Sevmiyoruz... terketmiyoruz da!
Biz sevmiyoruz böyle ülkeyi... Mafyanın elindeki adaletten, Meclis dışında kalan muhalefetten, gizli iktidarların emrindeki hükümetten rahatsız oluyoruz. Cezaevlerinde politik hükümlüler kurşunlanırken acı çekiyoruz. Koruculara ödenen maaşların, Milli Eğitim bütçesinden fazla yekün tutmasından utanıyoruz. Siyasal mekanizmaların üç kişinin koltuk tutkusu elinde kalmasından hicap duyuyoruz. Okumayan, yazmayan, düşünmeyen; okuyup yazanı da cezalandıran bir ülkeyi kabullenemiyoruz. Fanatizmin, maçoluğun ve "Ne mozayiği ulan", "nedir lan bu" türünden faşizan dayılanmaların spordan siyasete, iletişimden pop müziğe kadar her alanda kök salmasından ürküntü duyuyoruz. Parasızlıktan hastanelerde ölülerimizin rehin kalmasından, 21. yüzyılın eşiğinde hâlâ veremle savaşıyor olmaktan, birimizin bile dünyaya bedel olduğu dolduruşuyla yetiştirildikten sonra Avrupa'ya yalvar yakar girmeye çalışmamızdan yüzümüz kızarıyor. İnsanlığa bir tek özgün akademik çalışma, bir tek orijinal buluş hediye edememişken işkenceci ülkeler sıralamasında her daim başı çekiyor olmamızdan eziliyoruz. Böyle bir ülkeyi sevmiyoruz; çünkü böyle bir ülkeye layık olmadığımızı düşünüyoruz. O yüzden de daha iyi ve sevilesi bir ülke için mücadele veriyoruz. Giderek paranoyak bir aşk hikayesine dönen ülkeyi en çok kim seviyor yarışmalarından nefret ediyoruz. Ülkeyi bu haliyle sadece bu halden rant yiyenlerin sevdiğini biliyor ve buna karşı çıktıkça üç noktalı tehditlerle karşılaşıyoruz. Ama "biz burdayız" tehditlerine rağmen, terk etmiyoruz da... Meraklanmayın; siz oradaysanız... ...biz de burdayız. (Yeni Yüzyıl, 6 Ocak 1996)
Sayfa 108 - İmge Kitabevi
Günün İnsanlık Devrim Savaşı Geleceğin de İnsanlık Dersi Olacaktır. Satılmış olmak neyin teminatıdır? Satarsa o zihniyet satar ve satılır dışında hiçbir anlam yüklenemez. Askerden sivile satılma sürecini masaya yatıracağız ki Anadolu da satılmış olmanın kökü kazınmış olabilsin. Yarının misafirlerine insanlık dersi hazırlığı aynı zamanda.
Reklam
Siyaset nedir o hâlde? Olsa olsa insanın aşırılıklarını dizginleyen zorunlu bir pranga. Yokluğunda birbirimizin boğazına sarıldığımız için var etmek zorunda kaldığımız bir "kötünün iyisi". Bizi özgürlüğümüz pahasına da olsa iç savaştan koruyan dev bir bekçi.
İlker Kocael·Kitabı okudu
"Polislerin işi nedir bilmiyor musun Stevie? Polislerin varlık nedeni, hiçbir şeyi olmayanların, her şeyi olanlardan bir şeyler almalarını önlemektir."
Sayfa 172·Kitabı okudu
Aşağıya Ayşe Hür'ün Taraf gazetesindeki makalesinden bir bölüm alıyorum. Çünkü bu konudaki tartışmaların ne kadar çürük temellere dayandığını göstermektedir: "Öteden beri araştırmak ihtiyacı duyduğum bir konu vardır. "Türkiye nüfusunun ne kadarı Kürd'tür?" Bunu merak ederim çünkü yıllardır birbirinden çok farklı onlarca
Sayfa 397 - Selenge Yayınları·Kitabı okudu
Türkiye'de demokratik rejim için çıkar yol nedir? diye sordukları zaman, vereceğimiz karşılık kısaca şu olmalıdır: - "Halk dalkavukluğuna kesinlikle son verip, ülkenin temel sorunlarının çözümünde ödün vermediğimiz gün; demokrasimize güçlenme ve yaşama şansı tanımış oluruz." Halk dalkavukluğu, seçmenden oy almak pahasına, devlet yönetimindeki prensipleri çiğnemektedir. Daha açık bir deyimle: iktidarların, halka dalkavukluk etmesi, kitlenin hoşuna giden her şeyi yapması demektir. Bu, bir çeşit "sahte halk dostluğu"dur. Ama, aslında devletin giderek iflasıdır. Ne yazık ki, bu ülkede yıllar yılı görülen de bu olmuştur.
Sayfa 87 - Akın Yayınları
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.