"Hayvanları harbe sokmak, alçaklığın daniskası."
Sayfa 65 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Müthiş bir atmosfer anlatımı
Av hayvanları gibi; mavi kış gecelerinde insanların oturduğu yerlere sokulan kurtlar gibi ilerliyordu - ama sokak bomboştu. İnsana ne yapacağını şaşırttıran bir sezsizlik vardı.
Sayfa 322 - Engin YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
İnsanları sevip onların gerçek yüzünü gördüğümde hayvanlara olan sevgim daha çok artıyor. Hayvanları sevin, onlar can acıtmıyor. En önemlisi onlar hiçbir yere gitmiyor. Mesala bir sokak köpeğinde bulunan sadakat duygusu, insanlarda bulunmuyor.149
"Eskiden Akdeniz ülkelerinde yaşam şimdiki gibi kültür kadar iklim tarafından da biçimleniyordu ve bu ikisi kesinlikle iç içe geçmişti. Yaz mevsiminde öğle sıcağı çalışmayı dayanılmaz hale getirdiği ve bu saatlerde iş yapmak akılcı olmadığı için insanlar şafak vakti kalkarlardı. Romalılar işlerini sabahları yürütmekten hoşlanırlardı. Şehrin dar, kalabalık sokaklarında yer olmadığından gündüz saatlerinde araç trafiği yasaktı, ancak pazara mal taşıyan ve döşeme taşları üzerinde patırtı çıkaran yük hayvanları bulunurdu. Fırıncılar kadar, o dönemin hazır yiyecek büfeleri ve barları ile sıcak yemek lokantaları ve hemen her sokak köşesinde karşılaşılan günümüz Roma pizzacılarının eşdeğeri dükkanların sahipleri çoktan kalkmış ve çalışıyor olmalıydılar. Berberler ise kendilerini traş edecek kölesi bulunmayan müşterilerin rahatlığı için sokaklarda tezgah kurardı. Bu sırada tacirler ve zanaatkârlar da mallarını sergileyip, işliklerini düzenliyor olmalıydılar."
Homer Kitabevi
İstanbul'un Simitçil Martıları
Kime sorsanız martıların etçil hayvanlar olduğunu söyler. Doğrudur, fakat eksiktir. Martılar, İstanbul martıları ve diğer martılar olarak ikiye ayrılır. İstanbul martılarının ataları, payitahtın sevdasıyla simide razı gelmiş, sonradan da ne simidi ne İstanbul'u bırakabilmişler. Haklılar. "Ben bunu yemem!" deyip sonradan müptelası olduğunuz bir yiyecek olmadı mı hiç? Sokak simidi; o kendine has rengi, kokusu, dokusu ve halka şekliyle terapi uygular insana.
"Nakşibendi Tarikatına mensup olan kişi, sülûk eder." Sülûk: Tasavvuf yoluna intisap ederek (girerek), riyazetle iştigal edip, (az yemek, az içmek, az uyuyup, az konuşmak gibi manevi vazifelerle meşgul olmak suretiyle) salik'in (Allah yolcusunun), Mevla ile kendi arasındaki perdeleri aşmak için manevi bir yürüyüşle yürümesinden ibarettir. Şu ikinci şatr (parça) da bunun tefsiri (açıklaması) gibidir. "(Bu kişi) gece-gündüz nefsine kement atar." Kement: Düşmanı ve avlanırken bazı hayvanatı (hayvanları) tutmak için uzaktan atılan, ucu ilmikli ip ki, boyuna geçtikten sonra, çekilmekle sıkışır. "Bu muhterem kişi zikir ve tefekkür eder. (Bu șekilde nefsini bağlamış olur) İşte zikir, tefekkür, rabıta ve murakabe gibi Tarikat-ı Aliyye'nin vazifelerine çalışmak, nefse kement atmaktır. Bu vazifeleri yaparak nefse kement atılmadığı takdirde,nefis her zaman șehevani (sevdiği) yollara dalmakla, Mevlâ ile kendi arasına daha nice perdeler sokar ve bu sebeple Mevlâ ile huzurdan (beraberlikten) geri kalmış olur.
Reklam
628 öğeden 191 ile 200 arasındakiler gösteriliyor.