Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Serra Kalfa Kayıkci

"Geldikleri gibi giderler." Bu sözün sadece bir temenni olmadığı , belirli bir plan, değerlendirme ve stratejik öngörüyle söylendiği açıktır.
Reklam
Dünya tarihinin hemen hiçbir safhası, dünya coğrafyasının hemen hiçbir önemli parçası yoktur ki orada Türkler olmasın.
Türkiye İmparatorluğu'nun bir yerde coğrafyadan silinmesi ve tarihinin unutturulması gerekiyordu. Bu kinin sözcülüğünü ise Sevr'in başlangıcında Clemenceau, Osmanlı delegelerine karşı zehir zemberek bir konuşmayla şöyle yaptı: "Siz bizden ne bekliyorsunuz, medeni dünyaya dâhil değilsiniz, idareniz altındaki milletlere hiçbir ilerleme sağlamadınız . Haydut Almanlarla iş birliği yaparak bizleri soymaya kalktınız..."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Okullarını ve sınıflarını boşaltacak kadar gençlerini yedek subay harbinde harcamak, demircilerini ve çiftçilerini cephelerde yok edecek ve iktisadiyati adeta onlarca yıl kalkınamayacak derecede boğazlamak bu hükûmetin ehliyetsizliğinden kaynaklandı. Hükûmet Türkiye İmparatorluğu’nu basiretsiz politikalar ve ani kararlarla çok erken ve çok pahalı bir biçimde yok etmişti. Bu aynı zamanda milli sınırları da mahvetmişti.
Geç olmadan kendimi çekmek, şu üstün ahenkten tamamen vazgeçmek niyetindeyim . O iğrenç yerde öcü alınmamış gözyaşları döküp göğsünü yumruklayarak, “Tanrıcığı”na yalvaran yavrunun tek gözyaşına değmez bu üstün ahenk ! Değmez , çünkü çocuğun gözyaşlarının hesabı sorulmadan kalıyor. Karşılık olmalı , yoksa kutsal ahengin anlamını kavramak mümkün değil. Ama neyle ödenebilir bunlar ? Var mı böyle bir şey ? Bir öç mü sadece? Öcü ne yapayım ben , canavarlar cehenneme gidecekmiş ; cehennem , yaptıkları kötülüğü, mahvettikleri hayatı geri getirebilir mi ?
Sayfa 326 - İvan FyodoroviçKitabı okudu
Reklam
Diyelim ki ölümsüz ahengi sağlamak için acı çekmemiz gerekiyor, kabul. Ama çocukların ne ilgisi var bununla, lütfen söyler misin bunu bana? Onların hayatta acı tatmak, ıstırap çekmek pahasına ahenk satın almalarına ne gerek var?
Sayfa 325Kitabı okudu
Düşünüyorum da , şeytan yoksa , o zaman onu insan icat etmiştir ; hem de kendi benzeri olarak icat etmiştir.
Sayfa 317 - İvan FyodoroviçKitabı okudu
O gün Cumhuriyet’in 15. yıl kutlamaları yapılacaktı. Atatürk Ankara’ya gidip kutlamaları görmeyi çok istiyordu. Öncesinde bize şöyle demişti: “Ankara’ya gidelim, ne olacaksa orada olsun.“ Ama bu imkansızdı, doktorlar yataktan çıkmasına bile izin vermiyorlardı. Ne yazık ki 29 Ekim günü hepimiz Atatürk’ün odasına toplanmış, onu oyalamanın
Sayfa 165Kitabı okudu
Uzun bir süre aradıktan sonra Atatürk’ü bulduk. Meğer bir düğüne katılmış, sohbet ediyor, gülüyor, eğleniyormuş. O gecenin bitmesini istemiyordu, orkestraya işaret etti, zeybek oynamak istiyordu. Belki de son kez… Artık sağlığı buna elvermezdi. “Paşam çok yoruldunuz, uygun görürseniz dönelim,“ desem de engelleyemedim. Oynamaya başladığı an, büyük bir acıyla gözlerinde ölümü gördüm. Yıllar önce hepimiz gencecik birer askerken, Selanik‘teki gazinoda oynadığı zeybeği hatırladım. Yine öyle haşin bir kartal gibi kollarını açtı, kararlılıkla sertçe dizini yere vurdu. Belki de gözlerinin önünden o yıllar geçiyordu ama bu sefer burnundan bir damla kan damladı. Atatürk’ün son dansını, pek çok kişinin gözü yaşlı izlediğini fark ettim. Parça bittiğinde yorgun ama gülen gözlerle davetlilere şöyle dedi. “Sayenizde çok güzel bir gece geçirdim, hoşçakalın arkadaşlar.“
Sayfa 162Kitabı okudu
Paşamın nasıl bir lider olduğunu daha iyi anlaman için burada tuttuğu defterinden birkaç satırı seninle paylaşmak isterim. Bu satırlarda ileride hayalini kurduğu toplum için yapılması gerekenler yazıyordu. 1.Egemen ve güçlü analar yetiştirmek. 2.Kadınlara özgürce yaşama hakkı sağlamak. 3.Karşılıklı sevginin gereği olarak, kadınlarla bir arada, ortak yaşamak…
Reklam
Savaş kahrolmak demektir oğlum. Gece gündüz burnuna dolan ölüm kokusundan yıllar boyu kurtulamamak demektir. Açlık, susuzluk, dizanteri, hastalık ve hatta aklını oynatmak demektir.
Ah, sıskacık, tüy kadar hafif bu çocuğun cesedi ne kadar da sefildi! Karda ölmüş bir serçeyi şiltenin üstüne yatırsalar bu kadar az yer kaplamazdı.
Ama kanatlarını çırpan yapraklar uçup gittiler yaşam dolu, her tomurcuk öğrendi uçmayı, ve çırılçıplak kaldı ağaç, ağlayarak kış yağmurunda.
ve sen orada , bir başına, uyanık, doğmadan , çiçek açmadan, geceyle baş başa.
"Ama yandınız, kül oldunuz." "Ama vardım, kül bunun kanıtı."
Sayfa 110Kitabı okudu
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.