Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
I have a wish..
"[...] Ardından o saçma, pahalı kıyafetleri, sahte incileri ve mücevherleri, açgözlü çocuklara benzemeleri ama en çok da zengin erkeklere bağımlı hâle gelen kadınlar geliyordu akla. Sonra diğer kadınları düşündüm; gerçek kadınları, çoğunluğu, bir hizmetçi parası bile almadan hizmetçilere layık işlere sabır gösteren, ev işleri yüzünden anneliğin soylu görevlerini ihmal eden kadınları; dünya üzerindeki bu en önemli kuvveti ve onun kör, zincire vurulmuş, eğitimsiz, sıkıcı işlere mahkûm edilmiş oluşunu. Yaptıkları şeylere karşılık aslında neler yapabileceklerini düşündüm ve kalbim öfkeye hiç benzemeyen bir şeyle dolup taştı. Bütün gücümle kadınların, bütün kadınların kadınlığın ne olduğunu nihayet anlamasını diledim; gücünü ve gururunu ve hayattaki yerini anlamalarını; dünyanın anneleri olarak görevlerinin ne olduğunu görmelerini; yaşayan herkesi sevmelerini ve onlara değer vermelerini; erkeklerin ne kadar kötü olabileceğini görmelerini; yalnızca en iyilerini seçip daha da iyilerini dünyaya getirmelerini; insan olarak görevlerinin ne olduğunu görmelerini ve yaşama, çalışmaya ve mutluluğa kendilerini tamamen adamalarını diledim."
Amelde Sabır ve Israr’a Dâir Gavs-ı Sânî k.s.a Hazretleri hatme-i hâcegânı yaptırdı, sonra gözlerini kapatıp biraz bekledikten sonra size bir şey anlatacağım, dedi ve devam etti: Bu yol tertemizdir, bembeyazdır leke kabul etmez. Biz Şafii mezhebine göre amel ediyoruz. Bizim Şafii mezhebinin en büyük âlimi İbn-i Hacer'dir. O kadar büyük âlimdir ki, o kadar büyüktür... O ilim öğrenirken çok çalışıyordu, çok gayret ediyordu, amma anlamıyordu. Madem ki öğrenemiyorum, o zaman yaşlı anneme ve babama hizmet edeyim onlara bakayım diye niyetlenip, bu niyetini Seyda'ya söylemek için yanına çıktı. Seyda'ya: “Gurban ben çok çalışıyorum, çok gayret ediyorum amma bir türlü anlayamıyorum. İzin verirseniz bari gidip memleketteki yaşlı ve hasta olan anne ve babama hizmet edeyim.” dedi. Seyda'da Ona; “Doğru sen çok çalıştın, çok gayret ettin. Biz de senin için gayret ettik çalıştık amma olmadı. Madem ki öyle, gidebilirsin.” dedi ve ona izin verdi. İbn-i Hacer yola çıktı. Bir süre yürüdükten sonra yoruldu. Dinlenmek için yakında kayalık, gölgelik bir yere oturdu. Dinlenirken yukarıya baktı. Yukarıdan damlayan su damlalarının sert bir taş üstüne damlayarak o taşı deldiğini gördü. O büyük, acayip sert bir taştı. Bu su damlaları böyle sert bir taşı deldiğine göre ben de anlayabilirim, diye düşündü ve tekrar Seyda'sının yanına dönüp başından geçenleri anlattı. Devam ederek Şafii mezhebinin en büyük alimlerinden birisi oldu. Onun fetvası üzerine fetva veren de yoktur. Bu su damlaları yumuşak ve kuvvetsizdir amma devamlıdır. Çok çalışmak ve çok gayret etmek lazım. Takvayla amel etmek sadık olmak lazım.
Reklam
(Sabır çanağı taştı )
Tahammül sınırlarının zorlandığı anlarda ağzımızdan dökülen bu sözün eskiden ciddî bir yaptırımı varmış ve ulu orta değil, nadiren söylenir; ama söylenince de ardında durulurmuş vesselam!..
"Sonra diğer kadınları düşündüm; gerçek kadınları, çoğunluğu, bir hizmetçi parası bile almadan hizmetçilere layık işlere sabır gösteren, ev işleri yüzünden anneliğin soylu görevlerini ihmal eden kadınları; dünya üzerindeki bu en önemli kuvveti ve onun kör, zincire vurulmuş, eğitimsiz, sıkıcı işlere mahkûm edilmiş oluşunu. Yaptıkları şeylere karşılık aslında neler yapabileceklerini düşündüm ve kalbim öfkeye hiç benzemeyen bir şeyle dolup taştı. Bütün gücümle kadınların, bütün kadınların kadınlığın ne olduğunu nihayet anlamasını diledim; gücünü ve gururunu ve hayattaki yerini anlamalarını; dünyanın anneleri olarak görevlerinin ne olduğunu görmelerini; yaşayan herkesi sevmelerini ve onlara değer vermelerini; erkeklerin ne kadar kötü olabileceğini görmelerini; yalnızca en iyilerini seçip daha da iyilerini dünyaya getirmelerini; insan olarak görevlerinin ne olduğunu görmelerini ve yaşama, çalışmaya ve mutluluğa kendilerini tamamen adamlarını diledim." " Nefes nefese, gözlerimde ışıltıyla durdum. Bedenim titreyerek bekledim bir şeylerin olmasını. " Hiçbir şey olmadı."
Tam 40 gün oldu sen gideli.
Kırk günün ilk gününden başlayayım. Bir sabah uyandım ve sen öldün. Haber bana kuş olup ulaştı. Ecel kuşu diye bir kuş varmış, bilmiyordum. Haberi boynunda kara bir zarfla, o getirdi. Katladığın yerden açıp baktım, “Sevgilim ben öldüm hoşça kal” yazıyordu. Yaşasaydın sana derdim ki; “Yalnız hemşerim, bu haber sevdiğine böyle mi verilir?” O saatten
Bütün bunlardan aldığım zevki bitiren kadınlar oldu. Ben de bir kadın olduğum için doğal olarak onlarla ilgileniyor, bazı gerçekleri erkeklerin görebileceğinden çok daha açıkça görebiliyordum. Gerçek gücünü gördüm kadınların, gerçek itibarını, dünyadaki gerçek sorumluluklarını; derken beni eskiden deliye döndüren giysilerini ve davranışlarını gördüm. Baş meleklerin bostan korkuluğu kılığına girmesi gibi bir şeydi bu ya da gerçek atların atlıkarınca olarak kul lanılması gibi. O yüzden bu işi halletmeye karar verdim. Nasıl başaracaktım ama? Önce neyden başlamalıydım? Şapkalarından, o çirkin, anlamsız, iğrenç şapkalarından mı acaba? İnsanın aklına ilk onlar geliyordu. Ardından o saçma, pahalı kıyafetleri, sahte incileri ve mücevherleri, açgözlü çocuklara benzemeleri ama en çok da zengin erkeklere bağımlı hâle gelen kadınlar geliyordu akla. Sonra diğer kadınları düşündüm; gerçek kadınları, çoğunluğu, bir hizmetçi parası bile almadan hizmetçilere layık işlere sabır gösteren, ev işleri yüzünden anneliğin soylu görevlerini ihmal eden kadınları; dünya üzerindeki bu en önemli kuvveti ve onun kör, zincire vurulmuş, eğitimsiz, sıkıcı işlere mahküm edilmiş oluşunu. Yaptıkları şeylere karşılık aslında neler yapabileceklerini düşündüm ve kalbim öfkeye hiç benzemeyen bir şeyle dolup taştı.
Sayfa 42 - İthaki
Reklam
Lenin;
“Emperyalistler Türkiye’yi soyup soğana çevirdiler, hâlâ da soyuyorlar. Köylüler ve işçiler buna katlanamadılar ve başkaldırdılar. Sabır bardağı taştı; gerek Doğu halkları gerek biz emperyalist kurtlara karşı savaşıyoruz.”
Sayfa 27
"Sonra diğer kadınları düşündüm; gerçek kadınları, çoğunluğu, bir hizmetçi parası bile almadan hizmetçilere layık işlere sabır gösteren, ev işleri yüzünden anneliğin soylu görevlerini ihmal eden kadınları; dünya üzerindeki bu en önemli kuvveti ve onun kör, zincire vurulmuş, eğitimsiz, sıkıcı işlere mahkûm edilmiş oluşunu. Yaptıkları şeylere karşılık aslında neler yapabileceklerini düşündüm ve kalbim öfkeye hiç benzemeyen bir şeyle dolup taştı. Bütün gücümle kadınların, bütün kadınların kadınlığın ne olduğunu nihayet anlamasını diledim; gücünü ve gururunu ve hayattaki yerini anlamalarını; dünyanın anneleri olarak görevlerinin ne olduğunu görmelerini; yaşayan herkesi sevmelerini ve onlara değer vermelerini; erkeklerin ne kadar kötü olabileceğini görmelerini; insan olarak görevlerinin ne olduğunu görmelerini ve yaşama, çalışmaya ve mutluluğa kendilerini tamamen aşamalarını diledim."
212 syf.
·
Puan vermedi
İskender Pala'nın bu eserinde, gerek günümüzde kullandığımız gerekse adını dahi duymadığımız kalıplaşmış deyimlerin tarihçesi yer alıyor. Eseri okudukça kullanmadığımız hatta belki de hiç duymadığımız güzel deyimlerimizin kullanılmıyor olması beni üzdü açıkçası. Bu eserin, o pek manidar deyimleri kullanmaya vesile olmasını dilerim. Bu arada kitaptaki "SABIR (ÇANAĞI) TAŞTI" deyiminin hikayesi başta olmak üzere birçok deyimin hikayesi çok etkileyici. Mutlaka sizin de bam telinize dokunacak deyimler olacaktır. Bence okumak için acele ediniz. İyi okumalar ...
İki Dirhem Bir Çekirdek
İki Dirhem Bir Çekirdekİskender Pala · Kapı Yayınları · 202014,9bin okunma
Filistinlerin içine sürüklendikleri bu teslimiyet håli uzun sürmeyecektir. Çünkü bardak taştı, düşman haddi aştı sabır da tükenmeye başladı...
96 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.