Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Serra Kalfa Kayıkci

ve sen orada , bir başına, uyanık, doğmadan , çiçek açmadan, geceyle baş başa.
Reklam
"Ama yandınız, kül oldunuz." "Ama vardım, kül bunun kanıtı."
Sayfa 110Kitabı okudu
Annem içeri dışarı girip çıkıyor, yemekler hazırlıyor, somyanın her önünden geçişte basma örtüsünü çekiştiriyor. Onun kaygısı beni adamlardan korumak değil mi? Böyle bir düşmandan saklanmak. Ama sonunda o dünyanın insanlarından birine karı diye armağan etmek. Bütün özendiği bir canavar parçalasın diye bir melek yetiştirmek.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bu kapıları bana Atatürk açtı softa herif anladın mı, Atatürk açtı bu kapıları bana, sen kim oluyorsun da yeniden o karanlık deliklere tıkmaya kalkıyorsun Türk kadınını ha ?
Haluk'u ve onunla birlikte birkaç kişiyi tutuklamışlar. Çok üzüldüm. Ne olacak şimdi!
Reklam
Ve şimdi, Noel Baba'ya, diş perisine, Hansel ve Gretel'e ya da köprünün altında yaşayan deve inancımızı kaybettiğimiz için O bizimle yüzleşmeye hazır. Geri gelin, diyor. Geri gelin, başladığımız işi bitirelim. Sapanlarınızı, taşlarınızı, yoyolarınızı getirin! Oyunumuzu oynayalım! Geri gelin ve bakalım en basit şeyi hatırlayabilecek misiniz: Nasıl çocuk olacağınızı, inanmanın verdiği güven duygusunu ve karanlıktan korkmayı. Diğerlerine olmasa da sonuncusunda yüzde yüz başarılıyım: Korkuyorum. Hem de nasıl.
Sayfa 958Kitabı okudu
O gün toplanan milletvekillerinin içinde Türkçe bilmeyenler bile vardı. Gelecek için seçim kanunu tartışılırken, “milletvekillerinin Türkçe bilme mecburiyeti” hükmüne Arap mebuslar itiraz etmiş, Ahmet Vefik Paşa da “Aklınız varsa dört yıla kadar öğrenirsiniz” demişti.
Devlet, ömrünü dolduracak, görevlerini tamamlayacak, ama elbette ölmeye razı olmayacaktır; derken yine yıldırımlar, boranlar, yangınlar. O ılımlı "evrimi" gümbür gümbür bir "d" ile ilelebet taçlandıracak kanun işte budur.
Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa. Ben, kurşun kalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım.
Sayfa 598Kitabı okudu
Mısra 11: Kelime ve yalnızlık...
Kelimeden önce de Yalnızlık vardı. Ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti Yalnızlık. Kelimenin bittiği yerde başladı; Kelime söylenemeden önce başladı. Kelimeler, Yalnızlığı unutturdu ve Yalnızlık, Kelime ile birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, Yalnızlığı anlattı ve Yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız Kelimeler acıyı dindirdi ve Kelimeler insanın aklına geldikçe , Yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.
Sayfa 151Kitabı okudu
Reklam
En fantastik maceralar bile evinizden dışarı attığınız adımla başlar ve o adımdan sonra… Her yere gidebilirsiniz.
Sayfa 498Kitabı okudu
Uyanınız! Halkınızın kurtuluşu için elinizi taşın altına koyun. Ülkenin dörtte üçü korkunç ve sefil bir hayat sürüyor. Köylüler ve işçiler ölümle pençeleşiyor, bedenen ve ruhen çöküyorlar.
Milyonlarca insan derin bir sefalet içinde doğuyor, yaşıyor ve ölüyor. Böyle olması gerekiyor mu? Doğuştan zeki milyonlarca insan hayatları boyunca hayvanlar gibi cahil yaşamaya mahkûm bırakılıyor. Sayısız küçük kardeşiniz  kabalığa, acımasızlığa teslim ediliyor. Peki böyle mi olmalı? ’ Evet, böyle olmalıdır.’ derseniz sarf ettiğiniz bu iğrenç sözlerden utanmaz mısınız?
Oturdum, gözlerimi kapadım, düşünmeye koyuldum. Bizden yüz, iki yüz yıl sonra yaşayacak olanlar, kendileri için yollar açtıklarımız bizi hayırla anacaklar mı acaba? Yok, anmayacaklar!
On yıl içinde başka biri olup çıktım. Neden biliyor musun? Çok çalıştım. Sabahtan akşama kadar durup dinlenmeden, bütün gün ayaktayım… Geceleri de şimdi gelip hastaya çağıracaklar korkusuyla uyuyabilirsen uyu. Seninle tanıştığımızdan bu yana bir tek boş günüm olmadı. Yaşlanmaz mı insan? Zaten yaşam dediğimiz şeyin kendisi de öylesine sıkıcı,aptalca ve kirli ki… Yutuyor insanı. Çevren tuhaf kişilerle dolu, baştan aşağı tuhaf kişilerle. Onlarla birkaç yıl birlikte yaşayınca da, farkına varmadan tuhaflaşıyorsun sen de. Kaçınılmaz bir yazgı bu.
38 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.