Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Okullarda Artan Şiddet Vakaları Hakkında
Öğretmen kimliğimden bağımsız olarak son birkaç yıldır ülkede artan olayları üzerine uzun uzun düşünmüştüm. Şiddeti öven ve güvensiz bir toplum yaratan düz mantık bir hegemonya ile karşı karşıyayız diye de bir sonuç elde etmiştim. En başta aile,akrabalar,yakın çevre,komşular,sokaklar,okullar,hastaneler. Bütün bu saydığım yerlerde her gün onlarca şiddet olayı yaşanıyor. Okul özelinde konuşursak öğrenciler arasında akran zorbalığı da çok fazla. Bir etnik köken meselesi de değil bu. Geçen hafta da bir öğretmeni bıçakladılar bacağından. Yapanın kimliği sorgulanmadı. Hadi yine mülteci meselelesini de ele alalım. Şu an okullarda Türkiye'de doğmuş ve liseyi bitirecek çocuklar var artık. Bu çocuklar da bu toplumun içinde büyüdüler. Sırf başka etnik kökene bağlı diye ne kimse melek olabilir ne şeytan.
Transi
Yumuşak trans, ne demektir bu? İçinde sertliği de barındıran bir yumuşaklığı ifade eder. Köken olarak şiddet bağlamında kullanılan transir esasen ölüm sancıları çekmek anlamına gelirdi; kadavra heykeline de transi denirdi.
Sayfa 92
Reklam
134 syf.
8/10 puan verdi
Ben Kimim? Kimliklerimiz Ne Kadar Gerçek?
Amin Maalouf'un Ölümcül Kimlikleri, kimlik denen karmaşık ve kafa karıştırıcı kavrama adeta bir ayna tutuyor. Tek bir kimliğe hapsedilmenin tehlikelerini ve kimliklerimizin ne kadar da akışkan olabileceğini gösteriyor. Kitap üç bölümden oluşuyor: Kimlikler Nasıl Oluştu? Ulus, din, etnik köken gibi kimlikler nereden geliyor, nasıl değişiyorlar? Maalouf bize bu kimliklerin sabit kalıplar olmadığını, zamanla değişebileceğini ve farklı anlamlar taşıyabileceğini hatırlatıyor. Ben Kimim? Tek bir kimliğe mi sahibiz, yoksa bir sürü kimliğin bir araya gelmesi mi bizi biz yapan? Aile, arkadaşlar, ilgi alanları, inançlar... Hepsi kimliğimizin parçaları mı? Maalouf bu sorulara kafa yoran bir cevap veriyor. Kimlik Çatışması: Farklı kimliklere sahip insanlar karşı karşıya geldiğinde ne oluyor? Gerilim, şiddet, savaş... Maalouf bu çatışmaların üstesinden nasıl gelebileceğimizi sorguluyor ve diyalog ile anlayışın önemini vurguluyor. günümüzde kimlik ve aidiyet kavramlarını anlamak isteyenler için bir rehber niteliğinde. Maalouf'un akıcı kaleminden çıkan bu eser, okurları kimliklerinin ne anlama geldiğini ve farklı kimliklere sahip insanlarla nasıl ilişki kurabileceklerini düşünmeye teşvik ediyor. Kimliklerle kafanız mı karışık? Maalouf size yardımcı olmak için burada!
Ölümcül Kimlikler
Ölümcül KimliklerAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 20197,8bin okunma
Neolitik zamanlarda içkin erkek şiddetinin kadınları zor l a alı­ koyduğuna yönelik evrimsel anlatılar da bu yakıştırmaları kuv­ vetlendiriyor ve alttan alta erkek şiddetini bir şekilde doğal olarak konumlandırıyor. İlginç bir biçimde evrenin yaratılış mitlerinden insan toplumlarının kuruluşuna kadar pek çok köken hikayesi, ilksel bir şiddet eylemini içerir: her zaman bir Büyük Patlama ya da saldırgan bir cinai edim mevcuttur. Kadınlara nüfuz etmeye yönelik antik, doğuştan ve güçlü eril itki fikri açık bir şekilde ka­dınların nüfuz edilmeye yönelik antik ve doğuştan bir itkiye sa­ hip olduğunu ima eder. Yani kadın düşmanlığı statükosu için daha fa zla gerekçelendirme.
112 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 saatte okudu
Radikal İslam ülkelerinde kadın olmanın bedeli nedir? Erkek egemenliğini dinle yoğurup, kadın bedenine kasıtlı ve kalıplı yön vermeyi amaç edinen bir yapılanma içerisinde kadın olmak, günlük cephede mücadele etmekle eş değer zorluktadır. Bedeli ise; özgürlüğü iki dudak arasına bırakmakla, izinlerle, cezalarla ve haksız sünnetlerle ödenen bir ölüm
Sıfır Noktasındaki Kadın
Sıfır Noktasındaki KadınNevâl El-Seddavi · Metis Yayınları · 201613,5bin okunma
Aztekler, köken olarak, 13. yüzyılın ortalarında Meksika Vadisine ulaşmış, sınırlı tarım bilgisine sahip avcı-toplayıcı bir halktı. Bölge, (...) Teotihuacan ve Maya uygarlıklarının mirasçısı olan ve Aztekleri egemenlikleri altına alarak onlara işlemek üzere en verimsiz toprakları bırakan birkaç şehir devleti tarafından zaten işgal edilmişti. Bununla birlikte Aztekler uzun süre boyunduruk altında kalmadılar. Ürünlerinin miktarını muazzam bir şekilde artırmalarına olanak veren teknolojik bir atılım -göller üzerindeki yapay adalarda (chinampas) tarım- yapmışlardı ve entansif tarıma geçilmesini, toplumun geri kalan kısmını zorla çalıştıran aristokratik bir sınıfın ortaya çıkması izlemişti. Bu aristokrasi, yalnızca Aztek alt sınıflarını sömürmekle tatmin olmuyordu. Kısa süre sonra Meksika Vadisi'nin egemenliğini ele geçirmek için öteki şehir devletleriyle savaşmaya başladı ve sonra da güneye, bugün Guatemala olan bölgeye yayılan bir imparatorluk kurmaya girişti. Yeni militarist yönetici sınıfın ortaya çıkışına askeri bir ideolojinin gelişmesi eşlik etti. Bu ideoloji, şiddet yolunda ölenlere ebedî bir hayat sunan ama günlük yolculuğunu sürdürebilmesi için sürekli insan kanıyla beslenmesi gereken, Azteklerin eski kabile tanrısı, Huitzilopochtli'ye, arı kuşuna, tapınma esasına dayanıyordu. Bu dinin ana törenlerinden biri savaş esirlerinin kurban edilmesiydi ve tabi olan halklar Azteklere, maddi haracın yanı sıra kurban edilmek üzere bir- kaç kadın ve çocuk vermek zorundaydılar.
Sayfa 170Kitabı okudu
Reklam
Öte yandan ön yargı ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Bu kitapta ele aldığımız sosyal davranışların tümü içinde ön yargı en yaygın ve en tehlikeli olanıdır. Ön yargı hemen herkesin hayatını bir şekilde etkiler. Hepimiz stereotipleştirme ve ayrımcılığın kurbanları ya da potansiyel kurbanlarıyız ve bunun tek nedeni din, cinsiyet, milliyet, etnik köken, cinsel yönelim, dış görünüm ya da engelli olmak gibi tanımlanabilir bir grubun üyesi olmamız. Günümüzde ön yargılar eskiye oranla daha az ve daha seviyeli bir şekilde ifade edilse bile kurbanlarının sırtında ağır bir yük olmayı sürdürüyorlar. Nefret suçları, kilise yakma olayları ve ön yargı kaynaklı sayısız şiddet eylemi hâlâ yaşanıyor; Amerika'daki büyük bir şehirde gece olduğunda Afrika kökenli Amerikalıların kendilerini alacak bir taksi bulmakta zorlanması gibi daha "küçük çaplı olaylar da yaşanmaya devam ediyor (Fountain, 1997).
Sayfa 745Kitabı okudu
412 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
gerçekçi, orijinal, şaşırtıcı
çok gerçekçi bir bakış açısı var. Ancak dini ve manevi konularda ön yargılı buldum. İlgimi çeken kısımları not almıştım. - 19: insan kelimesi gerçekte homo cinsine mensup bir hayvan anlamına gelir. Homo sapiens dışında pek çok tür mevcuttur. - 20: Homo neandertalensis, Homo erectus, Homo soloensis, Homo denisova, Homo rudolfensis, Homo
Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens
Hayvanlardan Tanrılara: SapiensYuval Noah Harari · Kolektif Kitap · 201936,4bin okunma
NOTLAR: Yazar: Anthony Giddens Çevirmen: Cumhur Atay Ulus-devletlerin gelişimi, geleneksel devletler açısından temel olan şehir/kırsal kesim ilişkilerinin çözülmesini varsayar ve yüksek yoğunlukta idari düzenlemelerin (sınırlarla ilgili) ortaya çıkmasını gerektirir. Geleneksel devletler (sınıflara bölünmüş toplumlar) esasen karakterde
Levinas başka'yla kurulan sezgisel temas şiddet içerirken, başkasıyla konuşmak şiddet içermez, der. Derrida ise tam tersine, "Her türlü söylem kendi içinde mekânı ve Aynı'yı alıkoyar," der ki bu da söylemin "köken itibariyle şiddet içerdiği" anlamına gelir
Sayfa 381 - MetisKitabı okudu
Reklam
Burjuvaziye zor kullanmak dışında alternatif yoktur.
Proudhon ve Kropotkin toplumsal devrimden yana düşünürlerdi ve devrimin kansız olamayacağının bilincindeydiler. Ama gene de örneğin Proudhon'un politik devrimi reddetmesinde şiddetten duyduğu tiksinti ve politik olmayan bir devrimin şiddetsiz gerçekleştirilebileceği umudu yatar. Bütün anarşistlerin bağlandığı "genel grev" efsanesi kansız devrim hayalinden köken alır. Anarşizmin yıkıcı yönüne en fazla vurgu yapan, bu yüzden de en fazla şiddet taraftarı olarak bilinen Bakunin bile bu konuda şöyle diyor: "Kanlı devrimler genellikle zorunludur; insanoğlunun aptallığına teşekkürler, bu zorunlulukta şeytani, devasa bir şeytani yan, büyük bir felaket gizli; yalnızca kurban açısından değil, aynı zamanda uğruna gerçekleştirildiği amacın saflığı ve mükemmelliği açısından da bu böyle."
Kaos Yayınları
464 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
farklı yaş, meslek, aile yapısı, etnik köken ve cinsel tercihlere sahip çoğunluğu siyah kadınlardan oluşan on iki karakterin topraklarında güneş batmayan ülke İngiltere'de geçen hayat hikayeleri. kültürel çatışma, göçmenlik, ırkçılık, feminizm, erkekler, kadınlar, aşk, cinsiyet, çok kültürlülük içinde şekillenen bu hikayelerin birbirine bağlanması. bu çeşitliliğin içinde şiddet, ayrımcılık, baskı, aidiyet ve kadın olmanın her türlü zorluğunu da okuyorsunuz. tüm bu olumsuzluklar ve acılara rağmen hak ettikleri eşitlik ve adalet için direnen üstüne bu yolda kendilerini bulmaya çalışan kızlar, kadınlar ve ötekiler... kitaptaki cümleleri hep küçük harfle başlıyor, sadece özel isimler büyük harfle yazılmış. nokta veya virgül yok, karakterler yalın ve gündelik dil ile konuşuyor. edebî süslü betimlemeler veya beylik cümleler yok, biz gibi. çünkü karakterler bizden veya çevremizden. bazen hüzünlendiğim, bazen canımın yandığı ama sürekli güçlü karakterlerin başarılarıyla gururlandığım bir eserdi. çünkü kurgu da olsa bunlar biz ve çevremizden, hayatımızdan hayat hikayeleri. ayrıca bölümler her bir kahramanın adıyla ve onları betimleyen Gana'da yerli halk tarafından kullanılan 'adinkra' adlı Afrika sembolleri ile başlıyor. kesinlikle tavsiye ettiğim bu güzel kitap 2019 booker ödülünü Margarat Atwood'un Ahitler'i ile paylaşmış.
Girl Woman Other
Girl Woman OtherBernardine Evaristo · Penguin Books · 2020187 okunma
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
"Erkekler öldürdüğünde, yaşamı korumak için savaşmak biz kadınlara düşer!" Clara Zetkin Dünya Kadınlar Günü'nün kökleri, işçi hakları hareketlerine dayanıyor. Bugün neredeyse tüm dünyada ses getiren eylemlere sahne olan 8 Mart'ın tohumları 1908 yılında, New York'ta 15 bin çalışan kadının daha kısa mesai süreleri, daha
47 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.