Tanrım ben bir kuşum, çatıda rakı içiyordum, göçü kaçırdım.Sana en dengeli halimle geldim.
Düşünmüyorum, düşünsem de hatırlamıyorum şuan.
Dediğini unutmadım; şemsiye açanların,şemsiyelerine sıçıyorum ama iyi bir şey sanip piyango bileti alıyorlar.
Dediğini unutmadım; insanlara yakın uçmaya çalışıyorum ama şiir yazıyorlar. Fena değiller ama iyi yazanların çoğu ölmüş.
Tanrım biliyor musun, nefret kokuyorlar. Birbirlerine kötü bakıyorlar, sonra birbirlerine gülüyorlar.
Sana en dengeli halimle geldim. Üşümüyorum korkma! Kuşlar üşümez, sadece boş
zamanlarında ölürler.Tanrım öldüğümde kanatlarımı bağışlamak istiyorum.
Tanrım öldüğümde yalnız kalmak istiyorum.
Beni gönderdiğin bu son şehirden çok sıkıldım.
Normalde şehirler göç alır, burada insanlar göç alıyor. İçleri çok kalabalık, kim olduklarını bilmiyorlar. Aynı anda hem o kadar çok, hem de o kadar azlar ki, gençliğim aklıma geliyor.
Ben güzel yaşamışım, hep uçmuşum. Bunlar ömür boyu ölüp, son gün yaşamaya kalkıyorlar.
Tanrım kızacaksın ama böyle gecelerde, sen de bir duble içmelisin...
Zaman daralıyor, çocuklar bizi unutacak.
Zaman daralıyor, sonbahar gelsin artık.
Napalım Tanrım? Can sıkıntısına hüzünleniyor buradakiler, ben de alıştım.
Mevsimler daha güzel uçmaktan. Ve uçmak bazen koyuyor kuşa. Mahallenin zengin çocuğu gibi hissediyorum kendimi, utanıyorum.Güzel kadınlar keşfettik, kırık boyunlu, zarif gözleri var.
Tanrım kızacaksın ama sana bir liste versek, bazı kadınları kuş yapsan?
Özür dilerim...