Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
695'te ilk her yönüyle Arap paralar darp edildi. 699'da Arapça Şam'da mahkeme kayıtlarında Grekçenin yerini aldı. 706-714 arasında, Suriye ve Filistin'deki imparatorluk kiliselerini gölgede bırakan, öfke uyandıran Şam Ulu Camii (Emevi Camii) inşa edildi. Artık Doğu Akdeniz İslami bir çehreye bürünmeye başlamıştı.
Sayfa 232Kitabı okudu
Herat Ulu Camii - Herat, Afganistan
" M.Ö. 330 yılında Büyük İskender'in egemenliği sırasında inşa edilen kale, Herat'a hâkim durumdadır. Şehir İslami dönemde maden ve dokuma üretimi ile tanınmıştır. Herat Ulu Camii şehrin ilk Cuma camii olup çiçek motifli çinilerle süslenmiştir. Mevcut yapının inşası 12. yüzyılda Gurlu hükümdarı Gıyaseddin Muhammed b. Sam tarafından başlatılmıştır, ancak yüzyıllar boyunca bina birçok kez kısmen yıkılmış, yeniden yapılmış ve yenilenmiştir, öyle ki orijinal kısımlarının pek azı günümüze gelmiştir. Bu Gurlu camiinin kalıntıları arasında, geometrik oymalarla kaplı iki sütunla desteklenen güneydoğu çıkışı yer almaktadır. "
Sayfa 52
Reklam
19 Ağustos 1099 Cuma günü, kadı beraberindeki muhacir kafilesini Bağdat Ulu Camii'ne götürür ve müminler her yerden öğle namazı için camiye akın ederken, Ramazan ayında olunmasına karşın açık açık oruç bozup yemek yemeye başlar. Bir anda çevresinde öfkeli bir kalabalık birikir, askerler de tutuklamak üzere yanına yaklaşır. Ama Ebu Said ayağa kalkar ve çevresindekilere, binlerce Müslüman'ın katledilmesini ve İslam'ın kutsal yerlerinin yıkılıp yok edilmesini hiç umursamazken, bir kişinin oruç bozmasının onları niye bu kadar sarstığını sorar sakin sakin. Kalabalığı böylece susturduktan sonra, Suriye'nin, "Biladü'ş-Şam"ın ve özellikle de Kudüs'ün üstüne çöken felaketleri ayrıntılarıyla betimler. İbnü'l-Esir, Muhacirler hem ağladılar, hem de ağlattılar, diyecektir.
Mevlidin ortaya çıkış hikâyesi
O yıllarda Şam dolaylarından Arap bir mehdi/Mesih habercisi çıkagelir. Bursa Ulu Camii'nde Bakara Suresinin sonunda geçen "bizim resullerimiz arasında bir fark yoktur" mealindeki ayeti tefsir etmeye başlar. Arap vaizin söyledikleri çok iddialıdır. İlgili ayete dayanarak Efendimiz (s.a.v) ile diğer peygamberler arasında hiçbir fark olmadığını, hatta "babasız doğma" noktasında Hz. İsa efendimizin, Peygamberimizden üstün olduğunu anlatır. Oldukça etkili konuşan bu Arap vaizin konuşmaları, camideki cemaat üzerinde oldukça tesirli olur. O gün, Bursa Ulu Camii'nde bu vaazı dinleyen Süleyman Çelebi'nin canı bu işe çok sıkılır ve "Allah adın zikredelim evvela / vacip oldur cümle işte her kula" beytiyle başlayan muhteşem eserini kaleme almaya başlar. Eser bittiğinde o kadar beğenilir ki, derhal bestelenir ve tüm Osmanlı ülkesinde her vesile ile okunmaya başlar. Zamanla bu okumalar, "Mevlid meclisi" ismini alarak kendi içerisinde başlı başına bir ritüele dönüşür. Bugün dahi Kazan'dan Kerkük'e, Saraybosna'dan Üsküp'e değin İslam coğrafyasının pek çok noktasında bu şahane eser okunmaktadır. Süleyman Çelebi, yazılma gerekçesini de hesaba katarak, eser boyunca bize demektedir ki "behey mehdi/Mesih bekleyen, bu bekleyişle ömür çürüten, bu bekleyişle robotlaşan şaşkın! Kurtuluşa bir vesile mi arıyorsun? O halde kurtuluşunun Hakikat-i Muhammediye"de olduğunu bil. Mehdi/Mesih bekleyeceğine, asıl kurtuluş vesilesi olan Efendimiz (s.a.v)'in eteğine yapış. Kurtuluş mu arıyorsun? Kurtuluş Kuran'dır, kurtuluş sünnete ittiba etmektir."
Dergâh YayınlarıKitabı okudu
İbni Arapşah, Şam'dan söz ederken şunları yazıyor: "Yangın, bu büyük kentin bütün görüntüsünü ve eserlerini silip süpürdü." Bu sözlere bakılacak olursa Şam, XV. yüzyıldan önce yapılmış mimari yapılardan hiçbirine sahip olmaması gerekir. Oysaki durum böyle değildir: Bugün hâlâ XII. ve XIII. yüzyıllarından kalma sayısız hamam, Maristan d'el Nuri hastanesi ve Aziziye, Adiliye, Zahiniye, Şamiye Selçuklu medreseleri hâlâ duruyor. Büyük Emevi Camii'ne gelince, bu anıt da çoğu kez Timurluların yıkımlarına bir örnek olarak gösterilir (bu suçlama haksızdır, çünkü camide çıkan yangın bir kaza sonucu meydana gelmiştir). Bu cami, yangın sırasında cephesindeki olağanüstü mozaiklerini kaybederek büyük zarara uğramış, ama temelinden yıkılmamıştır. Isfahan'da çıkan yangın ise anıtlara pek zarar vermemiştir. Ne Imam Cafer Türbesi, ne Baba Kasım Türbesi, ne İmamiye Medresesi, XVI. yüzyılda yapılmış olmalarına rağmen, daha birçokları gibi zarar görmemişlerdir. Iran dehasının en tipik örneklerinden biri olan Selçuklular'ın Mescid-i Cuma'sı, Melik Şah'ın muhteşem iki büyük kubbesi ile Islam mimarisinin temel eserlerinden biri olan Olcaytu'nun mihrabı hala oldukları gibi korunmaktadırlar. Osmanlı mimarisinin ilk eserleriyle dolu olan Bursa'da, 1396 yılında yapılmış olan Ulu Cami ve 1391 yılında yapılmış olan Beyazıt külliyesi sadece ilk yangından zarar görmemişlerdir. Bugün sadece ilk planını korumakta olan Orhan Camii ise sadece 1417-1418'de yıkılmıştır.
Sayfa 190 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
19 Ağustos Cuma günü, kadı beraberindeki muhacir kafilesini Bağdat Ulu Camii'ne götürür ve müminler her yerden öğle namazı için camiye akın ederken, Ramazan ayında okunmasına karşın açık açık oruç bozup yemek yemeye başlar. Bir anda çevresinde öfkeli bir kalabalık birikir,askerlerde tutuklamak üzere yanına yaklaşır. Ama Ebu Said ayağa kalkar ve cevresindekilere,binlerce Müslüman'in katledilmesini ve islam'ın kutsal yerlerinin yıkılıp yok edilmesini hiç umursamazken,bir kişinin oruç bozmasinin onları niye bu kadar sarstığını sorar sakin sakin. Kalabalığı böylece susturduktan sonra, Suriye'nin , "Biladü'ş-Şam"ın ve özellikle de Kudüs'ün üstüne çöken felaketleri ayrıntılarıyla betimler.
Reklam
Mabet hukukumuzda barış yoluyla fethedilen yerlerdeki ibadethaneler dokunulmazdır. Bunun hiçbir istisnası yoktur. Bu nedenle Müslümanlar barış yoluyla fethettikleri yerlerdeki mabetlerin hiçbirisine dokunmamıştır. Savaş marifetiyle fethedilen yerlerdeki ibadet mekânları da dokunulmaz olmakla birlikte bunlarla ilgili uygulamalarda bazı farklılıklar söz konusu olmuştur. Buna göre savaşla fethedilen şehrin sembolü niteliğindeki en büyük mabedin gerek dinî ve idarî ihtiyaçlar gözetilerek gerekse de egemenlik sembolü olarak camiye dönüştürülmesi, bir kural olarak benimsenmiştir. Şam Ümeyye Camii, Kurtuba Ulu Camii ve Ayasofya Camii bunun en önemli örnekleridir. Müslümanlar savaş marifetiyle fethettikleri yerlerde bu kurala uymaya azami dikkat göstermiştir.
Sayfa 144 - 145Kitabı okudu
Mevlid'in Çıkış Hikayesi
O yıllarda Şam dolaylarından Arap bir mehdi/Mesih habercisi çıkagelir. Bursa Ulu Camii'nde Bakara Suresinin sonunda geçen "bizim resullerimiz arasında bir fark yoktur" mealindeki ayeti tefsir etmeye başlar. Arap vaizin söyledikleri çok iddialıdır. İlgili ayete dayanarak Efendimiz (s.a.v) ile diğer peygamberler arasında hiçbir fark olmadığını, hatta "babasız doğma" noktasında Hz. İsa efendimizin, Peygamberimizden üstün olduğunu anlatır. Oldukça etkili konuşan bu Arap vaizin konuşmaları, camideki cemaat üzerinde oldukça tesirli olur. O gün, Bursa Ulu Camii'nde bu vaazı dinleyen Süleyman Çelebi'nin canı bu işe çok sıkılır ve "Allah adın zikredelim evvela / vacip oldur cümle işte her kula" beytiyle başlayan muhteşem eserini kaleme almaya başlar. Eser bittiğinde o kadar beğenilir ki, derhal bestelenir ve tüm Osmanlı ülkesinde her vesile ile okunmaya başlar. Zamanla bu okumalar, "Mevlid meclisi" ismini alarak kendi içerisinde başlı başına bir ritüele dönüşür. Bugün dahi Kazan'dan Kerkük'e, Saraybosna'dan Üsküp'e değin İslam coğrafyasının pek çok noktasında bu şahane eser okunmaktadır. Süleyman Çelebi, yazılma gerekçesini de hesaba katarak, eser boyunca bize demektedir ki "behey mehdi/Mesih bekleyen, bu bekleyişle ömür çürüten, bu bekleyişle robotlaşan şaşkın! Kurtuluşa bir vesile mi arıyorsun? O halde kurtuluşunun Hakikat-i Muhammediye"de olduğunu bil. Mehdi/Mesih bekleyeceğine, asıl kurtuluş vesilesi olan Efendimiz (s.a.v)'in eteğine yapış. Kurtuluş mu arıyorsun? Kurtuluş Kuran'dır, kurtuluş sünnete ittiba etmektir."
Sayfa 125 - Profil Kitap / 2017Kitabı okudu
"Kudüs'ün Düşüşü"
19 Mayıs 1909 Cuma günü, kadı beraberindeki muhacir kafilesini Bağdat Ulu Camii'ne götürür ve müminler her yerden öğle namazı için camiye akın ederken, Ramazan ayında olunmasına karşın açık açık oruç bozup yemek yemeye başlar. Bir anda çevresinde öfkeli bir kalabalık birikir, askerler de tutuklamak üzere yanına yaklaşır. Ama Ebu Said ayağa kalkar ve çevresindekilere, binlerce Müslüman'ın katledilmesini ve İslam'in Kutsal yerlerinin yıkılıp yok edilmesini hiç umursamazken, bir kişinin oruç bozmasınin onları niye bu kadar sarstigini sorar sakin sakin. Kalabalığı böylece susturduktan sonra, Suriye'nin "Biladü'ş-Şam"ın ve özellikle Kudüs'ün üstüne çöken felaketleri ayrıntılarıyla betimler.Îbnü'l-Esir, muhacirler hem ağladılar, hem de ağlattılar, diyecektir.
Sayfa 62 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Endülüs’ün Sırları 2
Kuzey Avrupa şehirlerinin ahşap kulübelerden oluştuğu bir dönemde, 28 banliyösü olan Kurtuba'nın sokak aydınlatması, işleyen kanalizasyon sistemi, 3.000 camisi, villaları, sarayları ve muhteşem bahçeleri vardı. İnşasına 785'te I. Abdurrahman döneminde başlanan Ulu Camii'nin tamamlanması ancak 10. yüzyılda mümkün olabildi. Büyük sütunlu girişi 11 neften meydana gelen caminin Mekke yerine Şam'a dönük olan kıble yönünü gösteren mihraba açılan ortadaki geçidi diğer geçitlerden daha geniştir. Tamamlandığında 23.400 m2'lik bir alanı kaplayan camide 50.000 Müslüman aynı anda ibadet edebilmekteydi. Kurtuba'nın düşmesinden sonra cami, katedrale dönüştürüldü. İspanya üzerinde de söz sahibi olan Kutsal Roma İmparatoru V. Şarlken (1500-1558), katedrali ilk gördüğünde feveran ederek şunları söyler: "Dünyada eşi menendine rastlanılmayacak böylesine muhteşem bir mimârî eseri tahrip edeceğinizi bilseydim size bunu yapmanız için müsâade verir miydim zannediyorsunuz? Buna benzer kiliseleri her yerde görebilirim; fakat böyle bir câmi bir daha asla inşâ edilemeyecek!" Günümüzde La Mezquita Katedrali olarak bilinen bu ihtişamlı yapının yüksek tonozlu tavanı, üzerinde her biri at nalı şeklinde tasarlanmış ve kırmızı-beyaz yay şeklindeki hoş desenlerle bezenmiş 850 adet beyaz kolon ayakta tutmaktadır.
Sayfa 98 - Runik KitapKitabı okudu
Reklam
Şam Ulu Camii,
Emevi halifesi Velid bin Abdülmelik tarafından 706 - 715 yılları arasında yaptırılan Şam Ulu Camii, özgün bütün Arap camilerinin en mükemmel ana örneğidir.
Sayfa 83 - 1.Baskı 2013 Türk Edebiyatı VakfıKitabı okudu
19 Ağustos 1099 Cuma günü, kadı beraberindeki muhacir kafilesini Bağdat Ulu Camii'ne götürür ve müminler her yerden öğle namazı için camiye akın ederken, Ramazan ayında olunmasına karşın açık açık oruç bozup yemek yemeye başlar. Bir anda çevresinde öfkeli bir kalabalık birikir, askerler de tutuklamak üzere yanına yaklaşır. Ama Ebu Said ayağa kalkar ve çevresindekilere, binlerce Müslüman'ın katledilmesini ve İslam'ın kutsal yerlerinin yıkılıp yok edilmesini hiç umursamazken, bir kişinin oruç bozmasının onları niye bu kadar sarstığını sorar sakin sakin. Kalabalığı böylece susuturduktan sonra, Suriye'nin, ''Biladü'ş-Şam''ın ve özellikle de Kudüs'ün üstüne çöken felaketleri ayrıntılarıyla betimler.
Sayfa 62 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.