Nedense çok kötü şeyler olduğunu düşünüyordum. Bu kadar gizem ve kasvetli bir hava olması normal değildi.
Çalışanlar hiçbir şey bilmeseler de sanki bir şeylerden korkuyor gibiydiler. Hepsinin rengi atıyordu ben gidince. Arada uğrayıp bir şey bulup bulamadıklarını soruyordum.
Cevap alamayacağımı anlayınca gitmeyi de bıraktım. Sanki bir efsane biliyorlarmış da bana anlatılmıyormuş gibi hissediyordum her seferinde. Bunları düşündüğümde yine sonuçsuzluk beni yormuştu artık.
Nereye bakacağımı, kime soracağımı bilmeden bir boşlukta sürüklenmek gibiydi.
Çevremdekilerin söylediği yoluna bak, geleceğin için uğraş demeleri de ayrıca moral bozucu etkenlerdendi. Bir insan nereden geldiğini, ailesini, geçmişini bilmek istemez miydi?
Ağaç kovuğundan çıkmadığıma göre bütün bu bilgiler mevcut ama sadece ben ulaşamıyordum.
Gerçekten boşlukta, hiçlikte kalıyordu insan.
Hayat herkese zor ama bana daha çok manasız geliyordu.
Bir hiçken neyin değeri olabilirdi ki. Ben sadece ben varım zamanın birinde dünyaya inmiş ve kaybolmuştu sanki.
#Kitaptan #Alıntı:
“Ahmak mı, yalancı mı?” diye soruyordum.
Hem ahmak, hem yalancıydı. Belki de ahmak olduğu için yalancıydı. Belki de daha korkunç bir şeydi. Sadece şahsiyeti yoktu. : “Hiç olmazsa rüyasında biraz kendisi olsa!”
Önceleri sorularıma neden cevap alamadığımı anlayamıyordum, şimdiyse soru sorabileceğime nasıl inanabildiğimi anlayamıyorum. Ama gerçekte inanmıyordum ki, soruyordum sadece.
Önceleri sorularıma neden cevap almadığımı anlamıyordum, şimdiyse soru sorabileceğime nasıl inanabildiğimi anlamıyorum. Ama gerçekte inanmıyordum ki, soruyordum sadece
"Ahmak mı, yalancı mı?" diye soruyordum. Hem ahmak, hem yalancıydı. Belki de ahmak olduğu için yalancıydı. Belki de daha korkunç bir şeydi. Sadece şahsiyeti yoktu.
Hayatımın gerçek manasını hiçbir zaman anlamayacak bir kadını sevebilir miyim? Bir kadın sadece güzelliği için sevilebilir mi? Bir heykel kadını sevmek mümkün mü? diye soruyordum ama kendi duygularıma inanmasam da, onu seviyordum.
Önceleri sorularıma neden cevap alamadığımı anlayamıyordum, şimdiyse soru sorabileceğime
nasıl inanabildiğimi anlayamıyorum. Ama gerçekte inanmıyordum ki, soruyordum sadece.
Hiç durmadan kendi kendime, ahmak mı yalancı mı diye soruyordum. Hem ahmak hem yalancıydı. Belki de ahmak olduğu için yalancıydı. Belki de daha korkunç bir şeydi, sadece şahsiyeti yoktu.
Önceleri sorularıma neden cevap almadığımı anlamıyordum, şimdiyse soru sorabileceğime nasıl inanabildiğimi anlamıyorum. Ama gerçekte inanmıyordum ki, soruyordum sadece.
Önceleri sorularıma neden cevap alamadığımı
anlayamıyordum, şimdiyse soru sorabileceğime nasıl
inanabildiğimi anlayamıyorum. Ama gerçekte inanmıyordum
ki, soruyordum sadece.
Önceleri sorularıma neden cevap almadığımı anlamıyordum, şimdiyse soru sorabileceğime nasıl inanabildiğimi anlamıyorum. Ama gerçekte inanmıyordum ki, soruyordum sadece.
Kendi kendime yaşamımın neden ibaret olduğunu soruyordum ve şu cevabı alıyordum:
Bir kötülük ve saçmalıktan ibaret.
Gerçekten de, kendi hayatım -zevk düşkünlüğünden ibaret olan o hayat- anlamsızdı ve kötüydü, bu yüzden de "Hayat kötülük ve saçmalıktan ibarettir" yanıtı sadece benim kendi hayatımla ilgiliydi, bütün insanlığın var oluşuyla ilgili değildi.
Önceleri sorularıma neden cevap almadığımı anlamıyordum, şimdiyse soru sorabileceğime nasıl inanabildiğimi anlamıyorum.
Ama gerçekte inanmıyordum ki ,soruyordum sadece.