O Gecenin Ardından yıllar geçse de en sevdiğim kitaplardan biri olarak yerini koruyor. Yıllar boyu bu kitabın konusuna benzer, havasına sahip bir başka kitap arayıp durdum. Yok.
Kendimi tekrar tekrar Faith ve Gray'in hikâyesinde bulup ilk okuyuşumdaki kadar etkilenmeye devam ediyorum.
Kitap iki öyküden oluşmakta; bunlardan ilki bir zanaatla beklenmedik bir karşılaşmada, Paris’i ziyaret eden ve dünyayı detaylı gözlemleyen hedonist bir karakter bir yankesiciyi uzaktan gözlemleye başlar. Kitapta Paris’in her detayı, yankesicinin her hareketi hem inanılmaz akıcı, hem detaylı hem de sıkmayan kusursuz bir üslupla anlatılmış. Öykünün sonunda yankesicisinin kendini hırsızlamaya kalkmasını tahmin etmiştim, fakat yine de heyecanla okudum. İkinci öyküsünde ise, sosyete bir hayat kadınını kaleme almış. Burada da hayat kadının aşka olan özlemi, tutkusu, heyecanı ve yaşadığı hayattan nefret etmesi gözler önüne serilmiş. Stefan ZWEIG, duygularını kusursuz şekilde kaleme döken bir yazar. Duygusal bir karakter olduğu her yazınından belli oluyor. Nitekim yahudi olması ve nazi döneminde kitaplarının yakılmasından sonra Brezilya’da intihar etmesi de bunun göstergesidir. İnsan tahlillerinin başarısı ise, Felsefe mezunu olmasına bağlı bence. Çok sevdiğim bir yazar, her kitabını çok başarılı buluyorum.
“ Öldüğümde çok sevdiğim şu kitabın sayfalarını artık çeviremez olacağım, bu yüzden de ölmeden önce hepsini okumuş olmaya dair nafile bir umut besliyorum. “
#sonşanskütüphanesi #freyasampson #thelastlibrary
Merhaba herkese size kapağını çok tatlı bulduğum ve kütüphane dendiğinde orda bittiğim için güzel bir kitapla geldim. Puanı (3.75) ve okunması (26k) düşük o yüzden büyük beklentilerle başlamadım.
June, annesi öldğkten sonra kasabada kalmaya devam edip bir ilkokuldan bozma kütüphanede çalılmaktadır. Annesini kaybetmeden önce yazar olmak gibi hayalleri olan June kendisine kurduğu izole hayatında mutlu hissetmektedir. Çalıştığı kütüphane kapanma tehlikesine girince bir grup kampanyacı ile kütüphaneyi kurtarmaya çalışır.
Kitapta sevmediğim beni rahatsız eden tek şey june'un çok ezik yaratılmış olmasıydı. Sanki kitapları sevmesi, kütüphaneci olması onu ezik yapıyor gibi bir şey yaratmaya çalışmış yazar. Yani verdiği her karar çekimser her şeyde yeteneksiz filan aşırı sinir bozucu hareketleri var. Eskiden belki kitap okuyanlara bu yaftalar yakıştırılıyordu ancak artık okur olmak böyle bir şey değil. Sosyal becerilerden ari değiliz. Sırf konuşacağı bişi yoktur diye randevuyu ertelemeye çalışan bir tip değiliz. Bence böyle sosyal anksiyetesi olan ezik bir tipin kütüphaneci yapılması düşündürücü olmuş. Elbette June büyük değişim geçirip sevgimi kazandı ama başlardaki izlenimi bilemedim. Yine de kitap yan karakterleriyle okuması eğlenceli bir kitaptı. Hele stanley en sevdiğim karakter sizin de öyle olacaktır. Kütüphaneleri, kitapları, okumayı seven herkes kendisinden bir parça bulacaktır. O yüzden bence kitabı kaçırmayın ama almadan önce bölümleri kontrol edin bendeki kitapta eksik bölümler vardı pdf ten tamamladım
Rafael Bernal, Latin Amerika edebiyatı için oldukça önemli bir isim olmasına rağmen bildiğim kadarıyla kendisinin Türkçeye çevirilmiş tek eseri bu kitap. Kitabı uygun bir fiyata görünce hemen heyecanla satın aldım ve okumaya başladım. Bazı açılardan kitabın hem sevdiğim hem de sevmediğim yanları oldu.
İlk olarak karakterlerden bahsetmek
Victor E. Frankl, 1905 doğumlu Yahudi bir psikiyatristtir. Nazi soykırımında Auschwitz toplama kampında tutuklu kalarak birçok acılara tanık olmuş ve bizzat da deneyimlemiştir. Ailesini de bu kamplarda kaybetmiştir. Bunca acıya maruz kalmış ama bu zorluklara rağmen hayattan vazgeçmemiştir. Kitapta da yazar ve okurlar olarak bunu sorguluyoruz.