Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mutluluk sonuçta değil süreçtedir.
Sayfa 83 - İndigo YayınlarıKitabı okuyor
Mesleki İngilizce
"En sevdiğim İngilizce cümle 🍀" İnsanın bir cümle ile anısı olur mu? Oluyor :) Mesleki İngilizce l dersimizde, ilk vizede bazı cümleler kuracaktık. Sınava çalışırken, sosyal adalet ile ilgili bir cümle kurayım dedim ama tam olarak nasıl yapmak gerekir bilmiyorum, (normal İngilizcem de kötü bu arada) ama mesleki İngilizceyi seviyorum çünkü İngilizce makaleler okumak istiyorum alandan. Her neyse hocaya sordum Türkçesini yazıp, nasıl çevirebilirim diye, önce tercümesini yaptı sonra, hayırdır, dedi. Ben de şaşırdım sınava çalışıyorum sonuçta hani, cümle sorabilirim diye. İki gün sonra sınava girdim, aynı cümle karşımda :) Meğer hoca aynı cümleyi çok önceden sınav sorusu olarak hazırlamış zaten. Benim aklıma nerden geldi diye hayırdır diyormuş. Sınavdan sonra hocanın yanına gitmiştim baya gülmüştük. Sınav sorusunu tahmin eden tek öğrenci olarak hatırlıyor hala beni 😇😇
Reklam
"İşte kumarbazlar da en çok bu noktada yanılgıya düşer (Katil de bir tür kumarbazdır, sonuçta onun riske ettiği parası değil, yaşamıdır). Kazanınca hep böyle devam edeceğini sanırlar. Cepleri hala doluyken masadan kalkmayı beceremezler. Cinayet konusunda da böyledir. Başarılı olan katil, başarısız olma olasılığının da bulunduğunu aklının köşesinden bile geçiremez. Başarının sırrının kendisinde olduğunu düşünür. Ama inan bana dostum hiçbir cinayet, ne kadar titiz planlanmış olursa olsun, şans yardımı olmaksızın başarıya ulaşamaz."
Çok pahalı spor bir arabanız, çok pahalı bir eviniz, rolex saatiniz, yatınız, yüzlerce kaliteli marka elbiseleri olan bir adam ya da çok güzel bir kadın olmanız, çok pahalı makyaj setiniz, vücut hatlarınızın tamamını gösteren cesur mini etekleriniz olması, yani sonuçta dış görünüşünüzün zengin olması hâla salak olmadığımızın anlamına gelmez. Salaksan salaksın işte. Dış görünüşüne bakıpta değer verdiğimiz insanlar ne kadar var hayatımızda? Salaksan salaksın işte. Salaksam, salağım işte. İki kelime konuşmaya başlayınca ne olduğunu belli edersin zaten. Önemli olan topluma ne kadar kazanç sağlamandır. Beynimize değer veren insanlarımız bol olsun, iyi akşamlar.
Ne önemi var ki, sonuçta hiçbir yerde rahat yok
Sayfa 41
Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için de para öderler. Yarınlarından endişe duyarken bugünü unuturlar. Sonuçta, ne bugünü, ne de yarını yaşarlar. Hiç ölmeyecek gibi yaparlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.
Reklam
Tanrım Biraz Konuşabilir miyiz?
Çünkü artık birbirimize inancımız kalmadı ve bunu itiraf etme zamanı geldi. Ben, insanlığı kurtarmayı bırak, kendimi bile kurtaramadım ve sen de elimi çok erken bıraktın. Bu durum için akılcı bir korelasyon kurarsam sen suçlu çıkarsın, biliyorsun. Fakat duygusal bir iç dökümü yaparsam da ben suçlu çıkarım, biliyorum. Bırakalım kim suçlu durumlarını, biraz şiir içtim duygusalım ve karşında olabildiğince çıplak. İsyan etme yaşını geçtim, kabulleniş yaşındayım. Biliyor musun sana inanmayı bıraktığımı kendime 22 yaşımda itiraf ettim, tekrar inandığımı itiraf edeceğim yaşımı merak ediyorum. Çünkü sana tekrar inanmaya başladığım zaman kendime de inanmış olurum herhalde değil mi? Sonuçta sen yarattın beni. Tanrım kendime tekrar inanmayı çok istiyorum, bunun için ilâhi güçlerin yardımcı olmaz mı? Ya da o güç içimde bir yerlerde saklı ama içimde çoktan kaybolduğu için mi bulamıyorum? Tanrım biliyor musun yarattığın insanları sevmiyorum. İnsanlara güvendin ama olmadı. Tanrım gerçekten sana edilen duaları duyuyor musun yoksa insanlardan bir şey olmayacağını erken fark edip bırakıp gittin mi? Çünkü beni hiç duymadın.. Tanrım galiba kendime inanmam için sana inanmam lazım, ama sana sırf bu yüzden inansam çok bencilce olur mu? Tanrım elimi tutabileceğin yaşı geçtim, biliyorum. Ama senin için sorun olmazsa tekrar elimi tutsan olur mu? -R.B.K, Tanrım biraz konuşabilir miyiz...?
Bu bölümü Barış Özcan'dan dinlemiştim.Yorumda.
Düşüncelerin bir zamanlar iyi ya da kötü olmuş olması fark etmez; ince beyaz hasırlara savruluvermesin, birer bela olup çıkarlar: "Basıldı" der buna Papalagi. Bu söz şu demeye gelir: Bir düşünce hastasının kafasından geçirdikleri, bütün büyük şeflerin binlerce eline ve istencine sahip esrarlı ve olağanüstü bir makine tarafından yazılır. Ama bir kere iki kere falan değil. Defalarca, sayısız kez, hep aynı düşünce. Bu düşünce hasırları bir araya getirilip tomar yapıldı mı, Papalagi buna "kitap" adını verir ve ülkenin dört bir yanına yollar. Bu düşünceler bir kez adamın içine girdi mi bulaşır, kalır. Bu düşünce hasırlarını tatlı muzlar gibi yutarlar, her kulübede kutular dolusu yığılıdır. Şekerkamışına dadanan sıçanlar gibi genci yaşlısı başına üşüşür. İşte bu yüzden, çokları, her aklı başında Samoalının sahip olduğu doğal düşünmeden yoksundur. Aynı şekilde çocukların kafalarına da doldurabildikleri kadar düşünce doldururlar. Çocuklar her gün düşünce hasırlarını didiklemek zorundadırlar. Bir tek en sağlıklı olanları bu düşünceleri kendilerinden uzak tutarlar, bir ağın deliklerinden süzülürcesine ruhlarından salıverirler. Ama çokları kafalarına, en ufak bir boşluk kalmamacasına, ışığın zerresi bile içeri sızmamacasına düşünce yüklerler. Bunun adına "ruhu eğitmek", sonuçta ortaya çıkan çılgınlığa da "eğitim" derler.
Gözlerimi ekrana diktim. Aletim kot pantolonum un içinde çaresizce kıvranıyordu. “Bir kadını zevkin doruklarını ulaştırmak, en azından benim açımdan, bir sanattır. Her kadının orgazmı eşi benzeri olm ayan bir yapboz gibidir, gizli şifreyle korunan bir hazine sandığı. Hemen hemen her zaman, bir kadının şifresini kırmanın en iyi ve güvenilir yolu dudaklarınla onun dudaklarını yalamak, onu öpmek ve hassas nokrasını emmekten geçer. Fakat bunu gerçekleştirmenin en etkili yolu onun vücudunun gizemini çözmek ve çözdükçe buna göre ilerlemek. Onu dondurma gibi yalayamam sonuçta, Tanrı aşkına. Bedenini keşfe çıkmalıyım. Genelde birkaç dakikadan sonra onu çözmeye başlıyorum zaten.” “İstemsizce ve aniden başını arkaya attığında, refleks olarak kalçalarım ağzıma bastırdığında ve bacaklarını olabildiğince geniş açtığında doğru yolda olduğumu hissediyorum. Vücudunun bana teslim olmaya hazırlandığını, savunma mekanizmasını kırmaya başladığımı ve çaresizce onun şifresini kırmamı arzuladığı­nı işte o zaman anlıyorum.”
Sayfa 10
Ne kadar iyi huylu olursan ol farketmez. Sonuçta benim için bir tümörsün.
Sayfa 9 - Elma YayıneviKitabı okuyor
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.