuna, bir sendikaya, bir işletmeye, bir partiye, bir derneğe, bir cemaate, aynı tutkuları, aynı cinsel tercihleri, aynı fiziksel özürleri paylaşan ya da aynı zararlı etkilere maruz kalan bir insan topluluğuna ait olduğunu hissedebilir. Bütün bu aidiyetler, her halükârda aynı anda, elbette aynı derecede önem taşımazlar. Ama hiçbiri de tam olarak anlamsız değildir. Bunlar kişiliğin yapı taşlarıdır, çoğunun doğuştan gelmediğini vurgulamak koşuluyla, neredeyse "ruhun genleri" denebilir onlara.
Kendini yığın hâline getiren bir millet payidar olamaz. Tek kaygısı para olan bir yığın yaşayamaz. Düşünceyi küçümsüyoruz. Kitaba harcadığımız parayı, atlar için harcadığımızla kıyaslarsak, yerin dibine girmemiz gerekmez mi? Kitap sevene, kitap delisi diyoruz. Kimseye at delisi dediğimiz yok. Kitap yüzünden sefalete düşen görülmemiş. At uğrunda
Ksenofon Ev Ekonomisi adlı eserinde şöyle yazar: "Kol gücü gerektiren işlere girişen insanlar asla resmi görevlere yükselmezler. Bu da gayet haklı bir nedene dayanmaktadır. Çoğunluğu bütün gün oturmak zorunda kaldığından, hatta bazıları sürekli bir ateşe maruz kaldıklarından, vücutları hep susuzluk çeker ve ruhun da bunu hissetmemesi mümkün değildir."
Sayfa 63 - Kırmızı KediKitabı okudu
Selim Işık İntihar Mektubu
günseli son günlerde öyle bir durumdayım ki bir iki dakika bile aklımı toparlayıp düşünemiyorum sevgilim şeytan bilir nelere takılıyorum neler düşünüyorum günlerdir yatıyorum hastalıktan mı bilmiyorum şimdi biraz düşünebileceğimi hissediyorum ve uzun süredir aklımda yüzen belirsiz bir cismi aydınlatmaya karar verdim evet aklım gene karışmadan
Reklam
günseli son günlerde öyle bir durumdayım ki bir iki dakika bile aklımı toparlayıp düşünemiyorum sevgilim şeytan bilir nelere takılıyorum neler düşünüyorum günlerdir yatıyorum hastalıktan mı bilmiyorum şimdi biraz düşünebileceğimi hissediyorum ve uzun süredir aklımda yüzen belirsiz bir cismi aydınlatmaya karar verdim evet aklım gene karışmadan
İletişim
289 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.