Siyaset, nihayetinde rekabete dayalı bir oyundur. Bir tarafın gücü, öbür tarafın zayıflığı demektir ya da tam tersi. Mücadeleye yeni katılanların başarısızlığı eskilere bir şans daha vermektedir.
Uyumayacaksın
Memleketinin hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın
Çünkü sen artık o sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin
Uyuyamayacaksın
Düzelmeden memleketin hali
Düzelmeden dünyanın hali
Gözüne uyku giremez ki...
Uyumayacaksın
Bir sis çanı gibi gecenin içinde
Ta gün ışıyıncaya kadar
Vakur metin sade
Çalacaksın.
"Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı hem aptallık, hem inanç devriydi hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu..."
Öyle yıkma kendini
Öyle mahsun, öyle garip…
Nerede olursan ol
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne
Tükür yüzüne celladın
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
Dayan kitap ile
Dayan iş ile
Tırnak ile, diş ile
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni!
İnsanlık bugünden ziyade, yarının endişesi ile yaşıyor, halinden ziyade akıbetini düşünüyor. İnsanlık her zaman, ya mukadderini yaratmak için yorucu mücadele içindedir, ya da buna hazırlık yapmaktadır. Halde her yaşayış insanlığın akıbetine adanmış bir yaşayıştır. Biz mukadderimizle alakamızı kesince, başkaları bizim mukaddesatımızı idare edici oluyorlar.
Neresinde kaldığımı unutmayayım diye değil, tam da neresinde vazgeçtiğimi hatırlayayım diye sayfayı köşesinden katlayıp rafa kaldırıyorum, yani artık istemiyorum Osman.
Bir insanın içinde yaşadığı cemiyete ve hatta dünyaya yapacağı veya yapması gerektiği ilk katkı konuşurken kelimelerini itina ile seçmesi ve dikkatli bir şekilde tasarruf etmesi ile olur.