"Başkalarını sevmeyi mantık bulmuş olamaz. Mantığa aykırıdır çünkü sevmek."
...
(Anna Karenina, İletişim Yayınları)
Tolstoy'un bu eseri gerçekten çok etkileyiciydi.
Her karakter oldukça ilginçti. Benim en fazla dikkatimi çeken Levine oldu. Onun yaşamın anlamını ve Tanrı'yı arayış çabaları etkileyiciydi.
Çok kitap okuyan biri olarak, mantığının esiri olması , aklını doyurması ama aç ruhunu doyuramaması ve içindeki itiraf edemediği Tanrı inancı...
Tanrı'ya inanmaya ihtiyaç yok derken, karısının acılar içinde attığı doğum sancısı çığlıkları karşısında yalvarışa geçişi!!!
Tolstoy'un İtiraflarım isimli kitabını okumuştum, oradaki arayışlara benzettim Levine'ninkileri...
Bir de herkesin bildiği o malum yasak aşkın, Anna'nın hikayesi...
Verilmek istenen mesajlar sanki şunlardı:
Öncelikle kimseyi tercihlerinden dolayı yargılayacak kadar günahsız değilsiniz.
Bir de sadece "tensel bir aşk" üzerine kurulan birliktelikler ,giderek tutkusunu kaybetmeye mahkumdur.
Bunun yanında tensel aşk ile birleşen eşlerin birbirlerinin kişiliklerine olan ruhsal aşkı... işte bu karışım giderek büyür ve kolay kolay yara almaz.
Kitabın dili ise oldukça akıcıydı. Sadece dönemin Rusya'sının toprak yönetiminin uzun uzun anlatıldığı bölümler , kitaptaki aşk öykülerinin büyüsünü bozmuştu bence biraz.
Savaşın tartışıldığı bölümde ise bir söz vardı ki vuruldum o söze:
"Savaşı gerekli mi buluyorsunuz, çok güzel, savaştan yana olanları , cephede savaşmak üzere en ÖN SIRALARA yerleştirin o halde..."
Bu son söz için ise söyleyecek sözümün olmaması!!!