Zafer, dört yanı çiçeklerle örülü, uzayıp giden sonsuz yeşil yol. Elbette zaferin verdiği haz, en çok tatmak istediğimiz his.. Kimse mağlup olmayı, mutsuz olmayı, savaşı kaybetmeyi istemez. Ama her yenilgi bizi biraz daha güçlendirmiyor mu? Biraz daha umutlanmamızı ve hayata karşı daha fazla tutkulu olmamızı sağlamıyor mu? Her gün kazandığımız bir savaşa girmek bize ne kazandırır ki? Kazanmaya alışmak tembelleştirir. Ama yenildiğimiz bir savaştan çıktığımızda elimizde yenilgiye dair pek çok bilgi ve zafer kazanmaya büyük bir istek vardır. İşte budur bizi güçlü kılan. Geçmişte en üzüldüğünüz, en bedbaht olduğunuzu düşündüğünüz anları hatırlayın.. Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak gibi geliyordu.. Peki ya şimdi? Dönüp o günlere baktığınızda bu sıkıntılı süreci atlattığınızı görüyorsunuz değil mi? Atlattınız ve daha da güçlendiniz. Yenilgi, teorik olarak öğrenemeyeceğimiz, hissedemeyeceğimiz bir güç katıyor bize..
HAİTİ DEVRİMİ
SAINT- DOMINGUE 1791-1804 18'inci yüzyılda Karayipler uluslararası şeker, kahve, pamuk ve çivit ticaretinin merkeziydi. Hispaniola Adası'ndaki Fransız kolonisi olan Saint Domingue'de birçok ekim alanı faaliyet gösteriyordu. Avrupalı varlıklı toprak sahipleri, bu alanlarda yapılan tarım ve ticaret faaliyetlerinde kullanmak üzere Afrika'dan gemilerle siyah köleler getiriyorlardı. Korkunç koşullarda çalışıp yaşayan kölelerin sayısı 1789'a gelindiğinde köle sahiplerinin on katına ulaşmıştı. Fransızların Maron adını verdiği özgür siyahların ön ayak olduğu küçük ayaklanmalar, geniş çaplı bir isyanı başlatacak noktaya geldi. 21 Ağustos 1791'de başlayan isyan çok geçmeden hız kazandı. Fransız devrimi sonrasında kurulmuş olan cumhuriyetin özgürlükçü tutumu ve Birleşik Krallık ile aralarında başlayabilecek savaşa dair kaygılar, Fransa'nın 1794'te kolonilerde köleliği kaldırmasını sağladı.
Sayfa 12 - DB Dergi
Reklam
HAYRETÎ...
(...) - "İt gibi öldürmez isen ger rakîb-i kâfiri Deme hîç ey Hayretî âlemde ben de gaaziyim." - "Nefsin "kâfir" oluşu meselesi. Bu şekilde bakınca gazi olan Hayretî'nin, Allah Sevgilisi'nin "büyük cihad" buyurduğu nefsle savaşa dair hadîsinden mülhem, "eğer it gibi öldürmezsen o kâfiri, gaziliğinden bahsetme!" gibi, kendi şahsına söyleyişi anlaşılıyor; nefs muhasebesi."
Sayfa 408 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Ayrıca ne Yıldırım Bayezid Han'a gelinceye kadar ne de ondan sonrasında Osmanlı padişahlarının savaşlara girerken yüzüklerinde zehir taşıdıklarına dair bir rivayet, hiçbir kaynakta gösterilemez. Hele Yıldırım Bayezid gibi cesur, kahraman ve dinine bağlı bir hakanın savaşa girmeden esareti ve intiharı düşünüp yüzüğüne zehir koymasını tasavvur etmek kadar safdillik olamaz.  Kaynakların ifadelerinden anlaşılıyor ki, ülkesinin maruz kaldığı felaket karşısında duyduğu üzüntü, bu büyük Türk hakanını ölüme kadar götürmüştür. Nefes darlığı, boğaz enfeksiyonu, ateşli sıtma ve nuzül isabeti, üzüntü ile ortaya çıkacak sebeplerdendir.  
Sayfa 140 - KTB YayınlarıKitabı okudu
Savaşa dair
Askeri, ulusal, ekonomik, felsefi tüm kuramların temelinde mantık yattığı için aciz kalacaklarını göreceksiniz. Savaş mantıksız olduğu için hepsi başarısız olacaktır.
Sayfa 96 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Savaşa dair
Savaş, toplum yaşamındaki kötülüklerin en büyüğü olarak çıkar karşımıza.
Sayfa 10 - ÖnsözdenKitabı okudu
Reklam
609 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.