"Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm Önce sesin gelir aklıma Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli Sonra cumartesi günleri gelir Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak. Kırk kere söyledim bir daha söylerim Savaşta ve barışta, karada ve denizde, Düşkünlükte ve esenlikte Zamanımız apayrı bize göre Yan yana olduk mu el ele Aç kalsak ağlamayız biliyorum. İçim güvercinleri okşamış gibi rahat Sen yanımdayken ister istemez Geniş meydanlarda akşam üstleri Üst üste üç kere deniz, üç kere çınarlar. Sen yanımdayken ister istemez Uzak ırmakları hatırlıyorum. Ara sıra düşmüyor değil aklıma Yabancı kadınların sıcaklığı Ama Allah bilir ya, ne saklıyayım Yanında ihtiyarlamak istiyorum..."
Sayfa 689Kitabı okudu
Sevgili D, bugün yine terk edildim.Uzun zan geçti biliyorum, alışmam gerektiğini biliyorum ama yine de canım ne zaman kadar çok yansa hala sen oradasın sanıyorum.Başımı kaldırıyorum,canım o kadar çok acıyor ki o an düşünemiyorum,sadece aklıma sen geliyorsun, gözlerim etrafta seni arıyor.Her defasında bulacağımı sanıyorum.İstediğim tek şey koşmak,koşup sana sarılmak.İyi hissetmeyi hatırlamak istiyorum.Yada kötü hissetmeme yardım etmeni.Sadece tüm bunlarla baş edemiyorum ama bunu kimseye söyleyemem.Onların beni gördüğü gibi iyi olmalıyım ama iyi değilim.Birinin bunu görmesine ihtiyacım var.Sevildiğim bir ana ihtiyacım var.Sevildiğimi hatırladığım bir ana.Bunu ne zaman istesem aklımda sadece senin gözlerin beliriyor.Birbirimizi sevmek milyonda bir olan başarısızlıktı.Şimdi anlıyorum.Neden artık bir arada olmadığımızı.Havai fişekler gibi,bir anda büyük bir patlama ve parlama.Sonra sönüyor.Tehlikeli.Bir anda olan bir şey.Şimdi hatırlıyorum,o köprünün altında bir anda sevmeye başladığımızı birbirimizi.İşte bu yüzden yalnıştı.Benim o saatte o köprünün orada olmamam gerekiyordu.Her şey yanlış ve bir anda başlamıştı.İlahi kuralları çiğnediğimize emindim.O gün orada bulunmak büyük bir günahtı.Hiç yaşanmaması gereken bir anda göz göze geldik, gökyüzüne fırlatılan bir havai fişek patladı ve biz birbirimizi sevdik. Bana söylemiştin,bunun frenleri tutmayan bir arabanın içinde olmak demek olduğunu ve ben de buna bayılmıştım.Ben seni o arabanın içinden attım.Çünkü çarpacaktım.Frenleri tutmuyor dediğinde sana inanmıştım.Sağ çıkamayacağını biliyordum ölmekten daha korkutucuydu.
Reklam
Evet, Caynak, seni işte böyle ansızın yitirdik. On sekiz yaşında bir yiğit idin cepheye gittiğinde ve senin hatıran insanların belleğinde şimdi belli belirsiz. Ama ben seni olduğun gibi her şeyinle, her davranışınla hatırlıyorum. Cepheye gittiğin günü, beni çok sevdiğin ve acıdığın için haber vermeden gidişini ve o günkü görünümünü en ince ayrıntısına kadar hatırlıyorum. Bir gün tren istasyonunda sırtındaki gocuğu çıkarıp küçük bir çocuğa verişin de gitmiyor gözlerimin önünden. İstasyonda, bir ana ve dört çocuktan oluşan bir sığınmacı aile görmüştün. O çocukların büyüğü çıplak denecek kadar ince giyimliydi ve çok üşüyordu. Hiç düşünmeden sırtındaki gocuğu çıkarıp verdin o çocuğa. Sonra kendin, incecik ceketinle, soğuktan dişlerin takır takır vurarak dönmüştün eve. O soğukta, gocuğunu verdiğin o çocuk, belki bugün bir yetişkindir ve zaman zaman seni o günkü halinde hatırlıyordur. Onun bugünkü yaşı, senin o zamanki yaşından çok daha ilerde. Ama sen ona örnek oldun, öğreten oldun. İyilik, yola düşen, yoldan toplanan bir şey değildir. Tesadüfen ele geçen bir şey değildir. İnsan iyiliği ancak başka bir insandan öğrenir.
Senin adını duyduğum ve seni gördüğüm ilk günü,hatta saati bile daha dün gibi hatırlıyorum. Nasıl hatırlamam ki? Çünkü benim dünyam ilk o zaman dönmeye başlamıştı.
"Ben seni kolayca yakamadım, kolayca kaldıramadım vitrinlerimden. Adını telaffuz etmek boğazımda ve kalbimde geçmeyen bir acı peydahlar diye en beklenmedik anda seninle örtüşen bir anıyı etrafımdakilere hevesle anlatacakken sustum, Gittiğim bir yerde, daha önce onunla da gelmiştim dememek için tuttum kendimi, bir hayaleti her gün görüp sanki hiç yokmuş gibi davrandım. Şimdi sen yanımda durmuş yaşadıklarımızı tüm kusursuz yanlarıyla bana hatırlatıyorken, ben de tüm bunları unutmak için bir yabancıya sarıla sarıla içimden o ilk aşkın yükünü nasıl zor indirdiğimi hatırlıyorum. Koca bir kayayı uçuruma doğru nasıl sürüklediğimi hatırlıyorum, nasıl ağrıdığını hatırlıyorum kollarımın, en çok da göğsümün tam ortasının. Ama sen bunları bilmezsin, bilemezsin."
Aşık Veysel'in Ankara Maarif Koleji'ine geldiği günü hatırlıyorum, yanında küçük Veysel diye tanıttığı bir Aşık daha var. ikisi beraber çalıyorlar ve nedense benim duygu dünyamda büyük yer tutan bu olaya, benim öğrenci arkadaşlarım aldırmıyor. Oysa koca Veysel Bir efsane benim için. Onun gibi saz çalmaya uğraşan çocuk olarak, büyük Veyselle tanışmanın heyecanını yaşıyorum. 33 devirli plaktan tanıdığım ezgiler birbirini kovalıyor. Anadolu bilgesi Aşık Veysel "muhabbet bir ekin ekip yeşertmek" diyor "Sen Bir Ceylan Olsan Ben de Bir Avcı" dedikten sonra avına kıyamıyor ve Avcı'nın zalim tüfeği yerine sazını koyarak ekiliyor şöyle : "Avlasam çöllerde saz ile seni, bulunmaz dermanı yoktur ilacı, vursam yaralasam söz ile seni" Yüreğimin kökünde Aşık Veysel'in ve Anadolu'nun büyüklüğünü hissediyorum.
Sayfa 381 - DK
Reklam
516 öğeden 341 ile 350 arasındakiler gösteriliyor.