Evet doğrudur şu sıra James Joyce'in Dublinlilerini okuyorum ama bir daha kolay kolay kimse bana James Joyce okutamaz. Ulysses'i o sıra işlerimin yoğun olmasından ötürü yarım bırakmak durumunda kalmıştım. Ve şimdi Dublinliler... Gerçi Dublinlileri yarım bırakmayacağım, son 20-25 sayfası kaldı, bitireceğim ama oldukça uzun bir süre İrlanda ya da İngiliz edebiyatının yakınından bile geçeceğimi sanmıyorum. James Joyce, çok büyük bir yazar olabilir ve dolayısıyla da rahmetli benim methiyelerime ihtiyaç duymayabilir ama kesinlikle bana göre değil. Sıkıcı, üstelik de çok sıkıcı. En azından bence öyle. James Joyce'i sıkılmadan ve keyifle okudum diyen varsa, ona da elbette saygı duyarım. Hatta bir de acıdan bu düzeyde zevk aldığı için merhametle karışık sevgi duyarım. Kimseyle okurluk üstüne -ilkgençliğimde olsa belki de, hele de şu yaştan sonra- bir yarışa girecek değilim. Benden çok okuyanı, birikimini yaşamına yansıtabiliyorsa hele bir de, fazladan gerçekten severim üstelik. Bir yaz boyunca oturup keyifle Dostoyevski okuduğumu bilirim, ama yok ağbicim yok, James Joyce bana göre değil. Yahu Dublinliler güya öykü kitabı, öykülerde konular o denli dallanıp budaklanıyor ki ve durum öykülerini her ne kadar olay öykülerinden daha çok sevsem de bu öyküler öylesine olaysız ki, kitabı bitirdiğimde neredeyse aklımda somut olarak hiçbir öykü kalmayacak. Daha önce de Jane Austen okurken benzer bir bunaltıyı yaşamıştım. Rabbim İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyan arkadaşlara sabır versin. Son olarak, herkese günaydın. 🙂