Yaratıcı hayatın ana damarı, özü, beyin kökü oyundur, terbiye değildir. Oynama itkisi bir içgüdüdür. Oyun yoksa, yaratıcı hayat da yoktur. Uslu olunursa, yaratıcı hayat olmaz. Sessizce oturulursa, yaratıcı hayat olmaz. Sadece ağırbaşlı bir şekilde konuşulur, düşünülür, davranılırsa, çok az yaratıcı suyu çıkar. Kadınların garip olanı aşağılaması; yeni ve olağandışı olandan kuşku duymasını; ateşli, coşkulu, yenilikçi olanlar kaçınması; kişisel olanı kişisellikten arındırmasını yüreklendiren herhangi bir grup, toplum, kurum ya da örgüt, bir ölü kadınlar kurulu istemektedir.
Sayfa 259Kitabı okudu
...Bu çalışmada buna "anestezi" etkisi denmişti. Sorun çok büyükse, çok fazla gerçeğe maruz kalıyorsak, kendimizi kapatma eğilimi gösteriyoruz. İstifa ediyoruz. Felaket kaçınılmaz göründüğü için eyleme geçemiyoruz. Kapana kısılıyoruz. Buna "anestezi" deniyor. İnsanların dişeti hastalıklarıyla yüzleşmekten bile ölesiye korktuğu bir kültürde insanların bir şeylerle yüzleşmesini nasıl sağlarsınız ? Kirlilikle, eşitsizlikle nasıl yüzleşirler? Onları mücadele etmeye nasıl sevk edersiniz peki ?
Reklam
Aşk insanları...cinsel çekim olmasa, nefret edecekleri, hor görecekleri, hatta tiksinti duyacakları kişilere doğru yönlendirir. Ancak türün iradesi bireyin iradesinden çok daha güçlü olduğu için aşık kendisine itici gelebilecek bütün bu özellikleri görmezden gelir, her şeye gözlerini kapar, her şeyi yanlış değerlendirir ve tutkusunun yöneldiği nesneye iyice bağlanır. Kısacası bu insan büyük bir aldanış içindedir, çünkü türün iradesi doyuma ulaşır ulaşmaz tutku ortadan kalkacak ve ona yalnızca hiç hoşlanmadığı bir hayat arkadaşı kalacaktır. Aklı başında, hatta üstün nitelikli adamların cadaloz, şeytan gibi kadınlara bağlandıklarını görüp bu adamların nasıl böyle bir seçim yaptıklarını anlayamayız ya; işte bu ancak yukarıda söylenenlerle açıklanabilir...Bir aşık evlendiği kişinin gelecekte kendisine yalnızca mutsuzluk getirecek bazı karakter özelliklerini, kusurlarını önceden açıkça görmesine ve bundan rahatsızlık duymasına karşın korkup kaçmayabilir...çünkü aşık her ne kadar kendi çıkarını gözettiğini sanıyorsa da, aslında kendi çıkarını değil, henüz dünyaya gelmemiş olan bir üçüncü kişinin çıkarını gözetiyordur. Schopenhauer'un kuramına göre, seviştikten hemen sonra çiftleri etkisi altına alan bezginlik ve keder, yaşam iradesinin, bizim mutluluğumuzdan çok kendi çıkarlarını gözettiğini açıkça göstermektedir.
Sayfa 236 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
Elli yedi Müslüman ülke içinde laik olan hemen hemen yok. Gerçek anlamda demokrasi çok az sayıda ülkenin şansı. Okuma yazma, kitap ve gazete okuma oranları başta olmak üzere birçok kriterde dünya standartlarının çok gerisinde olan Müslüman ülkeler, yeraltı kaynaklarının zenginliğine rağmen çoğunlukla açlık, sefalet ve cehalet içinde. Koltuk sevdası çok güçlü olduğu için yolsuzluğun çok yaygınlaştığı bu ülkelerde demokrasi yani özgürlük ve insan hakları adına hiçbir şey doğru işlemiyor. Her şey egemen güç ya da güçlere göre ayarlanıyor. Ama hiç kimse oturup da bunun nedenlerini sorgulamıyor. Hiç kimse bilim ve teknolojinin peşinde koşmuyor... En kolayından kader deyip geçiliyor... Din herkes için çok etkili bir silah.
Sayfa 206
PARADİGMANIN GÜCÜ Paradigma sözcüğü Yunanca'dan gelir.Başlangıçta bilimsel bir terimdi;günümüzde ise daha çok bir model,kuram,algı,varsayım ya da değer yargısı olarak kullanılmaktadır.Biraz daha genelleştirirsek, dünyayı "görme" tarzımızdır -gözle görmek değil;algılamak,anlamak,yorumlamak anlamında. Paradigmalardan kastettiğimiz şeyi anlamanın en basit yolu onları birer harita gibi görmektir.Hepimiz,"haritanın arazi olmadığını" biliriz.
Sayfa 26
Bir Yudum Kitap
Ben çocukken Bakırköy'de bahçeli evlerin sıralandığı küçük bir mahallede oturuyorduk. Sokakta oynamayı severdim. Aynı yaşta bir sürü çocuk, bazen futbol ya da misket oynardık bazen de arka mahallelere meyve toplamaya giderdik. Kural şuydu: Hava kararmadan evde olunacak. Babam lokantalarda çalıştığından gece eve geç gelirdi, bu yüzden bu kural
Sayfa 172 - İletişim Yayınları
Reklam
1.000 öğeden 641 ile 650 arasındakiler gösteriliyor.