Sabahattin gidiyordu,ölümüne gidiyordu ve bunu o dahil hiç kimse bilmiyordu.
*
Sabaha karşı tam evden çıkmak üzereyken Mehmet Ali Cimcoz uyanıverdi "Sabahattin" dedi "Gidecektin de haberimiz niye yok ? " diye ekledi.Gece özellikle söylenmemiş,anlatılmamış bir giz vardı...
*
Sabaha karşı Tünelde'ki kamyon,bir şöför ve muavin tarafından alındı.
*
Önce Topkapıya uğradılar.Berber Hasan'ı gördüler.Para ve bir kartvizit bıraktılar.Sonra Kırklareli'ne doğru yol aldılar.
*
SAZARA 1948 NİSAN
"Sınırı geçiyoruz"dedi Ali Ertekin.Sınır (güya) geçildi ! Üç adam geldi karşı taraftan.Üçü de onunla Ali Ertekin ile Bulgarca konuştu... Kurgulanan cinayetin ilk adımı atıldı...
Türk Edebiyatının bu müthiş adamı,zeki adamı,ilk kez ve de son kez yaşamında orada yenildi...
*
Ceset,Sazara Köyü'nün yakınlarında bir çalılığın dibine "üstünkörü" gömülüyor...
Bir iki hafta içinde çakallar tarafından kokusu alınıyor,çıkartılıyor ve parçalanıyor...
Ali Ertekin adlı MİT ayakçısına KATİL kimliği veriliyor ve iş kapatılıyor...
'
'
▶Daha önce okuduğum Kemal Bayram'ın yazdığı kitabın devamı niteliğinde olan bu kitap,oğlu gazeteci/yazar Alev Çukurkavaklı tarafından yazılmış.
Babasının o dönemde yaptığı ancak yayınlamadığı iki sürpriz söyleşide yer alıyor kitapta.Sabahattin Ali cinayeti ile ilgili bilgi sahibi olmak isteyenler her iki kitabı da mutlaka okumalı
---Çanakkale'ye Yürüyüş---
Atsız, ne de güzel anlatıyordu Çanakkale'yi, "Bir tarafta her türlü vesaitle pusatlanmış soğuk kanlı İngilizler, çevik Avusturalyalılar, sporcu Yeni Zelantlılar, korkunç Senegalliler, vahşi Hintliler, insanla maymun arasında dehşetli bir mahlûk olan Maûrîler, Martinikliler diğer tarafta da sessiz ve gösterişsiz
“Nihat’la yanındaki çocuklardan birçoğu da yakalanmış… Prof. Hikmet’i de çağırmışlar, fakat herif bir kolayını bulup yakasını sıyırmış… Hiç değilse tevkif edilmedi. Nüfuzlu ahbapları var, herhalde onlar müdahale ettiler!” (Ali, Ağustos 2017: 233) “Nihat ve etrafına topladığı delikanlılar, gençlik, bilgisizlik, gayesizlik yüzünden ve biraz da külah
Çektiği acılar ve sürgünüyle bile insanları güldürmeye çalışan “Aziz” adam.
Kitabın önsözünde geçen bir kısımla başlamak isterim incelemeye;
“Üzerinde yaşayanların hepsinin güldükleri, gülüştükleri bir dünyaya içimde sonsuz bir özlem var. Yaşamımı kendi gücümce böyle bir işe harcamaktan sevinç duyuyorum.”
İşte böyle bir düşünceyle hayatını
Bu bir inceleme değildir, yeterince inceleme yazılmış olan bu kitaba dair söyleyeceklerim şöyledir.
Baş kahraman Raif efendi üniversite yıllarından yakinen tanıdığım bir hocam olduğunu romanın sonlarına doğru anladım.
M. D Bizim Matematik hocamızdı 1. sınıfta dersimize girmiş 1 sene boyunca ders anlatmış ama ne gülmüş , ne güldürmüş , ne hal hatır
Okumak Ve Tüketmek-1
Hangi kitabı, neden, nasıl, ne sürede okumalıyız soruları, her birimizin zaman zaman zihninde gezinen sorulardır. Çoğumuz tam anlamıyla aç kurtlarız. Hem o kadar açız ki, elimizden gelse, sürahiden süt döker gibi, kafatasımızı açıp içine kitapları aktaracağız. Ama bu mümkün olmadığı için, biz de bari gözümüzü doyuralım diye
İncelemenin başındayken yazayım uzun bir inceleme olacak, modern toplumun bu evresinde değerli vakitlerinizi böyle incelemelerle harcamak yerine doğrudan kitabı alıp okumanızı tavsiye ederim ve muhtemelen, hatta kesin olarak bu incelemeden daha faydalı olacaktır. Yine de kimin neyi okuyacağı hürriyetine karışmak üzerimize vazife değildir.. İyi
Bugün de linç yemeden gidersek olmaz değil mi :D
Kitaba puan verirken çok kararsız kaldım ama sonunda verdim, neyse incelemeye geçelim hadi...
1 ay önce falan kitap sitelerinde geziyorum. Sonra karşıma bir kitap çıktı. Gölgeler...
Ön siparişteymiş bir de yazarı da Zülfü Livaneli.
Kitabın kapağını gördüm aşık oldum resmen!
Sırasıyla verdiğim
Biz Türkler! Belki bu başlık da olabilirdi. Yahut Cumhuriyet Söylemleri. Ya da Siz Nasıl İsterseniz. Güzel bir soru cevap çalışması altında aslında olanlar, olacaklar ve olması gerekenler. Geçmiş, Günümüz ve Gelecek üçgeninde fırtınaya tutulmuş yelkenli gibi gidip geliyoruz. Dışarısı kapalı ama içimiz, ufkumuz açık. Öylece gidiyoruz. Gidelim.
---
Sabahattin Ali 25 Şubat 1907'de Gümülcine'de doğdu, 2 Nisan 1948'de Kırklareli'nde öldü. İstanbul İlköğretmen Okulu'nu bitiren Sabahattin Ali, Yozgat'ta bir yıl öğretmenlikten sonra, 1928 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'nca Almanya'ya gönderildi. 1930'da döndükten sonra Aydın, Konya ve Ankara ortaokullarında Almanca öğretmenliği, Milli Eğitim