Canım çok şey anlatmak istiyor ama yorgunum. Beynim yorgun, bedenim yorgun, onca şeyi görmezden gelen kalbim bile yorgun artık. Heveslerim yorgun, iyimserliğim yorgun, konuşarak anlaşmaya olan inancım bile yorgun. Benden geriye mecalsiz bir şey kaldı sadece, çok yorgunum...
Bir çalışmada bilim insanları uykusuzluk çeken hastalara yatağa sadece kendilerini yorgun hissettiklerinde girmeleri talimatını verdi. Hastalara uykuya dalamazlarsa uykuları gelene kadar farklı bir odada oturmaları söylendi. Zaman içinde denekler yatak bağlamını uyuma eylemiyle ilişkilendirmeye başladılar ve yatağa girdikleri zaman uykuya daha hızlı dalmaları kolaylaştı. Beyinleri uyumanın o odada olan tek eylem -telefonlarına bakmadan, TV izlemeden, gözlerini saate dikmeden- olduğunu öğrendi.
Reklam
Sadece bazen birazcık yorgun oluyordu. Bazen de birazcık gergin. Ya da uykusunu alamamış oluyordu.
Arkadaşlar ben bir şey yaptım
Normalde 3+1 evimin bir odası hobi odasıydı ve geçen hafta mobbingin zirvesini yaşadığım bir haftaydı. Yorgun argın eve adımlarken bu dükkanın kiralık olduğunu gördüm. Önünde 5 dakika durup düşündükten sonra dedim ki neden olmasın? 😂 Atölye tarzı bir dükkan açma kararı almam ve dükkanı işleve geçirmem sadece 5 günümü aldı 😂 daha bir çok işi var bitmiş değil ama paylaşmak istedim, alırım bir hayır duanızı 😂
Hissedilmiş olan neyse, yaşanmış olan da odur. İnsan, bir düşten de somut bir işten olduğu kadar yorgun dönebilir. En çok yaşadığımız zaman, çok düşündüğümüz zamandır. (...) Sadece yorgun değilim, gene hiç bilinmeyen bir sebepten dolayı bunalmış haldeyim de. İçimde öyle bir sıkıntı var ki yaşlar gözümün ucunda – ağlarken dökülen değil, tutulan yaşlar bunlar; bir ruh hastalığının yaşları, hissedilebilir bir ıstırabın değil. Ne uzun yaşadım hiç yaşamaksızın! Ne çok düşündüm hiç düşünmeksizin! Durgun şiddetlerle, kıpırdamadan aşılmış serüvenlerle dolu dünyalar çöküyor üstüme. Hiç sahip olmadıklarıma ve asla olmayacaklarıma doydum artık, var olmayan tanrılardan bitkin düştüm. Hiç girmediğim bütün savaşların yaraları var üzerimde. Sarf etmeyi hayal bile etmediğim çabalar, etimi bitap bıraktı. Donuk, dilsiz, boş... En yükseklerdeki gök, yarım kalmış, ölü bir yaz mevsiminin göğü. Sanki yokmuş gibi bakıyorum o göğe. Ne düşünüyorsam onu uyuyorum, yürürken uzanmış oluyorum, hiçbir şey hissetmeden acı çekiyorum. Duyduğum büyük özlem hiçbir şey için, o bir hiç, tıpkı görmediğim, kimliklerden sıyrılarak seyrettiğim derin gökyüzü gibi.
O an çok yorgun olduğumu hissettim. Kurduğu cümleler beni eskilere götürmüş ve verdiğim mücadeleleri aklıma getirmişti. Sadece bunları yeniden düşünmek bile kendimi ölüm döşeğinde yatan bir yaşlı gibi hissetmeme yetmişti. Ben yazmak istemiyordum. Hiçbir şey istemiyordum. ... Şimdiyse sakin bir şekilde ölümü beklemek istiyordum.
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.