Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Svetlana Aleksiyeviç (2015 Nobel Konusmasi)
Nigâr Hacızade Belaruslu gazeteci-yazar Svetlana Aleksiyeviç, savaşı, şahidin anlatma yükümlülüğünü, edebiyatını, ömrü boyunca yanı başında olan sesleri anlatıyor. Kaybedilmiş Bir Savaş Üzerine: Svetlana Aleksiyeviç’in Nobel Edebiyat Ödülü Nobel Edebiyat Ödülü’nün bu yılki sahibi Belaruslu yazar Svetlana Aleksiyeviç, 7 Aralık’ta ödül
Kriz geçiren bir eroinciye benziyordu. Bir paket eroin uzatmışlar da geri çekmişlerdi sanki. Özgürlük burnunda tütüyordu.
Sayfa 31 - ADKitabı okudu
Reklam
Bir Kabak Tatlısı Millisi Bol Olsun
Hıyardan bile söz etseniz, milliyi getireceksiniz başına! Sivri biber, dolmalık biber, çarliston biber yok artık! Milli biberimiz var...
Sayfa 42 - ADKitabı okudu
159 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
İlk defa bir kitabını okuduğum Rıfat Ilgaz'ın Aziz Nesin ile bir yayınevi kurduğunu yani az da olsa ortak görüşlere sahip olduğunu söyleyebilirim. Kitap yazarımızın kendi seçtiği birbirinden değerli ve bazı hikâyeleri halen güncelliğini koruyan konular içeriyor. Bir konusu Kemal Sunal'ın Tokatçı filmindeki sahte yol istimlakı yer alıyor. Okuyunca acaba filmin arkaplanında Rıfat Ilgaz'ın da payı var mı acaba diye düşündüm. Harika hikâyeler var, mutlaka okumanızı tavsiye ederim. İyi okumalar.
Satılmışlar
SatılmışlarRıfat Ilgaz · Ad Yayıncılık · 199645 okunma
528 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Rusya'nın iki dönemi bir arada yaşanıyor; komünizm ve kapitalizm.Kitap nehir söyleşi halinde yazılmış, okunması da nehir gibi akıyor gidiyor.Söyleşiye katılan kişilerin hikayeleri yürek acısı. Devrimi gerçekleştirme sürecinde yaşananlar,devrim için yapılan çabalar,emekler, anılar,acılar ve sonunda gelinen nokta tükeniş ve hüsran.Kapitalizme teslim oluş. Biz nerede yanlış yaptık sorusu geliyor akıllara.Eski günlerin nostaljisi , gelinen beklenmedik son, kabullenemeyiş ölümlere götürüyor,intihar olayları başlıyor. Diğer yandan kapitalizmin Jean ile, jambon ile, kaçakçılık ile acımasızca, yüzsüzce gelişi anlatılmış. Satılmışlar seviniyor ; daha çok kazanma hırsı yanında daha çok kirlenmeyi ve umursamazlığı getiriyor..Bu değişim Türkiye'ye de bol Nataşa kazandırıyor,kimse dönüp bakıp neden bu kişiler buraya geliyor demiyor, orada komşudan neler oluyor demiyor. Hiç farkımız yok birbirimizden, hepimiz dünyalıyız. Bugün ülkemizin kapitalizme parsel parsel teslimi geliyor akıllara. Satıyoruz, satacağız ,sattık. Şeker fabrikalarını da satalım; daha çok satalım, bakalım satılmadık ne kalacak geriye? Sonuç; ibretlik bir nehir roman.
İkinci El Zaman
İkinci El ZamanSvetlana Aleksiyeviç · Kafka · 2016438 okunma
Pasif zalimler
Mazlum gerçek mazlumsa zalimin uzun süre egemen olması söz konusu değildir. Zulüm, din veya dinsizlik adı altında uzun süre devam ediyorsa bunun sebebi, zalimlere uşaklığı hüner sanan bir halkın, en azından bir satılmışlar ekibinin varlığıdır. Bu ekip 'pasif zalimler ekibi'dir. Pasif zalimlik zulme başkaldırması gerekirken küçük çıkarlar vaya gizli imansızlıklar yüzünden zalimlere karşı sessiz kalan, böylece onlara dolaylı destek veren kişi veya toplumların sıfatıdır . Kur'an'ın bu noktadaki tezi şudur: Aktif zalimlerin birçoğunu pasif zalimler, yani zulme bir biçimde uşaklık edenler yaratmıştır.
Reklam
din-iman hikâyeleri başladı.
Sonra da din-iman hikâyeleri başladı. Mezhepler, tarikatlar, cemaatler, gruplar ve türlü türlü garip ve bazen de sapık şeyhler. Kendi aralarında kavga edip duruyorlar. Hepsi safsata ve hurafelerle besleniyor. Dürüst olanları elbette var ama bilerek, bilmeyerek ya da farkında olmadan arada yok olup gidiyorlar. Geriye dönek, yağcı ve satılmışlar kalıyor. Uç beş dolar karşılığında memleketler elden gidiyor.
Sayfa 243 - 17.Baskı - Ocak 2018 -Destek YayınlarıKitabı okudu
Saklı satılmışlar!!!
Hakkı korumak için kurulmuş devletler şirketlerin eline geçeli bir yüzyıldan fazla olmuştu.
Sayfa 280 - Destek YayınlarıKitabı okudu
okumaya çalışın çok önemli bir konu
insanlar kendilerine güvenlik ve rahatlık temin etmek adına, bireysel kimliklerini unutup kolektif bir kimliğe bağlanırlar. Bir gruba, cemaate ya da bir ideolojiye sığınırlar; “Ali”, “Veli”, “Hans”, “George” ya da “mütevazı bir insan” olmaktan önce, “feminist”, “Hristiyan”, “Amerikalı”, “milliyetçi”, “sosyalist”, vb. olmayı tercih ederler. Bireysel kimliğimizi grup kimliğimizle değiştirdiğimiz zaman düşünce, inanç ve davranış özgürlüğümüzün önemli bir bölümünden vazgeçeriz. Topluluğun düşünce ve inanç birliğiyle davranışta ahenk talebini benimseriz. Grup bizi içine alır, bize kolektif bir kimlik sağlar; aidiyet dürtümüze seslenirken bizi kendimizi arama derdinden kurtarır. Aynı topluluk kendimizi ihtiyaç duyulan biri olarak görmemizi sağlarken bize güvenlik ve yaşama rahatlığı temin eder. Ama bunu yaptığımız zaman, ait olduğumuz grup ya da topluluğu insanlığın merkezi olarak görmeye başlarız. Bu gruba dâhil olmayanları, farklı düşünenleri kendimize düşman olarak görme durumuna geliriz. Çünkü dünyayı “biz” ve “onlar”, yani kendimiz ve diğerleri, inananlar ve kâfirler, vatanseverler ve satılmışlar olarak ikiye ayırmışızdır. “Biz”in “onlar”dan her zaman ve her yerde üstün olduğunu söylemeye gerek yoktur. Bunun gerçekte böyle olmadığını, bize sadece felsefi bir tutum gösterebilir. (Prof.Dr. Ahmet Cevizci) ve bundan bağımsız olarak daha önce dile getirdiğim konu #34983690
Kötülük nedir bilmeyen ağaçlar, yalan söylemeyen otlar çağıryor beni. Çiçekler gel diyor. Deniz gel diyor. Fakat arkamda yine onlar, o kötü kişiler, o satılmışlar bırakmıyor beni.
Sayfa 175 - Everest Yayınları, pdfKitabı okudu
277 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.