Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Madem düşmek bu dünyanın bir huyu, o halde kalkmayıda kendimize huy edinmeliyiz. Geleceği görmek için münnecim olmaya gerek yok. Düşeceksin ve daha çok düşeceksin. Bu kesin. O halde kendini koşullayabilirsin. Düştüğünde ne kadar erken kalkarsan o kadar senin için iyi. Düşmekten yoruldum artık, bıktım artık, çok düştüm, demenin dizlerine bir faydası var mı? Kalkmaktan başka yapacak iyi bir şeyin var mı? Ne anlamı var oturup sızlanmanın, bizde insanız canım demenin. Bu dünyada bu böyle. Rahat yok. Düşmemek yok. Acının olmadığı bir yer değil, dünya. Sen menziline odaklan. Domino taşı misali. O sürekli yıkılacak. Yaptığın onca taş teker teker yıkılacak. Bu böyle, dünya böyle bir yer. Asıl soru sen ne yapacaksın? Yıkılan taşları, isyankar bir eda ile izleyecek misin? Yoksa elini yıkılan taşların arasına koyup, tekrar dizmeye mi başlayacaksın?
479 syf.
10/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Seni sevmiyor. Sevseydi sen kitap okurken sırtını çevirip uyu­mazdı.
Bitti. Sanki kitap değil de hayat bitmiş, Çevirdiklerim sayfa değil de hayatın günleriymiş gibi... Gitti. Giderken beni bıraktı geride. En son Martin'in ardından böyle bakakalmıştım. Oysa ne diyordu rahmetli Erdal Tosun, "Vedalaşmak asıl kalana değil, gidene koyar." Öyle olmadı işte. En çok bana koydu bu gidişler. Varlıklarından
Tehlikeli Oyunlar
Tehlikeli OyunlarOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202231bin okunma
Reklam
Yakamoz& Papatya -10
"Papatya: Bir gün gidersem buralardan, ne yaparsın? Yakamoz, böyle hiç haber vermeden, apansız... Sensizliğe sığınırım, papatya. Papatya:nasıl yani? Bir gün olur da kaybedersem seni, bu şehir bir garip Yakamoz'un yıkıldığı yer olur papatyam; kilitlerle dolu kalbimi, tek bir anahtarla açan sen gidersen, yokluğunda bu kalbi bir daha kimse açamaz. Öylesine yer etti ki şu yaralı gönlümde bir tebessüm edişin, bana tüm acılarımı unutturuverir. Hiçbir şey eskisi gibi gelmez gözüme gayrı. Gökyüzüne bakınca seni hatırlamam, mesela, yada bir çiçek görünce acaba bu da hangi aşığın tesellisi olacak diye düşünmem asla. Sabahlarım bir tuhaflaşır, artık uyanmak istemem rüyalardan. Bilirim seni bir daha göremeyeceğimi, suratsız bir adam olurum mesela, eski yakamoz mumla aranır etrafta tüm gün, çatık kaş, duygusuz bir suratla gezer dururum dört bir yanda. Yanlış anlama sakın, bu sinirim sana değil. Benim tüm öfkem kendimedir, papatya; kendime en çok kendime kızarım. Ben nasıl yaşamışım böyle duygusuz, mantık harici hiçbir şey bilmeyen, kalpsiz bir adam olarak. Nasıl bilememişim seni gördüğüm günlerin nimetini, nasıl görememişim o sıradan gelen günlerin saçtığı muhteşemliği. Kalemim tutmaz olur, değil şiir, tek bir kelime yazamaz bu vurgun. İlhamını kaybeden şair, kanadını kaybeden kuş, suyunu kaybeden balık misali savrulurum burada sensizliğin başkentinde. Ateş sadece kalbimde kalmaz, tüm vücudumu yakar sensizlik. Öyle yakar ki küllerim saçılır seni gördüğüm her bir sokağa... Yağmurlar artık sevimsiz bir ıslaklık olur benim için. Artık görmem seni binlerce damlalar arasında..."
Özgür Vural
Özgür Vural
kendini arayan herkese...
Su Kasidesi
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su (Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda vermez.) Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su (Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa
Su Kasidesi
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su (Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda vermez.) Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su (Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa
"Karakterlerin bir ada gibi işlendiği ve bir ada misali yaşamış farklı bireylerin birbirini bulduğu romanlardan keyif alıyorum. 'A, sen burada mıydın?', 'Evet, ben hep buradaydım' diyen romanlardan bahsediyorum. 'Doğrusu bunca zaman tek başımaydım ama artık o kadar ıssız kalmama gerek kalmadı, senin sayende' diyebilmek kalbimizde bir umudun doğmasını mümkün kılar. Bu kitap bana tam da bu umudu tattırdı."
Reklam
İnandır beni
Kapalı kapılar,inandır beni. Son anahtarı çeviriyorum. Gözlerim bağlı,ellerim çözülüyor. Geç kaldım hikayeler için. Denedim bu şeyden defalarca vazgeçmeyi anlaşılan yine beceremedim. Yazıp yaşamak yaşayıp yazmak.
ümitlerim vardı tespih misali sen giderken dağılıverdiler birden
Gözlerin bir gün batıdan doğar Kıyamet gibi dokunurum evrenine Al aşağı ederim tüm kutsalları Bahçem harap olur Naz ederim rüzgara, Kırık bir dal misali Sen yine yeşili seversin, Doların yeşilini Ben sana; Çöle dönerim Bilmem, kaç kan akıtırsın Dudakların belki yakut kesilir ama Yüreğimde hafif kalırsın Şiiri de bilmezsin, zira hafif kadınsın.. Sekizinciadam
Türk Öğretmeni
(Bende emeği olan hocalarıma ve bu kutlu mesleği severek yapmam vesile olan bütün sevgili Öğrencilerime) Başöğretmen, Mustafa Kemal’in izinde, Sevgi,merhamet, ve hoşgörü vardır, özünde. Türkiyemin kışı, baharı, yazı ve güzünde, Karatahtasının, bilgisayarının başındadır, Türk Öğretmeni. Hayatta en hakiki mürşit, ilimdir, fendir, Uygarlık
Reklam
İnsanın kendisi ile ilişkisi
İnsani İlişkilerde İlahi Ölçü
İnsani İlişkilerde İlahi Ölçü
İnsan nitekim ilk önce kendisiyle olan ilişkisini değerlendirmelidir. Bu sayede gerçekten sağlıklı olabilir. Kendini tanımadan, kendiyle tanışmadan dış dünyaya açılan kişinin yaşantısı çalkantılı, iç dünyası daima sıkıntılı olacaktır. İnsan diğer takındığı yüzleri ( rolleri, davranışları) bırakıp kendini tanımalıdır. Kendinle tanışmanın ilk sorusu ise “ Ey can! Sen kimsin?” O halde ; Bir ayna misali bak bakalım kendine, ne görüyorsun?
272 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
“Her gün hayata dair keyif aldığınız bir şeyi bulun, her an şükredecek bir şeyi keşfedin.” Her şeyin kendi kontrolümüzde olduğunu düşünürken bir yokuşu çıkamadığınızda, hiçbir şeyin aslında sizin kontrolünüzde olmadığını anladığınızda ne hissederdiniz? Okuyucu, kurguya girerken bu derin sorguyla başlıyor. Akciğer kanseri olduğunu öğrenen kahramanımız, kendini bulma yolculuğuna okuyucuyu ortak ediyor. Hayatta başarılı olduğunu düşünmeyen, ancak kendini çok seven ve değer veren, evliliği hiç düşünmemiş annesinin ölümüyle babasına bakmak için baba ocağına geri dönen yalnız bir adam. Ölmekten değil, öldükten sonra unutulmaktan korkuyor. Bu nedenle kalemine sarılıyor ve en azından bir hikaye, bir kitap bırakabilmek için yazmaya başlıyor. Kemoterapi sürecinde yaşadıklarını, geçmişteki anılarını ve gözlemlerini hikayeleştirmeye başlıyor. Kurgu içinde kurgu misali, hem kahramanın yaşadıklarıyla hem de yazdığı hikayelerle iç içe geçen bir anlatım sayesinde iki farklı kitap okuyormuş gibi hissettim. Garson Musli ve Bekçi Hüseyin’in hikayelerini okurken hüzüne kapıldım. Kemoterapi odasında tanıştığı Yeşim'le daha önce yaşamadığı bir yolculuğa çıkan kahramanımız, hayatının sonbaharında aşkı bulacağını hiç düşünmemişti, şüphesiz. Yeşim'le birlikte aşk, ölüm, yaşam ve öz üzerine derin sohbetler, okuyucu için bir mum yakıyor. Yazarın samimi ve güçlü kalemi beni çok etkiledi. Kişisel gelişim kitapları diyince zihnimde canlanan, doktrin dizisinden oluşan kitap kavramını yıktı.
Sen Varsan Ben Varım
Sen Varsan Ben VarımEddi Anter · Destek Yayınları · 202365 okunma
Sallama saçların yar, yar sen de bulursun Azrail misali yar, yar canım alırsın
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.