“Peki bırakalım Arapları. Siz Türkler diyelim. Ne işiniz var Rum ülkesinde, Akdeniz’de ve hatta Azak’ta? Söyle, Asya’nın kalbinden kese biçe gelmediniz mi Konstantinopolis’e?”
“Kan döktüğümüzü inkâr etmedim. Zira savaş ve fetih kanla pişer. Ama hiçbir zaman sizler gibi çocukları ve hatta gebe kadınları öldürmedik! Çünkü öldürmenin bile bir adabı var.”
Kâdirilik, daha çok halka hitap eden bir tarikattır. Farz ve nafile ibadetlere dikkat etmek, iman esaslarına, ahlâk esasları- na uymak esastır. Kâdirî dervişi bu yolda ahlâkını güzelleştirir.
Kâdiriyye tarikatında “Lâ ilahe illallah" lafzının yanısıra Al- lah'ın isimleri de zikredilir. Önce Peygamber Efendimiz'e salâtu selam
_Kendine gülmeyen ustaya şaşarım. Güler geçerim ona işte. Öz evimde yaşarım. Benzemem hiç kimseye.
_İnsanın kendine gülebilmesi; şimdiye değin, en iyiler gerçek anlamından yoksun kaldı bunun; en yetenekliler ise bu konuda bir deha göstermediler. Belki de kahkaha, bilgelikle birleşecek, geriye yalnızca "şen bilim" kalacaktır. Şu anda
Kan döktüğümüzü inkâr etmedim. Zira savaş ve fetih kanla pişer. Ama hiçbir zaman sizler gibi çocukları ve hatta gebe kadınları öldürmedik! Çünkü öldürmenin bile bir adabı var.
Okurken farkında olmaksızın şunu diyorsunuz KEŞKE DÜNYAYI ÇOCUKLAR YÖNETSE...
Dostluk, arkadaşlık, kardeşlik... Savaş, kurallar, ülke kadar çok sevdikleri oyun arsaları..
İki grup arasında yaşanan oyun arsası kavgası. Gruplar 14 15 yaş arası çocuklardan oluşuyor. Ne var ki bir grup fakir öteki grup zengin ailelerin çocukları. Kitabı hayranlıkla okuyacak olmanızı etkileyen asıl unsur bu çocukların kurallardan dışarı asla ama asla çıkmıyor olmaları. Ne pahasına olursa olsun önce kurallar. Önce arsa önce ülke önce vatan..
Birçoğumuza ders olacak nitelikte. Bir savaş var bir ülke savaşı var ama orantısız güç yok ama kural dışına çıkmak yok ama yenilmiş de olsa eziyet çektirmek yok.!!
Bu savaş öyle top tüfek değil elbette, oyun arasını arsadaki topraklarla koruyorlar. Zaten savaşacak kadar değerli bir şey olsun yeter ki ne fark eder silahın ne olduğu.. Ölüm döşeğinde bile olsan o ülke korunacak korunmalı!
Savaş adabı öyle güzel ki yenilmiş de olsa o cesur Nemeçek 'in halini merak edip kapısında nöbet tutturuyor. Keşke biz GELİŞMİŞ (!) ülkeler olarak bu çocukları örnek alabilsek. Savaşmayı, savaş ahlakını bilebilsek.
Dostluk, arkadaşlık adına tüm çocukların; savaş adabı savaş ahlakı adına tüm yetişkinlerin, tüm yetkililerin kesinlikle okuması gereken bir eser.
Dil çok anlaşılır, konu çok akıcı kesinlikle rahatlıkla okunacak bir kitap.
_Tanrı, ışığı yaratmıştır. Demek ki ilk Üstad-ı Azam Mason, Tanrı’nın kendisidir.
_Adem Baba, ilk masonlardandır ve Tanrı tarafından Cennete mason olarak kabul edilmiştir. Bu, masonluğun eylem olarak değilse de bir oluş kudreti olarak daima var olduğunu söylemenin bir tarzıdır. Çünkü masonluk, insan ruhunun ilk ve eski bir ihtiyacına cevap
Refik Hâlid' in gazetelerde yayımlanmış yazılarından derlenmiş bir eser. Uzun yıllara yayılan yazılar Karay' ın yemek, mutfak, yiyecekler, yemek kültürü ve zevki üzerine görüşlerinden derlenmiş. Savaş yıllarında yokluğu çekilen gıda ürünleri, bunların fiyatları, sahtelikleri yazılarda konu edilmiş. Kendi yemek zevkinden de bahsediyor. Sofra adabı, lokantalar, gelenekten modern yeme alışkanlıklarına geçiş yer almış yazılarda. Çocukluk hatıraları, ramazan, bayram yemek âdetleri es geçilmemiş.
Refik Hâlid' in edebî dili ve üslubuyla yazılar köşe yazısı/fıkra standardının çok üzerine çıkmış. Roman zevki veriyor okurken. Yayımcı, ön sözde belirtildiğine göre, yazıları aldığı kaynaklardaki hâline sadık kalmış. O tarihlerdeki yazım günümüzden farklı tabiî. Şimdi bazıları yanlış yazılmış gibi görünüyor. Ancak bazıları da o zaman için de yazım yanlışı. Bazı sözcükler aynı yazı içinde bile tutarsız, farklı yazılmış. Özellikle mutfak yerine mutbak çok kullanılmış. Genellikle daha eski yazılarda mutbak diye geçiyor. Ama aynı yazının içinde her iki yazım da var. Bazı yazılar sekiz on yıl arayla tekrar edilmiş, genellikle de düzeltilip, değiştirilmeden.
Âişe (Radıyallâhü Anhâ) şöyle anlatıyor: "Resûlullâh (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)'e:
- "Ey Allah'ın Resûlü! Kadınlara cihâd var mıdır?" Diye sordum.
- "Evet, onlara içinde savaş olmayan bir cihâd vardır; hac ve umre." Buyurdular."
Herkes Filistindeki ölmüş bir çocuğu göstererek dualar ayetler paylaşıyor savaşta ölümler olabilir lakin savaş adabı her zaman vardır hiçbir din ve ayet Filistin'li halkın İsrail'li esir düşmüş çocuklara ve kadınlara yaptığı tacizi işkenceleri ve tecavüzü emretmez.
Ben ilk defa incelememe karşılaştırma yaparak başlamak istedim. Bu karşılaştırma Ivan Goncarov' un Oblomov' u ve Jack London'un Martin Eden'ı arasındadır. Oblomov benim gözümde incelikleri olan hassas yaratılışlı ve yüksek bir ruhu olan fakat kazananlarla kaybedenlerin savaş alanı olan şu dünyada köşede durmuş öylece seyreden
Aşırı yorumların ve komplo teorilerin egemen olduğu ve prim yaptığı bir ortamda ne akil, ne de vicdan konuşabilir.
Bağıran, azarlayan ve tehdit eden bir ses ortamında aklım ve vicdanın sesi köşeye cekilir. Sessiz kalır, ürker.
Zaten sesleri de duyulmaz.
Bu durumda aklı, vicdanı ve bilgeligi temsil eden insanlar da ya mutasyona uğrayarak Bu koroya katılırlar ya da sessizliğe çekilirler.
En kötüsü de millet asiri yorumların ürettiği karapropaganda ile akletme ve vicdanın sesini duyma kabiliyetini kaybeder.
Yekpare bir kalabalığa dönüşür.
Çeşitli aşırı yorumlar etrafında bütünleşik hale gelir. Gruplar çatışmaya tutulurlar bu aşırı yorumlar etrafında.
Burada hersey savaş terimleri ile ifade edilir.
Hain, ajan, cephe, bölücü, işbirlikçi, kurtuluş, zafer, işgal...
Sahte kahramanlar boy verir medya sahalarında.
Askerden daha askerci, polisten daha polis, teröristten daha terörist bir dil kullanırlar.
Kralcılardan geçilmez.
Umulmadık ve yakam zaferlerin yalan kahramanları piyasada arzı endam eder.
Aşırı yorum ve komplo teorileri bilinci esir alır.
Özneyi öldürür.
Adabı yok eder, sınırları dağıtır.
Savaşta önemli olan kazanmak! Aşırı yorum ve komplo teorisi bunun için meşru görülür.
Prof.Dr. ERGÜN YILDIRIM
Sabahattin Zaim Üniversitesi