Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Biz kadınlardan, ne kadar aşağılık olurlarsa olsunlar, kocalarımızın saygınlığını korumamız beklenir.
İşte bu yüzden dönmeliyim gelecekteki onca yere kendimle buluşmaya ve hep kendime bakmaya aydan başka tanığım olmadan, sonra keyifle ıslık çalmalıyım taşa toprağa basa basa, var olmaktan başka bir işim, yoldan başka yakınım olmadan
Reklam
Anılar!... O dönüşü mümkün olmayan zamanda yok olup giden... Ömrün, yaşanmış anıların, bir daha ele geçmeyişi... Bir fotoğraf karesine sığan, pörsümüş , sararmış,kağıt üzerinde kalan, bir hayal kadar bile vefalı olmayışı... İnsanın bedeninden buharlaşıp uçan, kirpikleri sen asılıp, en demli ıstıraplarla sökülüp düşen, bir damla gözyaşı kadar bile vefalı değilmiş o, sonunda mazi adını alan zaman...
Birbirinize topu atarken şimdiki zamanda yaşıyorsunuz ama davranışlarınızın arasına fotoğrafların belirlemeleri sızınca, sizi devindiren artık oyun keyfi değil, ileride kendinizi görebilme, yirmi yıl sonra sararmış (yeni saptama yöntemleri fotoğrafların bozulmadan kalmalarını sağlasa da, duygusal olarak sararmış) bir kartonun üstünde kendinizi yeniden bulma keyfi oluyor. Yaşanandan derlenen doğal enstantane fotoğraf kendiliğindenliği öldürüyor, şimdiki zamanı uzaklaştırıyor. Fotoğrafı çekilen gerçeklik hemen nostaljik bir nitelik alıyor, zamanın kanadında uçup gitmiş bir sevinç, bir gün öncenin fotoğrafı bile olsa bir anma niteliği kazanıyor. Fotoğrafını çekmek için yaşadığınız yaşam da, başlangıçta kendi kendini anma töreni.
Sayfa 42
Fotoğraflar da olmasa ne yapardık...
"Öteki fotoğraf annesinin fotoğrafi: genç, siyah saçları ortadan ayrılmış, kaşlar alınmış, gözler hüzünlü ve hayalperest. Eski, sararmış, soluk bir fotoğraf. Komodinin yanına gidiyor, resmi alıp dudaklarına götürüyor.."
Fotoğraf ve yazılı sözcüklerle yaşantımın gelip geçiciliğini umutsuzca yenmeye , yaşanmış anları buhar olup uçmadan yakalamaya ,geçmişimin belirsizligini aydinlatmaya çalıştım.
Reklam
Fotoğraf makinesi çıplak gözün ya da aklın saptayamadigi sırları gösterebilir, çerçevenin içine odaklanmış şeyin dışında her şey yok olur.
Aile Fotoğrafı
Evet. Biraz tozlanmış bu aile fotoğrafı. Babanın yüzünden belli değil ne kadar para kazandığı. Amcaların ellerinden de anlaşılmıyor birlikte çıktıkları yolculuklar. Babaannenin yüzü kırışıksız, sararmış;
Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2008Kitabı okudu
Beni hiç göremezsin Kül rengi karanlık odamda Yalnız bir mum gibi yanarım. Eski bir şarkının sözlerine Benzer ağlamaklılığım. Sararmış bir resmin altında Beyazlığı bozuk bir gül gibi Kırılmış bir camın kenarında Güneşe bakarım sevgilim. Bir zamanlar bir yerlerde Beni sevdiğini söyledin ya.. İşte o zamanlardan kalma Yalnız bir fotoğraf gibiyim.
. Gerçeği ve güzelliği bir sonbahar yaprağının şeffaflığında, kumsaldaki deniz kabuğunun mükemmel formunda, bir kadının sırtının kıvrımında, eski bir ağaç gövdesinin dokusunda ama aynı zamanda gerçekliğin anlaşılması zor formlarında arıyorum. . . .
Reklam
Birbirinize topu atarken şimdiki zamanda yaşıyorsunuz ama davranışlarınızın arasına fotoğrafların belirlemeleri sızınca, sizi devindiren artık oyun keyfi değil, ileride kendinizi görebilme, yirmi yıl sonra sararmış (yeni saptama yöntemleri fotoğrafların bozulmadan kalmalarını sağlasa da, duygusal olarak sararmış) bir kartonun üstünde kendinizi yeniden bulma keyif oluyor. Yaşanandan derlenen doğal enstantane fotoğraf kendiliğindenliği öldürüyor, şimdiki zamanı uzaklaştırıyor. Fotoğrafı çekilen gerçeklik hemen nostaljik bir nitelik alıyor, zamanın kanadında uçup gitmiş bir sevinç, bir gün öncenin fotoğrafı bile olsa bir anma niteliği kazanıyor. Fotoğrafını çekmek için yaşadığınız yaşam da, başlangıçta kendi kendini anma töreni.
Geçmişlerini, derin bir yara izi, bir kambur, sararmış bir fotoğraf gibi taşıyorlardı.
Ve sen, seni sana sormadan doğurduğum, varım yoğum, gün ışığım oğlum siyah-beyaz sararmış bir fotoğraf olduysa çocukluğun, affet, kapımız sürgülü, çekili perdemiz, erkenden öğrendin ya hayatı, bilirim sırtında yükü yalnızlığımın.
Anılar!.. Dönüşü mümkün olmayan bir zamanda yok olup giden... Ömrün, yaşanmış anıların, bir daha ele geçmeyişi... Bir fotoğraf karesine sığan, pörsümüş, sararmış, kağıt üzerinde kalan, bir hayal kadar bile vefalı olmayışı... İnsanın bedeninden buharlaşıp uçan, kirpiklerinden asılıp en demli ıstıraplarla sökülüp düşen, bir damla gözyaşı kadar bile vefalı değilmiş, sonunda mazi adını alan zaman...
Eski bir fotoğraf karesi gibi sararmış, kırağı yemiş bahar dalı gibi donakalmış bir ruh halindeyiz.
Sayfa 205
183 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.