Bu konuda Nûr Suresi'nin 36-37. ayetleri misal olarak verilebilir; zira 36. ayet, berkenar mushaflarda sayfanın ön yüzünde ve en altında, 37. ayet ise sayfanın arka yüzünde ve en başında yer almaktadır. Bu ayetin çevirisini mütedavil bir meal'den verelim; 36-(Bu kandil) Allah'ın yükseltilmesine ve içlerinde adının anilmasına izin verdiği evlerdedir. Onların içinde sabah akşam O'nu tesbih eder (Şânının yüceliğini anar)lar: Ayetin ikinci ve son cümlesine dikkat edilecek olursa, tesbih etme eyleminin öznesi zikredilmemiştir. Kimler tesbîh ederler? Sayfayı çeviriyor ve 37. ayeti okuyoruz:
37- Kendilerini ne ticaretin, ne de alışverişin Allah'ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekât vermekten alıkoymadığı erkekler. (Onlar), yüreklerin ve gözlerin (dehşetten) ters döneceği günden korkarlar.
Bu ayetin ilk cümlesine dikkat edilecek olursa, burada da cümlenin öznesi zikredilmekte ve fakat bu öznenin ('erkekler'in) ne yaptağından söz edilmemektedir. Bu sorun, her iki ayetin de iki aynı cümle gibi algılanıp çevrilmesinden kaynaklanmaktadır. 37. ayetin ilk kelimesi olan ricalun (erkekler), bir önceki sayfanın son ayetin deki yusebbihu (tesbîh ederler) fiilinin öznesidir. Cümle hern 36. ayetin fàsılası, hem de sayfanın düzeni nedeniyle ikiye ayrıldığından, bir sayfada fiil fâilsiz kalmış, diğer sayfada ise fail fiilsiz olarak zikredilmiştir.