Kendi yolculuğumuzun anlamını ararken bir arada yaşamayı öğrenmek ve dünyayı bulduğumuzdan daha iyi bir yer haline getirmek zorundayız. Sen sen olduğun için ben değerliyim. Ben ben olduğum kadar dünyaya faydalıyım. Ben olmasaydım sen de olamazdın. Seni değerli kıldığım kadar ben de değerliyim. Sana verdiğim söz kadar kendime sadığım. Bana tandığın hak kadar özgürsün. Bana baktığında gördüğün sensin.”Senin aynan temizse ben de temiz görüneceğim. “Ben, beni keşfedersem senin değerini bilirim.
Verse 1: Fuat] (Doğa)
Cengiz Han zamanı akan nehirde
Elini yıkamanın bedeli ölümdü
Göç edip çürüdük
Çöp kusarak üç denize sıçan bi’ hale büründük
Egzoz gazı soluyan
Sağı solu belli olmayan
Mangala gitti maganda!
Gözlerimin içine bakarsan yalan söylemediğimi görürsün... Senin değerini bir tek ben bilirim, bütün gerçeği ben söyleyebilirim sevgilim... Benimle gelecek misin? Bırakmayacaksın beni, değil mi?
Benim Ölümüm [Ma mort]
Ölüm, “duvar”ın öte yanındakilerden olduğu için hiçbir şekilde insani olmayan şey gibi görünürken, sonra bir anda bambaşka bir bakış açısından düşünülmeye, insan yaşamının bir olayı gibi ele alınmaya başlandı. Bu değişiklik çok açık bir biçimde anlaşılır: ölüm bir terimdir ve her terim (ister sonuç, ister başlangıç terimi
Gözlerimin içine bakarsan yalan söylemediğimi görürsün... Senin değerini bir tek ben bilirim, bütün gerçeği ben söyleyebilirim sevgilim... Benimle gelecek misin? Bırakmayacaksın beni, değil mi?
"Sen sen olduğun için ben değerliyim.Ben ben olduğum kadar dünyaya faydalıyım.Ben olmasaydım sen de olmazdın.Seni değerli kıldığım kadar ben de değerliyim.Sana verdiğim söz kadar kendime sadığım.Bana tanıdığın hak kadar özgürsün.Bana baktığında gördüğün sensin.Senin aynan temizse ben de temiz görüneceğim.Ben, beni keşfedersem senin değerini bilirim.Sen sen olarak ben de ben olarak birlikte yaşamaya ne dersin?" #alıntı
• Yaşadığımız yüzyılın toplumsal ve bireysel sorunlarına dair yaptığı tespitler ile modern zaman gurusu olarak adlandırılan bir filozof.
Felsefe bölümü mezunu öğretim görevlisi olduğundan kendisine Japonca'da öğretmen anlamına gelen "Osho" denilmesini istemiştir.
Mistik öğretilerini, herkesin 'kendi yolculuğunu yapması" gerektiği temeline dayandırır.Kendini arayan insanın, mutluluğun, egonun, öfkenin, yaşamanın, özgürlüğün ve bilincin ne olduğunu anlamayı, doğru şekilde anlamlandırmayı ve sorgulamayı fikirleriyle aktarır.
Osho, düşünceleriyle toplumun büyük bir kısmının dikkatini çeker.Bu durum bir süre sonra yaşamını hem siyasi hem sosyal anlamda etkilemeye başlar.21 ülkeye girişi yasaklanır.Ve doğduğu topraklara Hindistan'a dönerek yaşamının sonuna kadar orada kalır.Ölüm şeklinin hâlâ muamma oluşunun yanında mezarının da olmadığı söyleniyor.Ayrıca vasiyeti üzerine oditoryumuna şöyle yazılmış; "Hiç doğmadı, hiç ölmedi, sadece bu gezegeni 11 Aralık 1931 ile 19 Ocak 1990 arasında ziyaret etti."...
Okurken kaleminizi ve defterinizi hazır bulundurun.Çünkü her öğretinin altını çizeceksiniz.Keyifle okudum.Keyifle okunsun.
Çeviri: Tuğba Sarıünal
Bir adını biliyorum, bir de yaşını… Yüzünü görmedim ya sen yaşta kızkardeşim var. Mutlak ona benzersin. Başkaca düşünemem. Sen Cezairden bir can’sın, ben Türkiyeden. Ayrı suların, ayrı toprakların çocuklarıyız ama kardeşiz.
Ben, bu kahrolası yazıya oturanda, senin idâmın için hazırlıklar yapılıyordur. Karşında Lejyon’dan bir manga… Dünyamızı,
SPOİLER İÇERİR
Kitabın sunuş bölümde yer alan " Üst perdeden nasihat buyuran üsluplar, gençleri hiçbir şekilde etkilemiyor." cümlesindeki gençlerden biriyim ben de...
Kitabın yazarı Nouman Ali'yi 4 yıl önce keşfetmiş olup sohbetlerini elimden geldiği kadar pür dikkat dinlerim zira acıtasyonun dibine vuran, yapılması güç şeyler
Yine de suç benimdir onların değil benim
Karanlıkları delen bir ışık olamadım
Akıtamadım ayağına gönlümün pınarını
Senin gönül kentine bal ve sütten bir nehir
Tatlı doğu rüzgarı beni sana ittikçe
Zehirden kılıcını savurdu bana batı
Ben akşamın ufkunda döne döne battıkça
Seni kuşattı durdu firavun saltanatı
...
Herkes bir kurtuluşa erdi
Yerleştikleri için senin kutlu çevrende
Payını alacaktır güneşten katran bile
Yeraltı sularında da var ayın med ve cezri
Köle diye mi sattın ayrılık ateşine
Sana köle olmanın değerini bilmeyen
Kendini dev saymanın sonsuz cehennemini
Benliğinde taşıyan gurur sarhoşu beni
Artık yolun uğramaz bilirim toprağıma
Ömrüm yanıp yıkılmış harap ölüm sayfası
Sen orda hakikata çevirirken yalanı
Ah, yalana çevirdim ben burda hakikatı
(Uzun olduğundan bu şiiri kendim için paylaşıyorum. Yaklaşık on sene önce Eskişehir'de, Anadolu Üniversitesi'nin kütüphanesinde, benim için zor bir depresyon zamanında okumuştum Zahit Atam'ın Yakın Plan Yeni Türkiye Sineması kitabını. Gariptir, belki tamamen duygusallık, belki şiir gerçekten çok güzel ; ama on yıldır okuduğum onca
-Neredeydin bu saate kadar?
-Arkadaşlarımlaydım.
-Arkadaşlarınla nerede?
-Her zaman gittiğimiz kafede.
-Sen beni delirtmek mi istiyorsun? Evli olduğunu sen unutmuş olabilirsin ama ben unutmadım, geçen ay evlendiğimizi sana hatırlatırım, artık bekar değilsin.
-Hayır evli olduğumu bende unutmadım. Evlendiğimizden beri ilk defa dışarı çıktım, biraz
Al beni ey yar,Al içimde geçmeyen yara,Al beni,Koynuna bu gece. Sen sabah güneşi ol beni güneş yap hadi,Bilir misin o uzanan bacakların bana tutunacak bir dal en güzel heykeltıraşın elinden çıkmış bir eserdir.Tanrı yokluğuna şüphelerimi kaldırıyorsun al beni koynuna. Terleyim üstünde içinin her zerresini işleyim sen beni öyle işledin işte.Al hadi hem de bir meczup gibi,delinim ben senin.Al beni koynuna uzun yoldan geldim karanlıklar geçirdim gündüz vakitleri al beni koynuna.Senin gerdanın en güzel değerini ben bilirim çünkü gördüğüm hissettiğimsin.Ya o göğüslerin,Her arafta kaldığında cenneti müjdeler.Kevser ırmağı geçmiş dudakların var içsen şarap dünyada haram,ahirette ödülümdür bunlar.Dudaklarını istiyorum bu dünyada,Cehenneme düşmek o dudaklar için.Çok uzak yoldan geldim al beni koynuna
...
Firavun saltanatı firavunlar sanatı
Ve firavun saatı bir kent ördü çevrende
Güleryüzlü yılanlar ve akrepler ülkesinde
Sen güller ve inciler gibi aynı kaldın yine de
Kötülüğü görmeyen gözlerin mucizesi
Meleklere define olağanüstü kalbin
Paçavrayı ipeğe çevirmesini bilir
Bakırı altın yapar ölüleri diriltir
Herkes bir kurtuluşa erdi
Yerleştikleri için senin kutlu çevrende
Payını alacaktır güneşten katran bile
Yeraltı sularında da var ayın med ve cezri
Köle diye mi sattın ayrılık ateşine
Sana köle olmanın değerini bilmeyen
Kendini dev saymanın sonsuz cehennemini
Benliğinde taşıyan gurur sarhoşu beni
Artık yolun uğramaz bilirim toprağıma
Ömrüm yanıp yıkılmış harap ölüm sayfası
Sen orda hakikata çevirirken yalanı
Ah, yalana çevirdim ben burda hakikatı
ALINTI
BÜTÜN ANNE BABALARIN VE EĞİTİMCİLERİN OKUMASI GEREKEN BİR YAZI ....( Alıntı)
Yurtdışına Dil öğrenimi ve eğitim için çıkmıştım.
Türkiye’de daha önce ciddi hiçbir iş deneyimim yoktu, rahat bir öğrencilik hayatım olmuştu.. Yaşam masraflarını karşılamak için bir Restaurant’ta çalışmaktaydım. Benimle birlikte 14-15 yaşlarında yerli bir Lise
Gözlerimin içine bakarsan yalan söylemediğimi görürsün...
Senin değerini bir tek ben bilirim, bütün gerçekleri ben söyleyebilirim sevgilim...
Benimle gelecek misin?
Bırakmayacaksın beni, değil mi?