Kitap hem satış rekorları kırdı hem de çok sayıda intiharı özendirdi: Mavi redingot ve sarı yelek giyinmiş genç adamlar yanı başlarında Goethe'nin romanıyla kendini vurmuş olarak ölü bulundu. İntihar salgınını durdurmak amacıyla kitap İtalya, Almanya ve Danimarka 'da yasaklandı. 1974'te sosyolog David Phillips intihar salgını olgusunu tarif etmek için' Werther Etkisi' terimini kullandı.
1925'te gerçekleştirilen şapka ve kıyafet devriminin ardından Kastamonu'da yaptığı konuşmada Mustafa Kemal Atatürk, medeni bir ulus olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından beklenen yaşam tarzının ana hatlarını vurguluyordu:
Türkiye Cumhuriyetini tesis eden Türk halkı medenidir. Tarihinde medenidir, hakikatte medenidir . Fakat ben sizin öz kardeşiniz, arkadaşınız, babanız gibi haber vermeye mecburum ki, medeniyim diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı; fikriyle, zihniyle medeni olduğunu ispat ve izhar etmek mecburiyetindedir. Medeniyim diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı aile hayatıyla, yaşayış tarzıyla medeni olduğunu göstermek mecburiyetindedir. Velhasıl medeniyim diyen Türkiye'nin, hakikaten medeni olan halkı baştan aşağıya vaz'ı haricisiyle dahi medeni ve mütekamil insanlar olduğunu fiilen göstermeye mecburdur . ... Medeni ve beynelmilel kıyafet bizim için çok cevherli, milletimiz için layık bir kıyafettir. Onu iktisa edeceğiz. Ayakta iskarpin veya potin, bacakta pantolon, yelek, gömlek, kravat, yakalık, ceket ve bit tabi bunların mütemmimi olmak üzere başta şapka
Ben Ruhi Bey, nasıl olan Ruhi Bey
Nasılım
Bir yaz ikindisinden çıktım geldim
Diyelim bir pazartesiydi, biraz da şöyle geldim
Kapıyı iyice kapadım
- Kapadım mı. evet, kapadım -
Çitlenbik ağacının altından geçtim
Frenk üzümlerinden bir iki salkım kopardım
Dişlerimle sıyırdım
Sardunya renginde ve sardunya tadında idiler
Biri
nefesi kokan, büyük ayaklı,
sarı adamlar, kurbağalara benzeyen adamlar, sırtlanlara benzeyen, melodi hiç icadedilmemiş
gibi yürüyen adamlar, iş verip işten atıp
kar etmenin zekice olduğunu düşünen adamlar, masraflı karılarını, oyulacak ya da fiyaka satılacak
ya da beceriksizlerden duvarla ayrılacak
altmış dönümlük bir arazi gibi sahiplenen adamlar . . .
on metre genişliğinde pencerelerin önünde durup da bir bok göremeyen adamlar,
lüks yatlarıyla dünyayı gezebilen
ama yine de yelek ceplerinden çıkamayan
adamlar, salyangoz gibi adamlar, yılanbalığı gibi, sümüklüböcek gibi, ve sümük gibi.. .
Çıkarken boy aynasında kendime baktım
Oldukça yakışıklıydım
Gömleğim tertemizdi,beyaz ceketim
Tertemizdi ve ayakkabılarım
Pantolonum ütülü
Yelek cebimde ince altın bir zincir
Sarı ve ince bıyıklarım
Tam Ruhi Bey bıyığıydı
18. yüzyılın son çeyreğinde salgın denebilecek bir intihar dalgası baş göstermişti. Goethe'nin intihar eden karakteri Werther'i okuyup etkilenen, onunla empati kuran, benzer acıları çekmiş insanlar, Werther'in akıbetini yaşamayı tercih ettiler. Hatta bazıları Werther gibi sarı yelek, mavi ceket ve çizmelerle... Hayranlık yahut saygı duyulan birinin intiharı, yatay intihar dalgaları oluşturuyordu. Peki etkileme, kitleleri yönlendirme gücünü bildiğimiz edebiyat bize şiddeti öğretir mi?
(Nur Kaplan)