Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Beria
Sevdiğim bir kalbe Nasıl veda edebilirim bilmiyorum Beria Gidiyorum bir yerlere Oturuyorum küçük bir esnaf kahvesine Bir çay söylüyorum(demli) Bilirsin Beria her zaman demli çay içerim En koyusundan, katran gibi derler ya
Yazmayıda unutuyor insan Yalnız kalınca bir başına Aslında çok şey yazacakken Hiç bir şey dökülmüyor dudaklarından Kalem elinde öylece duruyor Bir şeyleri anımsıyor Bir şeyleri düşünüyor Tam şiire başlayacak eli titriyor Tutamıyor kalemi düşürüyor Sonra sessizce gözlerden yaşlar akıyor Aslında çok şey yazacakken Kitleniyor kalbi
Reklam
ESİR, YORGUN, YALNIZ, YERLİ VE ONURLU BİR ADAM: KEMAL TAHİR
Türk düşün ve yazın hayatının seçkin isimlerinden olan Kemal Tahir, 15 Nisan tarihinde İstanbul Vezneciler semtinde, İsmail Kemalettin adıyla dünyaya geldi. Kimliğinde 13 Mart olarak görünen doğum tarihi, 1917 yılında yapılan takvim değişikliğinden kaynaklanan bir yanlışlığın sonucudur. Babası 2. Abdülhamit'in hünkar yaverlerinden ve baş
Sahi Sevgi Neydi?
Sahi nedir sevmek, bir muma ateş olmak mı, yoksa yanan ateşe dokunmak mı?.. Şems-i Tebrizi, “Sevmeyene karınca yük, sevene filler karınca / Dağı bile taşır insan aşık olunca, inanınca” diyor… Küçük İskender’e göre ise, birini gerçekten sevdin mi; yaşı, ne kadar uzakta olduğu, boyu, kilosu sadece lanet birer sayıymış… Özdemir Erdoğan şarkısında, “Sevgi anlaşmak değildir, nedensiz de sevilir / Bazen küçük bir an için ömür bile verilir” diye anlatıyor sevgiyi… Halil Cibran, “Sevgi bir şey istemez, tamamlanmaktan başka” diyor… Mevlana, “Sevgi karanlık bir tünelde yakılan mum ışığı gibidir; size yolunuzu gösterir ama uzakta ne olduğunu söylemez” diyor. Fuzuli’ye sormuşlar, “Sevmek mi daha güzeldir, sevilmek mi?” diye; “Sevmek” demiş.. “Çünkü, sevildiğinden hiçbir zaman emin olamazsın”… Nazım Hikmet, “Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim. Aklıma gelişini seveyim. Ne güzel de darma duman ediyorsun beni” diyor dizelerinde… Dostoyevski der ki: “Sevmek, güzel birinde aşkı aramak değil; o kişide bilmediğin bir zamanın beklenmedik bir anında kendini bulmaktır.” Can Yücel, “Tabaklarda kalan son kırıntılar gibiydi sana olan sevgim. Sen beni hep bıraktın, bense hep arkandan ağladım” diyor…
Kayıp son umut (Lost last hope)
NOT: Mayıs ayında yoğunluk nedeniyle kaçırdığım hikaye etkinliğini Haziran etkinliği ile birleştirip ortaya karışık yaptım:) Afiyetle okuyun efendim... ---------------------------------------- Altı yıl önceydi... Bir sabah uyandım ve bana kalan tek umudu kaybettiğimi fark ettim. Uyku sersemliğini atınca hızla yataktan kalkıp etrafıma
Yaşam
Öldüğümüzde ne olacağız abla? Bakışlarımı dalgınlığımdan kurtarıp sordum, Anlamadım ayşe? Öldüğümüzde diyorum.. Ne olacağız? Hüzün dolu bir merakla başını hafifçe kırıp sorduğu bu soru, ben de aynı yanıtsızlığı barındırsada onun zihnindeki soruları dik tutabilmek amacıyla, derin bir nefesle cevapladım.. Meslek gibi oldu sorun.. Terfiside
Reklam
Nazım Hikmet
Ne güzel şey hatırlamak seni : ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken... Ne güzel şey hatırlamak seni : bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin ve saçlarında vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının... İçimde ikinci bir insan gibidir                                             seni sevmek
Başımın Babası'na
Babam… Bu sana ilk yazışım, işci ellerini saçlarıma sürdüğün ilk andan başlamak üzere içimi saran bu dünya saadeti, şimdi de parmak uçlarımın titreyen heyecanını kirlenmiş diger bütün kalp çarpıntılarımdan ayıklar gibi… Şimdi içeride uyuyorsun, belki sabah nöbete geç kalmasın diye saati kısa aralıklarla uyanıp,süzüyorsun… Merve’nin okulu için
Delibal
Özlüyorum seni .İnsan kaybettiği şeyleri elbette özler.Bundan altı sene önce denk geldiğim toprak rengini özlüyorum.Yanında nefes aldığımı özlüyorum.Kokusuna sarhoş olduğumu sarıldığımda cenneti kucakladığımı özlüyorum.Şimdi kaf dağı kadar uzak bir nefes kadar yakın olan sevgiliyi özlüyorum.Ben kendimi özlüyorum. Yeri dolmayacak şeyler vardır bu
"Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok, burada dursun." Birhan Keskin, fakir kene "Sabahları kitap mürekkebinin kokusunu içime çekmeyi severim."
Reklam
Ne güzel şey hatırlatmak seni..
Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken... Ne güzel şey hatırlamak seni: bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin ve saçlarında vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının... İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti... Parmakların ucunda kalan kokusu sarduya
İnsan nerde yanlış yaptığını bilir ama onunla yüzleşemez. Seni özlemekle yanlış yaptığımın farkındayım ve bununla yüzleşmenin savaşını vermek ağır geliyor. Biz çok karanlık cümlede kalan iki nokta değil miyiz zaten. Bu umut zehirli umut, gelmeyeceğini bile bile beklemek yollara küstürüyor insanı. Rüzgar kökünü sökeceği ağaca önce tatlı tatlı esermiş, o yüzden güzel güzel baktın değil mi bana? Gözlerimle aram bozuk bu aralar. Sürekli seni görme isteğine karşı koyamıyorum. Laftan anlamayan yüreğimin islah'ı mümkün değil. Yetimhanenin en izbe yerinde diz çökmüş, kimsenin oynamadığı, dışlanmış bir çocuk gibi buruk yüreğim senden uzakta. Bu müebbet sevdanın tahliyesinden ümidimi keseli çok oldu. Belli ki senden af çıkmayacak bana. Geceleri herkesin uyuduğu saatlerde bisikletime binip turluyorum gökyüzünde. Hiçbirine değmeden birer birer geçiyorum asteroitleri. Uzun zamandır uğramıyordum ay’a. Dün biraz soluklandım orada. Yine seni andım, seni anlattım ona. Dengesi şaştı, yörüngesinden kaydı. Dolunaydı. Dünyadan farkettin mi bilmiyorum rengi soluklaştı, santim santim dünyadan uzaklaştı. Ama bir ben uzaklaşamadım senden. Gezegenler kaydı, galaksi kaydı sen milim kaymadın gönlümden. Evren genişlerken, hızlıca birbirinden uzaklaşırken yıldızlar neden üzerime üzerime gelen kuyruklu yıldızımsın hala. Niçin veda edemiyorum sana. Niye hala hasretin delip geçiyor sinemi ? Bu da benim kaderimin cilvesi.. Ama seni bu kadar sevmek bana haksızlık değil mi? Göz akım, ince sızım. Neden denizine yok kıyım ? Neden sana yakınsızım..? ✍️ Murat Çağlar
Kazandıklarımdan bana kalan bir uykusuzluk oldu. Ey sevgili, hasretinle yanan ciğerimden, Artık sadece bir alev doğdu. Ateşin adını koyamadım, Senden bana kalan, sadece bir kokuydu. Yemeden içmeden kesildim. Dilim dilim yaşadığım günlerim, Her an boşa geçen zamana gülerim. Gülüşlerim acılarıma, pişmanlığıma bir perde, Ne de güzeldi seni gönlüm de hissettiğim o gece. Her şey bir perde arkasında başladı. Ben bilmezdim sensizliğin de olacağını. Düşünemedim kaybedersem yanacağımı, Ey sevgili, ben sade arayanım. Bilmezim bunca günah ile sana varacağımı. Acaba Yunus gördü mü seni? Varabildi mi huzura ? taşıdı mı içinde ki ateşi ? Zor gelmez derler Aşık olana, Ne karanlık ne de soğuk zemheri.
İsimsiz.
E-book olarak okumak İsterseniz. drive.google.com/file/d/1upa9t7o... Her son yeni bir başlangıca gebedir. Bitmek; kimine göre bir son, başkasına göre yeniden doğuştur. Her şeyin sonu olduğu gibi bununda bir sonu vardır. Geç olsa da öğrendim artık. Şimdi baktığımda geride ne bırakabiliyorum ve siz
BİZ KADINLARI HİÇ SEVMEDİK
Biz kadınları hiç sevmedik! Saçlarını sevdik, hele bir de sarışınsa daha çok sevdik Ağızlarını sevdik, hele bir de şehvetli ve dolgun ise daha çok sevdik. Göğüslerini sevdik… Bacaklarını sevdik, hele bir de sütun gibiyse bayıldık. Kalçalarını sevdik… Gerçekten güzel vücutlu ve “çıtırsa” daha çok sevdik… Yolda, arabada, televizyonda, internette
968 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.